Bir yerde terör saldırısı oluyor, RTÜK yayın yasağı,
mahkeme sosyal medyaya erişim yasağı getiriyor.
Medyada otokontrol mekanizması iflas ettiğinden, bu yasakların
görsel boyutunu anlamak gerekiyor.
Olumsuz görüntüler, ilk anlarda korkuyu artırdığı gibi
zamanla olumsuzluğu normalleştiriyor.
Bence bir yasak da her saldırıdan sonra yapılan kınama
açıklamalarına getirilmeli.
ABD'nin "kınıyoruz", NATO'nun
"yanınızdayız", Rusya'nın "yasınızı
paylaşıyoruz", Fransa, İngiltere gibilerin
"acınızı paylaşıyoruz" açıklamalarına yayın yasağı
gelmeli.
Onlar açıklama yayınlayınca.
Kendimi salak yerine konmuş hissediyorum. Bana fazlasıyla
samimiyetsiz, ikiyüzlü, hilekârca geliyor.
Her açıklamaları, Türkiye'nin yalnızlaşmasının altını
çiziyor.
İleri derecede zeki okura not: Herhangi bir yasaktan yana
değilim, kinaye yapıyorum.
21 MART ANKARA DURUM RAPORU
Aileler çocuklarını okula göndermiyor.
Öğrenciler üniversitede derslere gelmiyor.
İnsanlar AVM'lere gitmiyor.
Grip maskesi takanlar şüphe uyandırıyor.
Eli çantalılardan uzak duruluyor.
Hastalar hastanelere gitmiyor.
Göbeği dolgun herkes, canlı bomba muamelesi görüyor.
Emniyet tedbirleri hayli görünür biçimde yayılıyor.
SONUMUZ SELFİE'DEN OLACAK
Her saldırı sonrası.
Olay yerini ziyaret edenler arasında "selfie"
çektirenlerin oranına bakarsanız, insanlığın sonuna dair bir
fikriniz kesinlikle olur.
AKŞENER: "KURULTAYDA VİCDAN ORTAYA
ÇIKAR"
Bir konferans için Eskişehir'e giderken, trende
en önemli gazetelerden birinin Ankara temsilcisiyle
karşılaştık.
Sohbet sohbeti açtı, konu MHP'ye geldi.
Ona göre MHP kurultayında olay çıkma olasılığı
yüksekti.
Meral Akşener genel başkan seçilirse MHP'nin yüzde 25'in üzerine
çıktığını gösteren araştırmalar aklıma geldi.
Akşener'i aradım. Önce yüzde 25'i gösteren araştırmaları
sordum.
"Hocam" dedi, "bu rakamı gösteren
araştırmalar var ama bu bize yetmez, ben başbakan olmak için çıktım
yola" dedi.
Kurultayda sorun çıkıp çıkmayacağı konusunda söyledikleri ise
önemliydi:
"Benim bir inancım var, 10 kişi konuşursa birbirini
etkiler ama bin kişi bir araya gelince vicdan ortaya
çıkar."
KİMSE BUNA "ÜZÜLDÜM"
DİYEMEZ...
Gazeteci, çene ishaline tutulan kişi
değildir.
Gazeteci, orada burada aklından geçeni söyleyen
kişi değildir.
Gazeteci, her fırsatta ağzına geleni yazan kişi
değildir.
Gazeteci, sadece haber yapan kişidir.
Ve, gazeteci 24 saat gazetecidir.
Twitter çıktı, en başta gazetecilik bozuldu
diyordum.
Masa başı habercilik, armut piş ağzıma düş haberciliği oldu diye
kızıyordum.
Haber ajanslarının yerini
Twitter aldı diye kahroluyordum.
Ama bazen de.
Şu Twitter, karakterleri öyle açık ediyor ki, gazetecilik kalemi
değerli kişilerden alınıp kimlere verilmiş, ortaya koyuveriyor.
En son.
Habertürk'ten Sırma Karasu'nun
köşe yazarı Hilal Kaplan hakkında attığı tweet tam da bu gruba
giriyor.
Yazdıkları yüz kızartıcı olmaktan da öte.
Edepsizce. Çirkin.
Yazarının işine son vermiş olması, Habertürk'ü
aklayabilir mi?
Aklayamaz.
Kaliteli onca yazarına kapıyı gösterip, sokaktan yazar toplayan
Kenan Tekdağ'ın sorumluluğunu örtebilir mi?
Örtemez.
Böyle durumlarda insan, gazeteci kovulduğu için
"üzüldüm" diyebilir mi?
Diyemez.
MENGEN YAŞADI (MI?)
Magazin sosyetesinden Merve Hasman, İtalyan bir
aşçıyla evlenmiş.
İtalyan mitalyan ama adam aşçı.
Bundan 10 yıl önce, bir sosyetik karakter bir aşçıyla evlense
yer yerinden oynardı.
Aşçıların doktorlardan, mühendislerden çok daha fazla parladığı,
adeta aşçılık yüzyılındayız :)
Kafamızı bilgisayar önüne bırakıp, midemizin götürdüğü yere
gidiyoruz.
"Aşçı diyarı Mengen yaşadı" demek isterdim ama
bu furyadan payını aldığını sanmıyorum.
Vizyonsuz yerel yöneticiler... Offf ki ne offfff.
AKLIMDA KALAN
Turkcell'in şımarıklığı bitmezse işleri
kötü gidecek izlenimim: Cannes'da, Nice'de Turkcell
çekmiyor. Fransa'nın en önemli turizm bölgeleri buralar. Zimbabwe
değil. Nice havaalanına iniyorsun, Turkcell kullanıyorsan dünyayla
ilişkin kesiliyor. MİPİM için orada olan iş dünyası birbirine
"Senin telefon çekiyor mu" diye soruyor. "Aç kapa"
diye öneride bulunuyorlar. "Benim telefonda sorun
yok" diyenler, hemen ekliyor, "ama benimki
Turkcell değil." Üstelik Turkcell, çekmeyen telefonların
faturalarını "hücresel veri ağı" diyerek şişirirken, Vodafone yurt
dışı ve yurt içi fiyatlandırma ayrımını kaldırmış. İş dünyası
hızla, küresel marka olmanın gereğini yapmış olan Vodafone'a
yöneliyor. Turkcell farkında mı?