PKK’ya silah bıraktırmaya dönük müzakerelere herkes çok olumlu
bakıyor. Hem ulusal medyada hem de sosyal medyada insanlar
birbirlerine “aman, dikkatli olunsun” telkininde
bulunuyorlar.
Herkeste bir yerlerden sürecin baltalanacağına dair bir endişe
var.
Süreci olumsuz etkileyecek ‘o odak’ olmadığıma
göre bazı konulara dikkat çekmek niyetindeyim.
Hükümetin attığı adım gerçekten önemli. Hepimiz bunun
farkındayız. Devlet denen yapının bir akıl, zeka, incelik, strateji
taşımadığını gördük. Bundan dolayı müzakerenin kaçınılmaz olduğunu
düşünenlerdenim.
Fakat başlamış olan bu müzakere sürecinin önündeki en büyük
engelin üslup olduğunu düşünüyorum.
Farkındaysanız daha bir ay önce idamı geri getirmeyi, 15 gün
önce de BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmayı
tartışıyorduk.
Başbakan Erdoğan’ın bu sürede sergilediği üslup, seçtiği yöntem
çok eleştirildi.
Şimdi gelinen noktada bu eleştirilerin ne kadar yerinde olduğunu
görüyorsunuz değil mi?
İdam gibi bir tartışmayla toplumun ‘yaralı’ ve
‘hassas kesimi’nin duygularını kabartıp oradan da
işi en uç noktaya: PKK ile müzakereye taşımanın barındırdığı bir
tuhaflık var.
Eğer Abdullah Öcalan ile bir müzakere başlayacaktıysa, idam
kararını tartışma konusu edip çocuğunu bu savaşa kurban
vermiş on binlerce ailenin duygularını siyaset malzemesi yapmak
hangi stratejinin ürünü?
Daha 15 gün önce ‘PKK’lılarla görüştüler’ diye
dokunulmazlığını kaldırmaya niyetlendiğimiz BDP’li vekilleri, kendi
elimizle Abdullah Öcalan’a götürmekte bir tuhaflık var.
Başbakan Erdoğan’ın başlattığı bu tartışmaların PKK ile
mücadeleyle bir alakası olmadığını biliyoruz. Belki de birçoğu
başbakanın ‘gündem belirlemek’ amacı ile ortaya
attığı tartışmalardı.
Gündem belirleme arzusunun Türkiye’ye verdiği zararı şimdi daha
iyi görüyorsunuz, değil mi?
İdamdan müzakereye, izahı zor bir tablo.
Tüm bu hesapsız tartışmaların toplumda oluşturduğu hassasiyeti
gözetmek ve oluşan bu duyguyu kontrol etmek için
'kuyruğu dik tutma' çabası ve benimsenen
‘taviz vermiyoruz’ vurgulu dil de
‘barış’ sürecinin önündeki en büyük engeldir.
Bunlar sadece geçmişte olan şeyler değil, benzer bir üslup ve
tarz hatası bu süreçte de yapılıyor.
Mesela CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “AK
Parti’ye sorunu çözmesi için kredi açıyorum” diyerek
müzakere sürecine verdiği desteğe Başbakan Erdoğan “Asıl
sizin krediye ihtiyacınız var” demesi, bu desteği istiskal
edip değersizleştirmesi ‘barış’ için çabalayan bir
hükümetin takınacağı bir tutum değil.
Bence süreci baltalayacak bir ‘odak’ beklemeye
gerek yok. ‘Barış’ için çaba harcayan iktidar ve
mensuplarının genel olarak siyaset üslubu ve iş tutma tarzları,
eğer değiştirmezlerse ‘o odak’ın işlevini
görecek.
Kaldı ki mesele sadece CHP liderinin teklifinin istiskal
edilmesi de değil.
Toplumun bütününü bu barış sürecine ortak etmek için özellikle
Başbakan Erdoğan’ın siyaset diline bir ayar çekmesi gerekiyor.
Uludere ile, ODTÜ’lülerle, düz liselerle ve toplumun diğer
yarısı ile barışmadan PKK ile barışmak tuhaf olmaz mı?
Mesele sadece PKK’nın silah bırakması mıdır, yoksa genel olarak
bir toplumsal barış sağlamak mı?
Daha küçük ve daha kolay çözülecek tartışmaları, kamplaşmaları
ortadan kaldırmadan Türkiye’nin 30 yıllık sorununu çözmeye
kalkışmak bu sürecin en büyük açmazlarından birisidir.
Diyelim ki PKK silah bıraktı, ya sonra? Sorunları efendice
konuşacak bir ortam, bir kültür, bir ciddiyet oluşmazsa işler
nereye varır ki?
Süreç başarılı olursa ne ala. Ya olmazsa? Doğuracağı daha büyük
yıkımın farkındasınız, değil mi?
Bir hakkı teslim etmek istiyorum.
Müzakere sürecinin asıl mimarı Adalet Bakanı Sadullah Ergin’dir.
Sadullah Ergin Abdullah Öcalan’ın kendisine yazdığı mektupları
Başbakan Erdoğan’a götürerek idam gibi, dokunulmazlıkların
kaldırılması gibi söylemlerle kendini gösteren
‘şahin’ üslubu bırakıp müzakere şansını denemeye
ikna eden isimdir.
Sadullah Ergin bu süreci başlatmak için 'kendini masaya
koyan' isimdir. Şimdi öne çıkan isimler Sadullah Ergin’in
Başbakan Erdoğan’ı ikna etmesinden sonra devreye girenlerdir.
Bilinmesini istedim. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya
Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın