Neden bel altına takılıp kaldılar?

Buradan yayın yönetmenlerine teklif ediyorum: Sığın sığı analizcileri boş verin, size kendi öğrencilerimi göndereyim. Ne dersiniz?

Nuran Yıldız nuran@nuranyildiz.com

Doğrusu.

ABD seçim kampanyasının neden bel altı meseleler üzerinden yürüdüğüyle zerre ilgilenmiyorum.

Hatta mümkünse bel üstüne çıkmasalar daha iyi.

Ülkemizde ve kendi yaşamlarımızda daha ciddi durumlar varken bu başlığı attım çünkü, medya içeriğine yerleşen analiz sığlığının dibe vurmuşluğuna bu konudaki ahkâmlar iyi örnek oluyor.

O kadar ki, ABD seçimlerindeki bel altı gidişat hakkında benim öğrencilerim televizyonlardaki analizci uzman(!)lardan çok daha iyi yorum yapıyorlar.

Mesela onlardan biri bu durumu, ABD politikalarındaki (sağlık sisteminin çöküşü, dış politikadaki açmazlar vs.) çözümsüzlüğü gizleyici bir işlevle açıklıyor.

Başka bir öğrencim, “seçime katılımın düşük olduğu bir ülkede seks üzerinden bir kamplaşma sandığa gidişi artırabilir” diyor.

Başkası, “Aşk Yüzyılı Bitti”deki bir cümleden giderek, “yeni dünyanın ‘iyi’ ile ‘kötü’ arasında değil, ‘kötü’ ile ‘daha kötü’ arasında seçim yapılan bir yer olduğunun kanıtı” diyor.

Başkası, “Bel üstünde yürek ve kafa var, eğer adaylar göçmen değilse bu ikisinden de yoksundurlar” dedi.

Ve başka bir öğrencim başka bir konuya girdi, Gökçek’in Ankara’yı katledişine örnek verdi.

Turan Güneş bir bulvarken, şimdi otoyola dönüştü” dedi, “bulvar kavramı kent yaşamının damarıdır, kent içinden geçen otoyol ise kentin ölümü demektir.”

Buradan yayın yönetmenlerine teklif ediyorum: Sığın sığı analizcileri boş verin, size kendi öğrencilerimi göndereyim. Ne dersiniz?

BENCE…

-Ümit Kocasakal’da liderlik hamuru var. Lider dediğin, edilgin ifadeler kullanır. Kocasakal da veda konuşmasında yeterince edilgin cümle kullanmış.

-10 Kasım törenleri ve 29 Ekim kutlamaları AVM’lerde yapılsın. Sokaktaki kalabalıklara yasak var, AVM’lerdekine yok.

-Fenerbahçe medyası işin cılkını çıkarmış durumda. MANU’ya 4-1 yenildiği maçta attıkları tek golü göklere çıkaran manşetler gördü bu gözler. Bakınız Hürriyet.

-Fetullah Gülen gittikçe daha çok uzaylıya benziyor. Her yerden adamın “sağ kolu” imamlar çıkıyor. En son Aksaray’dan ili imamı da Gülen’in “sağ kol” çıktı. Adamda “Alien”dan daha çok kol var.

-Kalkınma Bakanının karşısında ayakta durduğu için Sinop Üniversitesi rektörüne kızdığınız kadar, rektörün odasındaki koltukları işgal eden bakana, valiye, milletvekiline de kızsanız iyi olurdu.

-Cumhurbaşkanı Erdoğan “Rektörler seçimini doğru bulmuyorum” dediğinde sevinen kesim, acayip moraracak.

KADDAFİ’NİN KATLİNİ HATIRLIYOR MUSUNUZ?

20 Ekim’de, Kaddafi’nin insanlıktan çıkmış güruhça linç edilişinin beşinci yılı doldu.

Omuzlar üzerinden ayaklar altına alındığında 2011’di. O vahşet halâ gözlerimin önünde.

Linç edilişinden üç dört yıl önce. İtalya seyahatinde Berlusconi tarafından uçağının kapısında kucaklanarak karşılanmıştı.

İki yıl öncesinde. İngiltere Kraliyet ailesi, Kaddafi’nin önünde yerlere eğiliyordu.

Batı’nın önce “Devrim Libya’sının halk tarafından sevilen, popüler, entelektüel ve bilge halk adamı”, sonra “halk düşmanı” olarak gösterdiği Kaddafi’nin kafası taşlarla ezildi.

Ortaya kocaman bir kaos çıktı.

Bu tersine dönüşün mimarları arasında demokrasi üzerine eserleri olan Benjamin Barber, Joseph Nye, Anthony Giddens gibi önemli isimler vardı. Hepsi de İngiltere ve ABD’den ünlü, havalı akademisyenler.

Kaddafi’yi göklere çıkarmak için de, linç edilmesi gereken halk düşmanı algısı için de çok para almışlardı.

Mesela meşhur “London School of Economics”e yapılan 1,5 milyon poundluk bağış vardı.

Durum ortaya çıkınca, bu isimlerden kimi özür diledi, kimi sessiz kaldı. LSE’de ve Harvard Üniversitesi’nde tartışmalar yaşandı.

Kaddafi’nin linç yıldönümünde ben kafasını parçalanan bir adam görüntüsüne eşlik eden akademinin kirli yüzünü anımsarım.

Bir konferansta, “Bu adamlar bu kadar kirliyken, neden hocalarımızın bize verdiği okuma listelerinde isimleri var?” diye soran gence, bu soruyu o hocalara sorması gerektiğini söylemiştim.

Paylaşayım istedim.

BENİM İÇİN MEHMET AĞAR…

İçişleri Bakanıyken kendisine uzatılan mikrofonlara “Benim bildiğim Türkiye’yi siz hayal bile edemezsiniz” diyen kişidir.

DP-ANAP birleşmesini bozarsan boşanırım” diyerek kocasına alyansını fırlatan Emel Ağar’ın kocasıdır.

Sola yönelik geç kalmış özeleştirileriyle siyasi hatalarına tüy diktiğini beyan etmiş biridir.

Erkan Mumcu’ya başka söz verip, YSK’ya başka liste gönderen kişidir.

KÜRK MANTOLU MEDYA

Kürk Mantolu Madonna” krizinin üzerinde tepinen medyamıza “kürk mantolu medya” demeyi öneriyorum.

Sonuçta lakabı “bon bon” olan bir sunucu var. “Haberler de neymiş” diyen bir adamın gençleri yarıştırmaktan para kazandığı kanalında üstelik.

Dahası. Küçücük bir bebeği taciz ederek öldüren adamların ekranlarda yer bulduğu, RTÜK’ünün horul horul uyuduğu bir ülkede.

Madonna’ların karıştırılması acayip değil, bu karıştırmayı eleştirenler acayiptir.

FENERBAHÇE’DE HERKES DEĞİŞİR…

Fenerbahçe başarısız olduğu zaman kulüpte herkes değişir.

Önce teknik adam gönderilir.

Sonra. Oyuncular gönderilir.

Daha sonra malzemeci gönderilir.

Seyirci bile gönderilir.

Bir tek.

Aziz Yıldırım ve kaleci Volkan kalır.

Çünkü FB bu arkadaşların babalarının malıdır.

AKLIMDA KALAN

Medya için milat olacak bir haber: Diyarbakır’da güvercin oteli açılmış. O bir şey değil de olayın medyaya haber olması mühim. Böylece. Güzel olan her şeyin İstanbul’da ve “batı”da, kötü olan her şeyin “doğu”da olduğunu düşünen ve içeriğini buna göre hazırlayan medya için Diyarbakır’da güvercin oteli açılışı milattır.