Oda Tv’ye yapılan baskından sonra bu çerçevede gözaltına
alınanlara köşelerden gelen desteklerin içeriğine dikkat ediyor
musunuz?
Asıl tartışılması gereken nokta bence Soner Yalçın ve
ekibine verilen destek mesajlarındaki tuhaf vurgular.
Öncelikle, Oda TV baskını hakkında ne düşündüğümü
belirteyim.
Amacım kendi durduğum yeri belirlemek. Yoksa
medyada her iki tarafta da oluşan çetele memurlarından bir
tarafın listesine girmek niyetinde değilim.
Oda Tv baskını ortaya bir şey çıkardı ki Ergenekon
soruşturmasını yürütenlerin en büyük başarıları kağıttan
kaplanlar üretmektir.
Baskına uğrayanların takındıkları sevinçli tavra
bakınca, bu baskının yapanlardan çok baskına uğrayanların
işine yarayacağı da ortada.
Bu tür olaylarda kim olursa olsun aklı selimi kaybettiğinde
böyle ucuz, saçma, ve kaba hamleler yapmaktan kendini
koruyamıyor.
Daha önce Oda Tv ve orada yapılmaya çalışılan ‘muhalefet’le
alakalı birkaç cümle yazmıştım.
Mealen, Başbakan Erdoğan'ın kendi aracını kullanmasından kapatma
davası daveti yapacak kadar zeka yoksunu, Fetullah 'Gülen'in
kardeşi MİT'te çalışıyor' başlıklı haberi yalan olduğu ortaya
çıktığında bu yalanlarını sürdürecek kadar gayri ahlaki tutumlarnı,
önüne gelene sebetaycı damgası vuracak kadar hastalıklı ve
memleketin bütün meselelerini ulusalcı tarafgirlikle yorumlayacak
kadar sığ tavrın nasıl bir araya getirildiğini sormuş, Türkiye’de
kendine ‘muhalif’ diyen zevatın çapsızlığına, güvenilmezliğine,
kirli ilişkilerine dikkat çekmiştim.
Yani ortada öyle sanıldığı gibi esaslı bir muhalefet ve
o muhalefetin susturulması diye bir şey yok.
Peki böyle bir çapsızlık ortadayken, bu kadar ciddiye
alınmalarına ne diyeceğiz?
Sanırım ciddiye alanla ciddiye alınan arasındaki, zeka
yoksunluğu ortak paydasından kaynaklanan bir durum var. Başka bir
izahı yok durumun.
Neyse geleyim olayın benim açımdan dikkate değer kısmına.
Siz de dikkat ettiniz mi Soner Yalçın’a destek verenlerin,
yazılarında Soner Yalçın’a neredeyse bir vebalı muamelesi
çektiğine?
Mezkur yazarlar tuhaf bir şekilde kendi adlarının onlarla bir
arada zikredilmemesinin özellikle altını çizdi.
Soner Yalçın ve ekibine bu muameleyi çekenler ‘AK Parti
yandaşı’ arkadaşlar değil. Bilakis AK Parti’nin tutum ve
politikalarını eleştiren kesimdenler.
Mesela Nuray Mert, mesela Cüneyt Özdemir, mesela Ruşen Çakır,
mesela Nazlı Ilıcak hatta Can Dündar. Bu listeye ismi yazılacak
onlarca yazı okudum ben. Hepsinde aynı hassasiyet vardı.
‘Soner Yalçın emin biri değil ama yapılan yanlış’
dediler.
Hatırlıyorsanız benzer bir muameleyi Aydın Doğan’ın başına
gelenlerden sonra da görmüştük. Kimse çıkıp da “Aydın
Doğan’a haksızlık yapılıyor” diyememişti. Hatta, Doğan
grubunun cezalardan sonra takındığı tutuma bakılırsa Aydın Doğan ve
ailesinin kendisi bile bu muameleyi hak etmediklerine inanmıyorlar.
Çünkü yıllardır muhalefet adı altında bu ülkede ne kadar gayri
ahlaki, ne kadar pespaye işlere imza attıklarını en iyi kendileri
biliyorlar
Peki bu tespitlerden sonra şu soruları sorabiliriz değil mi?
Niçin Türkiye’de sağlam bir muhalefet çıkmıyor?
Niçin özellikle medyada birinin başına bir iş geldiğinde o
kişinin ‘emin’ sıfatını hak ettiği konusunda bir fikir birliği
oluşmuyor.
Niçin memlekette ters giden işlere dikkat çekmek,
arızaları gidermek için yola çıkanlar ahlaki yeterliliklerini de
koruyamıyorlar?
Niçin muhalefet oluşumlarında yakınızdakilerin desteklerini
olmazsa bile güvenini kazanamıyorsunuz?
Sizce de burada tuhaf bir durum yok mu? Ertuğrul Özkök ve Soner
Yalçın’ın ekibi dışında hiç kimse “Evet bu arkadaşlar gerçekten
muhalefet yapıyorlardı. Sağlam, temiz, adil, merhametli, yüksek
düzeyli, zekice her şeyden önemlisi de ahlaklı muhalefet
yapıyorlardı” diyemedi.
Aydın Doğan, Dinç Bilgin gibi medya patronlarına denilmediği
gibi.
Kimle konuşsam görüyorum ki ‘tek muhalif’ odak olarak anılan Oda
Tv, iftiralarıyla bir çok insanın canını yakmış.
Peki Türkiye için endişelenen insanların niçin kendi
imajları, kimlikleri, algılanma biçimleri konusunda endişeleri
yok? Amaç muhalefet değil taraftar toparlamaksa onu da
başarıyorsunuz zaten.
Bir iş yaparken nasıl anlaşıldığımız, nasıl algılandığımızın
gerçekten bir kıymeti harbiyesi yok mu? Ben mi abartıyorum?
Bugün bu baskına tepki gösterenleri niçin kimse dikkate almıyor?
Çünkü 10 yıl önce Yeni Şafak ve patronlarının evlerinin
basılıp gözaltına alınmalarına ses
çıkarmadıklarındandır.
Devran döner de muhafazakar kesim tekrar muhalefete
geçerse, sözüne güvenilenlerden olmayı başaran yani ‘emin’ sıfatını
hak eden kimse, gazete, TV kalacak mı içimizde?
Bu soruya olumlu cevap verebilmek, medyada olup bitenlerden
dolayı istemeyerek de olsa sürdürdüğüm yazarlığımın
neredeyse tek motivasyon kaynağı.
Olumlu bir cevap çıkacağına dair umudum var mı? Biliyorsunuz
umut fakirin ekmeğidir.