AK Parti’ye politik destek veren gazetecilerin tutumları
gazeteciliğe pek yakışmıyor.
Memleketin sorunlarını yazıp hükümete yol gösterici, istikamet
verici bir tutum takınacaklarına AK Parti’yi eleştiren
gazetecilerle kavga etmeyi tercih ediyorlar.
Kendi gazetelerinin tirajları, TV’lerinin izlenme oranları
yerlerde sürünüyorken, rakip gazetelere gazetecilik dersi
veriyorlar.
Çok gerginler, çok kibirliler, çok tahammülsüzler. Kof
kabadayılığı bir tarz haline getirdiler.
Nezaketlerini de, efendiliklerini de tamamen bir tarafa
bırakmışlar.
Başbakan Erdoğan’a veyahut AK Parti’nin politikalarına yapılan
her eleştiride eleştiri yapan karşısında bu arkadaşları
buluyor.
Bazen AK Parti’yi ve Başbakan Erdoğan’ı
‘koruma’, ‘kollama’ işini o kadar
abartıyorlar ki işi eleştiri yapanı linçe kadar vardırıyorlar.
Başbakan Erdoğan’ın kendisinin neredeyse her Allah’ın günü
medyayı dövmesi yetmiyormuş gibi kalan zamanlarda da AK Parti’yi
eleştirenleri sigaya çekmeyi bu arkadaşlar üstleniyor.
Ülkede onlarca sorun var. İşler can sıkıcı boyuttu. Terör her
gün onlarca gencin canını alıyor. Eğitim sistemi tam bir felaket.
İstanbul’un göbeğinde 80 kişilik sınıflarla okullar yeni döneme
başlıyor.
Dış politika büyük bir hayal kırıklığı. Öyle ki Türkiye’nin iç
politikasını da mahvetti.
PKK sorunu almış başını gidiyor.
Yargıda haksızlık, adaletsizlik temel felsefe haline gelmiş.
Şehirlerimiz de insanlarımız da dökülüyor.
Bu ülke ÖSYM ve onun beceriksiz başkanı gibi bir felaketle
yaşamaya bile alışmak zorunda kaldı.
Yani diyeceğim o ki iktidarın yaptığı iyi işlerin yanında, iyi
gitmeyen, toplumun huzurunu bozan, Türkiye’nin geleceğini heba eden
onlarca da sorun var.
Bu sorunları yazmak, sorumluları uyarmak, iktidara istikamet
vermek, çözüme dönük teşvik edici fikirler önermek varken onlar
Başbakan Erdoğan’ı eleştiren gazetecilerle kavgayı tercih
ediyorlar.
Destek verdikleri AK Parti iktidarının ‘yeni bir
Türkiye’ hedefine dönük entelektüel bir çaba içerisine
girmeleri gerekiyor. Onlarsa entelektüel bir sefalet içeren ağız
dalaşını tercih ediyorlar.
Hadi diyelim iktidara eleştiri getirecek cesareti
bulamıyorlar.
‘Eski medya’ya laf yetiştirip, onların defoları
ile uğraşacaklarına, bari kendi gazete ve TV’lerine itibar katacak,
etkisini, değerini, okunurluğunu artıracak işlere ağırlık
versinler. Öyle olması gerekmez mi?
Vermeliler ki Milli Eğitim bakanı eğitimdeki sorunları konuşmak
üzere yalnızca ‘eski medya’nın yayın yönetmenlerini değil, AK
Parti’ye destek veren medyayı da davet edebilsin.
İşte bu arkadaşların bu fotoğraflarına bakınca bir öğüdü
hatırlatma ihtiyacı duydum.
Normalde birazdan aşağıya alacağım bu öğüdü bir yazı ile
Başbakan Erdoğan’a hatırlatma niyetindeydim.
Fakat gördüm ki bu arkadaşlar iktidar hevesine kendilerini o
kadar kaptırmışlar ki sanki ülkeyi onlar yönetiyor. Her biri birer
Tayyip Erdoğan olma çabasında.
Mademki bu arkadaşlar gazetecilik yapmak yerine ülkeyi yönetmeyi
tercih ediyorlar ben de bu öğüdü Başbakan yerine bu arkadaşlara
hatırlatmayı uygun görüyorum.
Umarım yürüdükleri bu meşakkatli iktidar yolculuğunda bu öğüdü
bir azık olarak kabul ederler.
İşte Şeyh Edebali’nin yetkiyi alıp yola koyulanlara
verdiği öğüt:
"Ey Oğul! Beysin, bundan sonra öfke bize; uysallık sana...
Güceniklik bize; gönül alma sana... Suçlamak bize; katlanmak
sana... Acizlik yanılgı bize; hoş görmek sana... Geçimsizlikler,
çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana... Kötü
göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…"
"Ey Oğul! Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik
bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana…"
"Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı.. Allah
(c.c.) yardımcın olsun…" twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta
yorum yapmak için tıklayın