Ortaya çıkan bu tabloya Ekrem Dumanlı ne diyor?

Ortaya çıkan bu tabloya Ekrem Dumanlı ne diyor?

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın geçtiğimiz hafta Gülen cemaatinin duruşunu, aldığı tutumu, olaylara yaklaşımını izah eden açıklaması gelince tuhaf bir rahatlama hissettim.

Çünkü açıklama aylardır cemaatin, oluşan algıya dikkatini çekmek için yazdığım yazıların muhtevasına benzer bir endişe taşıyordu.

Yazılarımdaki eleştirilere bakarak beni ‘cemaat takıntılı’, ‘Gülen Cemaati aleyhtarı’ gibi göstermeye çalışanların bu açıklamadan sonra ne diyeceklerini gerçekten merak ettim.

Yazılarımdan ötürü zehir zemberek mailler atan bazı okurlardan ‘haklıymışsın’ türü mailler gelmeye başlayınca, açıklamayla ilgili değerlendirme yapmaya az-çok payım olduğunu düşündüm.

Açıklamanın üzerinden yaklaşık 10 gün geçti. Bakalım benim anladığım şekliyle mi algılanacak diye özellikle bekledim.

Beklemekle iyi de etmişim. Çünkü cemaat içerisindeki bir grubun benim de dikkat çektiğim ‘algı’dan bir hayli rahatsız olduklarını anladığım ikinci gelişme oldu.

Gülen cemaatine mensup üst düzey kalabalık bir grup Ruşen Çakır’ı ziyaret edip ‘oluşan, oluşturulmaya çalışılan algıdan rahatsızlığını dile getirdi. Bundan sonra ‘önümüze bakalım ve yeni sayfa açalım’ diyerek bir anlamda hasar tamiri başlattı. Ruşen Çakır’ın tanımlamasına göre cemaatte ‘sivil kanat’ denen 15 kişilik bir ekip durumun vahametinin farkında ve bir tadilat çabası içerisindeler.

Bu iyi bir çaba. Çünkü gerçekten bu yapının imajından ve duruşunda özenli bir restorasyona ihtiyaç var. Fakat tamire başlamadan önce bir hasar raporu çıkarmak gerek. Hasarın nereden ve kimler tarafından verildiği anlaşılmadan başlanacak bir tamiratın işe yaramayacağını düşünüyorum.

Yaklaşık 6 ay önce “Cemaat bu algıdan niçin rahatsız olmuyor’ başlıklı bir yazı ile tam da Yazarlar Vakfı’nın açıklamasında altını çizdiği sıkıntılara dikkat çekmiştim. Kimse oradaki endişeyi görmek istemedi sanırım.

Peki, Gülen cemaatinin bazı yetkililerini de rahatsız edecek boyuta ulaşan bu algı nasıl oluştu? Niçin Türkiye’de özellikle Yargının ve Emniyetin tasarrufundan kaynaklanan haksızlıklar cemaatin hanesine eksi olarak yazıldı?

Niçin her taşın altından Gülen cemaati aranır duruma geldi? Niçin milyonlarca pırıl pırıl, samimi, cefakar, çalışkan insanı bir arada bulunduran bir yapı Türkiye’de her kesimin hedefi haline geldi?

Açıkçası, mevcut olumsuz algısının Gülen cemaatine ait yayın organlarının tutumundan kaynaklandığını düşünüyorum.

Ben ve benim gibi birçok kimse bir konuda, bir tartışmada, bir münakaşada Gülen cemaatinin nerede durduğunu ancak bu gazete ve TV’lerin tutumunu izleyerek anlayabiliyor. Özellikle de Ekrem Dumanlı’nın haftalık yazılarına bakarak. Ekrem Dumanlı yönetimindeki medya ne dediyse cemaat görüşü olarak algılandı.

Mesela cemaatle alakalı en çok şikayet edilen konuların başında Yargının ve Emniyetin akıldan ve mantıktan uzak bazı tasarrufları geliyor.

Burada yapılan hataların büyük bir kısmı cemaate yazıldı. Çünkü cemaat medyasını yöneten ve orada yazan arkadaşların büyük kısmı  yargının ve emniyetin bu kararlarını sonuna kadar gözü kapalı desteklediler. Herkesin sorguladığı, şüpheyle yaklaştığı, “ne oluyor” dediği ‘tuhaf’ adımlarda bile bu arkadaşlar bir milim geri adım atmadılar.

Ahmet Şık- Nedim Şener tutuklandığında herkes ayağa kalkarken tek desek bu gazete ve TV’lerden geldi. Hanefi Avcı’nın aleyhine onlarca delil üretildi, adam içeri tıkıldı, bu durumu yine medyada kimsenin vicdanı kabul etmezken en büyük destek Zaman grubundan geldi.

Öyle ki, bir yazım da Hüseyin Gülerce beyefendiye sormuştum: “Yargının her kararını daha iddianame bile çıkmadan bu kadar açıktan savunmanın vereceği zarardan korkmuyor musunuz?” Fakat kâr etmedi. Her tutuklanma, her operasyon, her dava, daha iddianame yazılmadan Zaman grubundaki arkadaşlar tarafından mutlak doğru muamelesi gördü.

Bu tutumun zirve yaptığı son olay ise MİT- Emniyet kavgasıydı.

Gülen cemaati medyasının bu meselede nasıl bir tutum aldığı zihinlerde daha çok taze.

Ekrem Dumanlı ve Ali Ünal’ın Sıffın Savaşı temalı yazıları izah edilebilir türden değildi.

İşte tüm bunlar ortadayken ve yapılan açıklamada “Bizim bu tutumlarla alakamız yok” deniliyorken bu gazeteleri ve TV’leri yöneten arkadaşların niçin cemaat adına böyle bir çabaya giriştiklerini açıklamaları gerekmiyor mu?

Yapıp ettikleri hataların, verdikleri hasarın bir bedeli yok mu?

Eğer Gülen cemaati bu işlerden beri ise bu arkadaşlar tüm bu yayınları kim için, ne amaçla yaptılar?

Burada bir maraza çıkarmak çabasında değilim. Gülen cemaatini hedef haline getirenlerin cemaatte küçük bir grup, büyük çoğunluğunun samimi, cefakar, fedakâr, iyi işler yapmaya çalışan namuslu insanlar olduğunun altını çizmeye çalışıyorum.

Diğer taraftan bu küçük grubun hem vakfın hem de Fethullah Hocanın ‘bizim alakamız yok’ mealindeki açıklamalarından sonra içine düştükleri ilginç durumun da izah edilmesi gerekiyor.

Bunu dedikten sonra, cemaatin Ruşen Çakır’ın tabiriyle ‘sivil kanat’ının dikkatini yeni ve asıl tehlikeye çekmek istiyorum.

Gülen cemaatinin yurtiçi meselelerdeki tutumuyla ilgili negatif ‘algı’nın daha ağırı, yine cemaat medyası eliyle Suriye ve İran konusunda inşa ediliyor. Bilmem farkındalar mı?

Gülen Cemaatine ait yayın organlarının Suriye ve İran’a ilişkin tavırları, Hanefi Avcı ve Ahmet Şık gibi kişilerin haksız yere tutuklanmalarına ilişkin tutumunun verdiği hasarı kat be kat aşacaktır. Bunun görülmesi gerekiyor.

İsrail’in açıkça İran’ı hedef aldığı bir dönemde, bu bölgede yaşayan herkesin ‘mezhep savaşı’ endişesiyle tedirgin ve üzgün olduğu bir dönemde, İran’da birinin Hz Ömer aleyhine yaptığı bir konuşmanın STV’de haber olmasındaki amacın açıklanması gerek. Zaman gazetesindeki İran aleyhtarı onlarca haberin de izaha ihtiyacı var.

Burada oluşan algının kalıcı olması durumunda bu ‘algı’nın cemaatin ne ‘sivil’ ne de bir başka kanadının çabalarıyla düzelmeyeceğini şimdiden söylemek istiyorum.

Eğer Cemaatin üst düzey mensupları “önümüze bakalım” diyerek geleceğe dönük bir düzeltme çabasındaysa işe ‘mezhep savaşı’nı körükleyici yayınları durdurmaktan başlamalarının hayati derecede önemli olduğunu görmelerini diliyorum.

Umarım bu sefer de beni bir kariyer hesabı yapmakla suçlamaya kalkışmadan tehlikenin boyutunun farkına varırlar.

Çünkü Bu defa 6 ay sonra yapılacak bir açıklamaya ‘hata düzeltme’ olarak bakılmayacaktır. Benden uyarması  twitter.com/acikcenk