Mehmet Baransu hangi kadın gazeteciyi işaret etti?

Mehmet Baransu hangi kadın gazeteciyi işaret etti?

Adnan Berk Okan adnanberkokan@gmail.com

Efendiler!..
Siyasi tarih toprak gibidir…
Ve o toprağın her santimetrekaresinde kin tohumları ekilidir...
Eğer o toprağı eşeler ve bir de üstüne su dökerseniz; kin tohumlarını yeşertirsiniz.
Unutmayın…
O tohumlar sadece içinden çıkanlara veya o tohumları ekenlere değil; toprağı eşeleyenlere, tohumları filizlendirip yeşermelerine imkân tanıyanlara da; hâsılı herkese zarar verir…
Sevgili medyamın pek muhterem yazar ve çizerleri…
Bilhassa Taraf’taki istifalardan sonra sizler de kin tohumları ekili toprağa benzeyen tarihi; hem de yakın tarihi çok fazla eşeliyorsunuz…
Yargının özgür bir ortamda karar vermesinin önüne geçmek için her şeyi yapıyorsunuz…
Ve sanıyorsunuz ki (ya da öyle olduğuna inanıyorsunuz) yakın tarihi Taraf ve Taraf’ı yaptığı habercilikle sürekli gündemde tutmayı başaran Mehmet Baransu yaptı ve yazdı…
Amman ha!...
Tarihi bir gazetecinin yaptığını ve kendi yaptığı tarihi bizzat kendisinin yazdığı yalanına inanır ve okurlarınızı da inandırırsanız; bundan sonrası medya için tam bir zulümdür…
Mehmet Baransu’nun haberciliğinde, tarzında, söylemlerinde ve hatta öfkelerinde eleştirilecek yanlar bulabilirsiniz ama onun için, “maşa, kullanıldı, seçildi, pek çok günahsızın hapse girmesine sebep oldu” gibi itham ve hatta iftira nitelikli iddialarda bulunamazsınız…
Bulunmamalısınız…

Baransu elde ettiği belgelerle önce savcılığa gitseydi sizinle birlikte ben de eleştiri yağmuruna tutardım kendisini zira öyle yapan meslektaşlarımız çıktı aramızdan…
Ama Baransu öyle yapmadı…
Elde ettiği belgeleri gazetesinin genel yayın yönetimine götürdü önce…
Onlarla tartıştı…
Doğrulukları ve gerçeklikleri konusunda ikna etti…
Ondan sonra yayımlandı o belgeler…
Savcılığa gidiş ise haberin yayımlanmasından sonra ve savcılığın talebi üzerinedir…
Yani;
Belgeler savcılıktan alınıp yayımlanmadı…
Belgeler yayımlandıktan sonra kanunun emri gereği savcılığa teslim edildi…

Dün Baransu ile telefonda konuştum…
Doğduğundan beri önemli bir rahatsızlık yaşayan evlâdının sağlığı için hastanelerde koşturuyordu…
Görüştüğümüzde eczaneden yeni çıkmıştı…
Gazeteciler.com’da Aslı Aydıntaşbaş için attığı iddia edilen tivit yüzünden “Mehmet Baransu kaybetti” deyişime kırılmıştı…
Dinlediğimde hak verdim…
Çünkü tivitinde (bence( tehdit ettiği meslektaşımız Aslı Aydıntaşbaş değildi…
“Hatta ima bile etmedim” diyordu…
Belge karşılığı bir otel odasında belgeyi getiren istihbaratçıyla birlikte olmayı kabul eden gazeteci kadının Aslı ile benzer yanlarının bile olmadığını söyledikten sora:
“Hem yanlış anlaşılmadan dolayı üzgünüm ve hem de benimle telefonda görüşüp iddiaların doğruluğunu sorgulayabileceği halde bunu yapmayıp üstüne alınan Aslı’ya kırgınım” dedi.
Bir süre sustu…
Bir şeyler açıklamakta kararsız insanlara has bir çekingenlikle devam etti:
“Ama bu, Aslı için bir şey yazmayacağım anlamına gelmez; önümüzdeki günlerde onun için yazacaklarım çok önemli”…
“Tivitinde ima ettiğin kadın kim Mehmet?”
diye sordum…
Ulusal gazetelerden birinde
 "takma isimle" yazan bir ciheti askeriye düşkünüymüş...
Zaten,
 Baransu'nun tivitinden sonra hemen kendi sayfasına girmiş; Taraf'a, Ahmet Altan'a ve yayınlarına yaptığı hakaretlerle iftiraları silivermiş...
Yani öyle bir hengâme ki; savunmam gerekenleri savununca ya da eleştirmem gerekenleri eleştirince çok büyük tepki alıyorum…
Acaba ne yapmalıyım?..
Kimilerinin gönülleri olsun diye savunmam gerekenlere çakıp; haddini bildirmem gerekenlere hak mı vermeliyim?..
İyi ama o zaman da şarkıdaki gibi “ben ben olamam ki”…

adnanberkokan@gmail.com