RefahYol Hükümeti döneminde
28 Şubat (1997) MGK’sında alınan
tavsiye kararına göre ilköğrenim kesintisiz sekiz
yıla çıkarılacaktı…
Amaç muasır medeniyetler düzeyinde öğrenim olsa can
kurbandı…
Ama öyle değildi…
Asıl amaç imam hatip liselerinden
kurtulmaktı…
Bu arada olan meslek liselerine olacaktı aynı
zamanda…
Hükümetin ortağı olan DYP Genel Başkanı, Başbakan
Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Tansu Çiller de
alınan MGK kararına karşıydı…
Medya ise Çiller’e külliyen
karşıydı…
Çiller karşıtlığına sebep olarak her ne kadar
gerici(!) RP’yi iktidar yapması gösteriliyorsa da
asıl sebep Çiller’in banka finans
kesimi ve TUSİAD ile olan adı konmamış
savaşıydı…
Çiller daha ziyade
KOBİ’lere ve isim babası olduğum “Anadolu
Kaplanları”na yakın duruyor, istihdamın ve üretimin
KOBİ’lerin güçlenmesiyle daha kolay artacağına
inanıyordu…
Buna inandığı için de meslek okullarına üniversitelerden
daha çok “değer” veriyordu…
Neden mi?..
Çünkü…
Üniversitelere girmek için çabalayan milyonlarca genç
üniversite bittikten sonra meslek sahibi değil sadece bazı
konularda bilgi sahibi oluyorlar, erkek iseler bir de
askerliklerini "er veya erbaş" değil de asteğmen olarak, maaşlı
yapıyorlardı...
Ama sonrası bir felâketti...
Çünkü...
İş bulup da çalışamıyorlardı...
Oysa meslek liselerine ağırlık verilirse alaydan yetişen ve
bir türlü iyi iş çıkaramayan yüz binlerce su ve elektrik
tesisatçısı mesleğini okulda öğreneceği için işini de daha
doğru yapacaktı…
Turizm okulları geliştirilecek,
eczane kalfaları bile meslek liselerinden
yetişecekti…
Marangozluğun mutlaka mesleki eğitim
gerektirdiği daha iyi anlaşılacak; berberler
yerlere dökülen saç kıllarını süpürerek değil meslek liselerinde
ustalaşacaklardı…
Yani…
“Ne iş yaparsın?” sorusuna
muhatap olduklarında “ne iş olursa yaparım aabi”
cevabının yerini “falanca meslek lisesinden
mezunum” cevabı alacaktı…
Ben nereden biliyorum bunu?..
O günlerde Tansu Hanım’la söyleşi yapmış ve
köşemde (AKŞAM) okurlarımla paylaşmıştım da oradan
biliyorum…
Tabii ki bu arada; yaptığım o söyleşinin başıma ne işler
açtığını, dönemin güçlü kuvvetli ve en çok satan gazetesindeki kimi
köşe yazarlarının saldırılarına maruz kaldığımı hatırlatmadan da
duramayacağım…
Nereden mi çıktı şimdi bunlar?..
Söyleyeyim…
Murat Bardakçı’nın bugünkü
Gazete HT’de “Öğretmenler Günü”
başlığı altında yayımlanan makalesini okuyunca hatırladım…
Okunası güzellikte, değerli bir yazı…
Asıl sorunun dershaneler mi,
öğretmenler mi yoksa eğitim
sistemi mi olduğunu o kadar güzel anlatıyor ki…
Az daha unutuyordum…
Övünmek gibi olmasın ama…
Lisansüstü eğitim yapmamış bir
iktisatçı olarak bugün adının önünde
“Prof” titri bulunan gençlere iktisat dersi
verebilirim…
Neden mi?..
40 yıl önce, gerçekten ve hem de ordinaryüs
profesörlerden iktisat eğitimi aldım da ondan…
Bunu da Bardakçı’nın lisans ve lisansüstü
eğitim konusunda yazdıkları üzerine hatırlatmak ihtiyacı
duydum…