Medyadaki bu ilginç ittifakın farkında mısınız?

Medyadaki bu ilginç ittifakın farkında mısınız?

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

Biliyorsunuz birçok defa medyada dikkat çeken kamplaşmadan şikayet ettim.  Bugün ise medyada oluşan ilginç bir ittifaktan ve o ittifakın doğurduğu sakıncalardan bahsedeceğim.

Sizin de dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum ama medyada kendini belli eden siyasi kamplaşma konu  ‘Kürt sorunu’ olunca yerini tuhaf bir ittifaka bırakıyor.

Herkes savunduğu siyasi çizgiyi bir tarafa bırakıp ilginç bir şekilde PKK-BDP’nin söyleminde buluşuyor.

Bir kısım medya iki dil ve özerklik tartışmalarında Başbakan Erdoğan’ı adım atmamakla, ‘özgürlükleri’ kısıtlamakla suçlarken, Başbakan Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen medya ise  konuşmalarında ‘Kürt ve Alevi’ kelimelerini kullanmıyor diye CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na linç politikası uyguluyor.

Başbakan Erdoğan’ın, PKK- BDP çizgisinin siyasi hamle olarak dile getirdiği bir takım taleplere ‘hayır’  demesi, ‘ameliyat ettirmem’ diyerek bu isteklere kapıyı kapatması, bir kısım medyayı ve bazı aydınlarımızı fena halde rahatsız ediyor.

Bu gruba göre hükümet PKK-BDP çizgisinin ‘Kürtler adına’ talep ettiği tüm istekleri toplumun diğer kesimlerinin (diğer kesimden kastım sadece diğer etnik unsurlar değil, BDP-PKK çizgisine uzak, makul Kürtleri de kapsıyor) hassasiyetlerini dikkate almadan tez elden ciddiye alıp uygulamaya koymalı.

Onlara göre ‘Kürt sorununun' PKK’dan ve silahtan arınıp siyasallaşabilmesi için BDP’nin  talepleri bir an önce yerine getirilmeli. 

PKK’nın silahtan siyasallaşmaya geçme sürecinde,  BDP’nin ‘Kürtlerin temsilcisi benim’ iddiasını kabul ettirmek için başvurduğu çatışmacı taleplerin, AK Parti iktidarı tarafından kabul edilmesi bekleniyor.

"AK Parti BDP’nin değirmenine niçin su taşısın?" sorusunun da bu tartışmalarda cevap bulması gerekiyor.

Olayın  komik tarafı  ise bu liberal aydın, gazeteci kesimin, ulusalcılıktan nefretleriyle bilinmelerine rağmen her ne hikmetse BDP’den ‘Kürtler adına’  gelen ve buram buram ulusalcılık kokan isteklere tam destek veriyor olmaları.

Bazı gazeteci ve aydınlarımız kişisel reyting uğruna gerçek çözümü değil; milliyetçi duyguları körükleyecek, kutuplaşmayı artıracak çabaları desteklemeyi tercih ediyorlar.

Benzer bir tutum, bu defa tersinden, AK Part’nin siyasi ve politik çizgisine destek veren medyada da ortaya çıkıyor.

Bu medya, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu ‘Kürt ve Alevi’ kelimelerini kullanmadığı için manşetten çok sert biçimde eleştiriyordu.

Gazetenin Kemal Kılıçdaroğlu’nu ‘Niçin Kürt, Alevi kelimelerini kullanmıyorsun?’ diyerek yerden yere vurduğu manşetteki tutumunu,  gazetenin yazarları da köşelerinde sürdürdüler.

‘Kürt Sorununda’ taraf olan medya,  Başbakan Erdoğan’ın ‘tek bayrak, tek vatan, tek millet’ vurgusunu  ‘Tek Tek Basarkatan’ diyerek aleyhte  manşet yaparken, Başbakan Erdoğan’a yakın olan medya ise   Kemal Kılıçdaroğlu’nu Kürt ve Alevi vurgusu yapmadığı için ‘Aleviler Kemal Beyi Sorguluyor’ diye manşetten eleştiriyor.

Ne tuhaf bir ittifak değil mi? Sizce ne tür bir amaç farklı görüşteki insanları bu şekilde bir araya getirebilir?

Başbakan Erdoğan, kendisine siyasi destek veren bu medyanın verdiği akla uysaydı, bugün bu iktidarın yerinde yeller esiyor olacaktı.

Medyadaki ittifak Cumhurbaşkanı Gül için de geçerli. Abdullah Gül’ün Diyarbakır’da  gördüğü Türkiye adına sevindirirci ilgi bir çok arkadaşı mutlu etmemişe benziyor.

Cumhurbaşkanı Gül’ün bu önemli gezisini sizce hangi gazeteler manşetten değil de, küçücük görerek geçiştirdiler?

Eminim ufak bir araştırmayla bu sorunu cevabını bulacaksınız.

Abdullah Gül’ün Diyarbakır'da karşılaştığı sıcak ilgiye  söyleyecek sözü olmayanlar Cumhurbaşkanı Gül’e şu öğüdü veriyorlar. ‘Gelgelelim bu sevgi için, büyük bir umudun şekil bulmuş hali denilebilir. Halk cumhurbaşkanından bir başka ses bekliyor. Bu umudu boş çıkarsa halkın muhabbeti nasıl şekillenir kestirmek güç değil.’

Sakın yanılmayın. Bu cümleler, BDP mensubu bir siyasi kişiliğe ait değil. Bu son derece ilginç  gözdağı   ‘sosyalist’ bir köşe yazarı arkadaşımıza ait.

Sanırım bu arkadaşlar bu tip üstü kapalı tehditlerinin iktidar tarafından ciddiye alınacağını düşünüyorlar. Ne tuhaf!

İnsan bu tip yorumları, öğütleri, yönlendirmeleri görünce, bazı medya mensuplarının zekâlarından şüpheye düşüyor, değil mi?

‘Kürt meselsine’ bakışımda bu sorunu yaşamış ve mağduru olmuş biri olarak nedense benim de  ‘gönül gözüm’ bir türlü açılmıyor. Yoksa, müdavimi olduğum bazı mekanlardan dolayı kendimi ‘Beyaz Türklere’ daha yakın hissetmeye mi başladım, ne dersiniz?