Medyada bir tasfiye yaşanıyor.
Bir görüşe göre ‘Eski Türkiye’nin
alışkanlığıyla küfrü, hakareti, iftirayı gazetecilik sananlar
‘Yeni Türkiye’ye ayak uyduramayanlar tasfiye
ediliyor. Bir başka görüşe göreyse düşünen, itiraz eden, sesini
yükselten, iktidara “gözün üstünde kaşın var”
diyen herkes tasfiye ediliyor.
Bana sorarsanız Emin Çölaşan gibi ‘sorunlu’
gazetecilerin yanında düşünen, itiraz eden, söyleyecek bir sözü,
bir fikri olanlar da tasfiye ediliyor.
Üstelik eskiden bir tek Emin Çölaşan vardı, şimdi ise
sayamayacağınız kadar çok Emin Çölaşan ‘yeni
medya’da yer buldu. Demek ki mesele başka.
Medyada küfrü, hakareti gazetecilik sananların dışında çeşitli
nedenlerle tasfiye edilenlere bakalım: Nuray Mert, Ece
Temelkuran, Mehmet Altan, Ahmet Altan, Banu Güven, Yıldırım Türker,
Ceyda Karan… Adını burada yazmadığım daha birçok kişi var. Son
olarak da Ayşenur Arslan.
Bu isimler tasfiye edilirken, ‘yeni medya’da
boy gösteren, el üstünde tutulanlara bakınca, tasfiyenin amacı ve
anlamı kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Ne ‘eski Türkiye’nin medyasını gönül rahatlığı
ile alkışlayabiliyordum, ne de ‘Yeni
Türkiye’ninkini alkışlayabiliyorum.
Görünen o ki daha uzun süre dış hatlar
terminalini mesken tutmaya devam edeceğiz.
Gerçekten de ‘eski medya’ sorunluydu,
sorumsuzdu, ideolojik tarafgirlik belirgin bir hastalıktı.
Peki ya yenisi?
Daha mı parlak, daha mı zeki, daha mı ahlaklı, daha mı adil,
daha mı cesur, daha mı tarafsız?
Neyse asıl söylemek istediğim bu değil. Benim derdim başka.
Medyada işine son verilen, köşesi elinden alınan her
gazetecinin gidişi kalanlar için büyük bir yük
oluşturuyor. Bunun farkında mısınız?
Giden her gazeteci medyanın itibarından ve güvenirliğinde de bir
tuğla söküp götürüyor. Arkada kalanları büyük bir töhmet altında
bırakıyor.
Şöyle bir hava var: Düşündüğünü yazıyorsan, iktidara itiraz
edebiliyorsan, gazeteci sorumluluğu ile ahlaki refleksler
gösterebiliyorsan, bu medya düzeninde yer bulman mümkün değil.
Kaldığına, hala yazabildiğine göre, sende bir sorun var demektir.
Toplumdaki algı bu.
Elbette hala köşesini koruyan, TV’lerde program yapanların
hepsini bu kategoriye koyacak değilim.
Büyük sıkıntılarla hem yazılması gerekenleri yazıp hem de yerini
korumayı başaran birçok namuslu gazeteci var. Ben toplumda oluşan
algıdan bahsediyorum.
Fakat bu çember giderek daralıyor. Toplumun medyaya olan güveni
gelen her tasfiye ile büyük bir erozyona uğruyor.
Gidenler işini, köşesini kalanlarsa itibarlarını ve
güvenirliklerini kaybediyorlar.
Toplumların, ülkelerin mesafe kat etmesinde esaslı bir role
sahip medyanın halkın gözünde ‘korkaklar, yalakalar, lafını
esirgeyenler’ topluluğuna dönüşmesi Türkiye için hayırlı
bir sonuç doğurmayacaktır.
Türkiye’ni geleceğini dert edinenlerin, oluşan bu güvensizlik
ortamını da dert etmesi gerekiyor.
Medya olmadan iktidarlar sağlıklı çalışamaz. Eleştiri olmadan
ülkeyi yönetenler kendilerine sağlam bir rota çizemez.
Güvenilir medya olmadan toplumun bilinç düzeyi
yükseltilemez.
Hal böyleyken toplumun gözünde medyanın güvenirliğini,
itibarını, sözünün ağırlığını yok etmenin kime ne faydası olabilir
ki?
En son Ayşenur Arslan gittiğinde birkaç gazeteci dışında kimse
sesini çıkarmadı. Her tasfiyenin ardından gelen bir iki mızmızlanma
dışında esaslı bir tepki ortaya koyulamıyor.
Kalan gazeteciler, bu olup bitene sosyal medya mecralarını
ağlama duvarına döndürmekten başka, esaslı bir tepki koymanın
yolunu bulmalılar.
Bunu gidenler için yapmıyorlarsa bile kendi itibarlarını,
sözlerinin değerini korumak için yapmalılar. Kendileriyle ilgili
algıyı dağıtmak için yapmalılar.
Eskiden medya siyasette tasfiyede rol oynardı. Şimdi ise
siyaset medyadaki tasfiyelerde rol oynuyor.
Bu ikisi de bir ülke için sağlıklı sonuçlar doğurmaz.
Bağımsız siyasetin karşısına bağımsız bir medya koymak,
öncelikle geriden kalan gazetecilerin derdi olmalı.
“Gidenler gitsin, kalan sağlar bizimdir”
diyorsanız kalan sağların kimin işine yaradığına bir bakın
derim.
Güvenirliği ve itibarı zedelenmiş, düşünme yetisini kaybetmiş,
"Abdullah Öcalan’ı asalım" dediğinde bunda bir
keramet arayan, "Barış yapalım" dediğinde
alkışlayan 'sağ’lardan ülkeyi yönetenler nasıl bir
medet umuyor, doğrusu anlamış değilim. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya
Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın