MHP’ye yönelik kaset operasyonuyla ilgili, medyada ilginç bir
tepkisizlik hakim. Birçok köşe yazarı MHP’ye yapılan kasetle
şantajın vahametini es geçmiş ya da konuyu, muhtemel
sonuçları göz ardı eden bir tutumla ele almışlar.
Sanırım meselenin mağdurunun MHP olması
medyanın bu yüzeysel tutumunda belirgin bir faktör.
BDP’nin milliyetçiliğine gösterilen sempati, hoşgörü,
şefkat bugünlerde bir diğer milliyetçi akım olan MHP’den
esirgeniyor. Medya AK Parti’yi de seçim öncesi milliyetçi
bir çizgiye kaymakla suçlarken, diğer taraftan BDP’nin milliyetçi
söylemine prim veriyor.
Asıl mesele bu değil. MHP’ye yapılan kaset operasyonuna
dönelim.
Siyasetin kasetle dizayn edilme çabası, tarafgir tutumlara
veyahut ideolojik yakınlığa göre ele alınacak türden bir mesele
değildir. Belli ki medya kaset olaylarındaki tehlikenin
farkında değil.
Türk medyası işin magazin boyutunu derhal bir kenara bırakmak
zorunda.
Bugün bu tür operasyonlarla MHP’ye üstünlük sağlayanların, yarın
bir başka parti, kurum, şirket ya da kişiye karşı aynı taktiği
uygulamayacaklarını düşünmek akıllıca olur mu?
Mesela hükümete, bir bakana, generale,
işadamına yapılabilecek bu tür tehditlerle Türkiye’nin
nasıl bir psikolojik dengesizliğe sürükleneceğini ve karanlık,
korku, paranoya çemberine sıkışabileceğini hesaba katmamız
gerekmiyor mu? Bu işe soyunan çetenin bir ahlakı olabileceğine ve
kendilerine bazı sınırlamalar getireceklerine mi inanıyoruz?
Diğer taraftan dikkatimi çeken başka bir husus şu:
Siyasetin mühendisliğini silahlı kuvvetler yapınca ortalığı
ayağa kaldıran gazeteciler, niçin kaset şantajıyla yapılan
mühendisliğe aynı hassasiyeti göstermiyorlar?
Her iki durumda da usulsüz müdahale söz konusu değil mi?
Korkutmaya, bastırmaya, imhaya hangi kanaldan gelirse gelsin,
itiraz etmek gerekmez mi? Siyasete yönelik askerî
müdahalelere tahammül edemiyoruz da, organize başka bir odağın
yaptığı pornografik saldırılara neden ses
çıkarmıyoruz?
İnsanların mahremiyetine yönelik teröristçe saldırıyı kınamak,
zinayı savunmak gibi gösteriliyor. Hiç değil.
Kabahatini gizli tutmaya çalışan kişileri tüm dünyanın gözü
önünde afişe etmek hiçbir ahlaka, vicdana, öğretiye, dine, kültüre,
delikanlılığa sığmaz. Bu tavrın kendisi bizatihi gayri
ahlakidir.
Görünen o ki bu kaset olayı MHP meselesi olmaktan da çıktı.
Hızlıca Türkiye meselesi halini almaya başladı. Medya ‘nasıl olsa
zarar gören Türk milliyetçiler’ demeden konu BDP olduğunda
gösterdiği yekvücut tavrı burada da göstermeli. Çünkü bu tür
şantaja dayalı operasyonlar siyaset kurumunun sonunu da
getirecektir.
“Bazı partileri yok edemiyoruz bari siyasi arenayı ortadan
kaldıralım” mı diyeceğiz?
Çok tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız. Pornografik terör,
siyaseti yok oluşa sürüklüyor.