O (Nazlı) şuh Meclis'e gelir mi acaba?..

O (Nazlı) şuh Meclis'e gelir mi acaba?..

Adnan Berk Okan adnanberkokan@gmail.com

Hâfız Post, Râst makamında bestelediği Yürük Semâî şarkısına;

“Gelse o şûh meclise nâz ü tegâfül eylese” diye başlar…

Nedense halk arasında “şuh” sıfatı “hafifmeşrep” olarak anlaşılır…

Oysa “Şuh” neşeli kadın demektir…

Gülen, söyleyen; ortama neşe katan…

Sonrasında şöyle devam eder şarkı:

Reng-i hicâbı gülşen-i meclîsi gülgül eylese

Ta'n-geri riyâz-ı hûld olur idi vücûh ile

Âşık-ı zârı gülşen-i vaslına bülbül eylese

Hâsılı…

Şair; o Şuh’un meclise gelmesiyle ortamın nasıl şenleneceğini, coşacağını; mecliste bulunan saygın kişilerin nasıl da mutlu olacağını anlatır…

Böyle bir girişi neden yaptığımı merak etmişsinizdir…

 

Anlatayım…

Fehmi Koru mâlumunuz mu bilmem; meşk etmeyi (Burada, birlikte musiki icra etmek manasında kullanılmıştır) pek sever…

Evvelden her yıl (Hangi yıl başlamış her yıl olduğunu bilmediğim için bağışlayın… Ancak, Ak Parti’nin iktidara gelmesiyle başladığı rivayet olunur) “fasıl akşamları” düzenlermiş…

Ben kendisiyle iyi tanışmış olmama rağmen hiç davet edilmediğim için haliyle ne zaman yapıldığını bilmiyorum…

Bittabidir ki; ara verdiğinden de haberim yok…

Yeniden başlayacakmış…

İyi olur inşallah…

Bir zamanlar Aydın Doğan, Ahmet Hakan ve Nazlı Ilıcak da o ünlü fasıl akşamlarının konukları arasında yer alırlarmış…

Şimdi bu üç değerli konuğun davet edilip edilmeyecekleri, edilirlerse de gelip gelmeyecekleri merak edilirmiş…

Fehmi Koru bir zamanlar “kin” tutmazdı…

Son zamanlarda huy değiştirip değiştirmediğini bilmiyorum…

Ama…

Nazlı Ilıcak’ın katıldığı ilk fasıl akşamında “yerinden söylemek” deyiminden, yorumcunun şarkıyı “oturduğu yerden söylemesi” olarak anladığını birbirlerine anlatıp çok güldüklerini hatırlıyorum…

Bizim musikide “yerinden söylemek”, eseri bestecisinin notalarından söylemek demektir…

Yani, eseri transpoze etmeden icra etmektir…

Nazlı Ilıcak’ın bilmemesi çok normaldir…

Güneri Cıvaoğlu da yaklaşık 17 -18 yıl önce bir fasıla katıldıktan sonra kaleme aldığı makalesinde “oktav” yerine “oktan” yazmıştı…

Bilhassa fasılda icra edilen eserlerde sık sık “oktav” yapılır…

Yani…

Yedi ses yukarıdan söylenir eserin bazı bölümleri…

Yok efendim…

O gün de Güneri Bey’in müzik terimlerinden bihaber olduğunu ima etmek istememiş, bir yanlışını düzeltmiştim sadece…


Uzatmayayım…

Siyasi gerginliğin medyaya da yansıdığını hepimiz biliyoruz…

Oysa müzik, spor, tiyatro gibi organizasyonlarda keşke siyasi gerginlikler ve kırgınlıklar unutulsa…

Hatta…

Nazlı da davet edilse…

Ve…

Salona girdiği an herkes bir ağızdan “Yaşasın!.. İşte o şuh da geldi meclise!” diye alkışlansa…

Kim bilir?..

Bakarsınız benim şu naçizane tavsiyemi dinlerler…

Ne güzel olur…