Bugün size bir Mehmet Bekaroğlu portresi yazacağım. Hatta Ahmet Hakan’ın çok kullandığı tabirle ‘yeni başlayanlar için Mehmet Bekaroğlu’ da diyebilirim ama demeyeceğim. Yeni ya da eski başlayan herkes için bir Mehmet Bekaroğlu portresi çıkardım.
Bekaroğlu’nun “Asıl Milli görüşçü AK Partidir. Erbakan siyasetinin devamı SP değil AK Partidir” dediğini duyduğumda gülümsemekten kendimi alamadım.
Bu gülümsemeyle beraber kafamda yap-boz parçaları uçuşmaya başladı ve ortaya ilginç bir tablo çıktı.
Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu’nun; sevenlerinin, arkadaşlarının tabiriyle “Hoca” ya da “Mehmet Abi”nin söylediği “Milli görüşün devamı AK Partidir” cümlesi hem AK partililer hem Erbakancılar hem de SP tabanı için ciddi anlamlar taşıyor.
Bu nedenle mezkur sözün sahibine bir ayna tutmak istedim. Umarım bu yazıyı okuyanlardan kimileri aynada kendini de görmez.
Mehmet Hoca İslamcı kökenli bir akademiysen olduğundan, RP saflarına kabul edilmesi bir hayli zor olmuştu. Bu engellemelerin en belirgin dayanağı ise ‘Radikal İslamcı’ kimliğiydi.
Defalarca yediği vetoyu, RP’nin ağır toplarından Erbakan’ın sağ kolu Oğuzhan Asiltürk’ün mütevazı katkısıyla aşıp milletvekili olmayı başarmıştı.
RP’nin kapatılmasından sonra, yerine kurulan Fazilet Partisi’ne geçti. Fazilet Partisi’ndeyken ‘yenilikçi’ söylemi seslendirenlerin başında geliyordu. Hatta yenilikçi - gelenekçi tartışmalarının yapıldığı yıllarda ‘en yenilikçi’ olarak kabul edildi.
Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ikilisi AB’ye karşı ilginç çıkışlara imza atarlarken, Mehmet Bekaroğlu parti içerisinde en iddialı şekilde AB taraftarlığı yaparak dikkatleri üzerine çekti. FP’nin bölünmeden önce girdiği son erken seçimi iptal ettirmek için mecliste oluşan küsküler hareketinin önderliğini yaptı. Bu işi o kadar abarttı ki küskünler hareketinin erken seçimi erteletmek, Cumhurbaşkanı Demirel’in görev süresini uzatmak için yaptıkları hamleye Erbakan Hoca’yla beraber neredeyse liderlik etti.
Seçim yapıldı ve oy kaybeden FP daha liberal bir söylemle meclise girdi. Dönemin en çetin tartışmalarına konu olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanı olması için de bayrak açtı. Sezer’in demokrat kimliğini vurgulayarak, seçilmesi için elinden geleni yaptı. Sezer seçildikten sonra Çankaya’ya yaptıkları ilk ziyarette, Sezer’in yasakçı tavrını fark edince yaşadığı hayal kırıklığını “Büyük gol yedik” cümlesiyle ifade etti.
Seçim sonucunda partinin bölünmesi üzerine, herkesin “Hoca kesinlikle yeni oluşuma katılacak” beklentilerini boşa çıkardı. Ya da ister istemez yenilikçilere katılamadı. AK Parti milletvekili Hüseyin Besli’nin tabiriyle “İtikatta yenilikçi amelde gelenekçi” sıfatını, kaldığı Fazilet Partisi’nde “Amelde de itikatta da gelenekçi” sıfatına döndürdü.
Yeni kurulan AK Parti’den, her geçen gün, bilinmeyen bir nedenle daha da uzaklaştı. Tayyip Erdoğan liderliğinde kurulan AK Parti’nin AB taraftarı politikaları benimsemesi üzerine FP döneminde derin ve koyu bir AB taraftarı olan Bekaroğlu, aniden AB karşıtı safta yer aldı ve AK Parti’ye AB üzerinden oluşan muhalefetin öncülüğüne soyundu. Kapatılan Fazilet Partisi’nin yerine kurulan SP’de genel başkan yardımcısı oldu.
Burada yaptığı sert Tayyip Erdoğan muhalefetinden ötürü adı geleceğin SP genel başkanları arasında gösterildi.
Tayyip Erdoğan’ın “Biz değiştik, milli görüş gömleğini çıkardık” açıklamalarına en sert salvolar ondan geldi. Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını ‘dava’yı satmakla suçladı.
İçerisindeki öfke kontrolsüz olarak büyümeye devam etti ve sonunda o öfke onu SP’den istifa aşamasına taşıdı. SP’den ayrıldıktan sonra ‘en çok sevdiği sol görüşlü çevreyle’ bir şeyler yapmak adına Doğu Konferansı’nı kurdu. Amerika’nın Irak işgalini protesto edip doğu ülkeleriyle kaynaşmayı amaçlayan oluşumun öncülüğünü Nihat Genç ve Nuray Mert’le beraber yürüttü.
Bu arada bu oluşum vesilesiyle yan yana düştüğü Ertuğrul Günay ile ortak çalışmalara başladı. Hatta bir ara ikilinin bir parti kuracağı da konuşuldu. Fakat 2007 seçimlerinde Ertuğrul Günay’ın AK Parti’den davet alıp oraya yönelmesi üzerine Hoca bir kez daha yalnızlaştı ve öfkesi daha da kabardı. Siyasette tutunmak için SP’ye İstanbul büyük şehir belediye başkanı adayı olmak üzere tekrar geri döndü.
Uzun zamandır ortalıkta görünmeyen Bekaroğlu, en son dünyadaki İsrail taraftarlarının Tayyip Erdoğan için “Çok İslamcı, fazlasıyla dinci” gibi karalama amaçlı kampanyalarının yoğunlaştığı, “Türkiye’nin ekseni mi kaydı?” ve benzeri soruların havada uçuştuğu bir dönemde, “Asıl Milli görüşçü Tayyip Erdoğan’dır. Erbakan siyasetinin geleneğini Tayyip Erdoğan devam ettiriyor, Erbakan’ın D-8 projesi bugün hayata geçiriliyor. Erbakan’ın söyleyip de yapamadığı işlerin tamamını bugün Erdoğan yapıyor” diyerek ilginç bir şekilde oluşturulan dumanlı havaya bir nefes de o üfledi.
Birbirinden kopuk kareler bir araya gelince ortaya nasıl ilginç bir tablo çıktığını görüyorsunuz değil mi?
Mehmet Bekaroğlu’nun bu açıklamaları benden çok, yukarıda da belirttiğim gibi Milli görüş tabanını, SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’u ve de AK Parti tabanını ilgilendiriyor. Çünkü Bekaroğlu’nun tanımlaması bu siyasi geleneği takip edenler açısından enteresan bir tanımlama. Eğer hocanın sözlerini öfkesinden arındırarak ele alırsak, AK parti için yapılan bu tanımlama iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Ya da bu tespit kimin hoşuna gider, kimi mutsuz eder? Bunlar ve benzeri soruların cevabı bizi bir hayli ilginç bir noktaya götürecektir.
Peki Hocam değer mi bu kadar öfkeye? Ne gerek var bu kadar savrulmaya? Ne zaman fikirlerimizi kendi kişisel konumlarımızdan ve kişisel beklentilerimizden uzak tutmayı başaracağız, doğrusu çok merak ediyorum.
Fazla öfke insanı yoruyor be hocam.