Medyanın son öğrenci olaylarındaki tutumu
gerçekten tuhaf. Medya , sesini çıkaramadığı iktidara karşı
çocukları cepheye sürüyor. Ne yazık ki bu, çocukları cepheye süren
terör örgütünün taktiğinden farklı değil.
Lafı dolandırmadan, hemen bir şeyin altını
çizeyim. Son günlerdeki olaylara karışan öğrencilerin
yaptığı bence tam bir terbiyesizlik. Kimse ideolojik
tarafgirliğini, öğrencilerin ucuz eylemlerine "özgürlük",
"ileri demokrasi" gibi etiketler takarak gizlemeye
çalışmasın.
Diğer taraftan, bu çocukların terbiyesizliğine
bu kadar sert cevap veren polisin ve bazı siyasilerin
tutumu da en hafif tabirle yontulmamışlıktır.
Polisin tutumu, sokakta kendisini inciten çocuğu tekme tokat döven
kabadayının tutumudur.
Fakat benim asıl dikkat çekmek istedğim, olayın
görünürdeki tarafları, yani polis ve öğrenciler değil, medyanın
içine düştüğü acınacak durumdur.
Medya öğrenci olaylarını, hükümete karşı alttan
alta beslediği ama cesaret edip dışa vuramadığı husumetle ele
alıyor. Olay daha da büyüsün diye körüklüyor, kışkırtıyor ve
buradan çıkacak bir kargaşadan medet umuyor.
Nedir bu ödleklik ve şapşallık? Neden
kendiniz hükümete sesinizi çıkaramazken, öğrencilerin yaptığı üç
beş çocukça hareketi büyük bir aşkla
destekliyorsunuz? Buradan bir paye edinme
derdindesiniz. Varsa hükümetle bir meseleniz, bunu neden kendiniz
halletmiyorsunuz da bu zavallı çocukların arkasına
sığınıyorsunuz? Nedir bu olayları ele aldığınız
haberlerinizdeki telaş?
Hadi devam edin. Biraz daha kışkırtın
olayları. Belki bu çocuklar sayesinden size de bir
alan açılır da bu sayede eski günlerinize dönersiniz
ha?
Medyanın bu küçük hesaplarını görünce,
başbakanın medyaya karşı tutumuna hak veriyorum. Evet,
medyanın ucuz hesaplarının hakkından ancak başbakanın üslubuyla
gelinir. Bu olaylar bize bunu bir kere daha ispatladı.
Ayşe Böhürler'in terbiye
sorunu
Bir önceki yazımda AK Parti MKYK üyesi gazeteci
Ayşe Böhürler'i eleştirmiştim.
Ne demiştim Ayşe Böhürler hanımefendiye?
"Hem AK Parti MKYK üyeliği yapıp hem de o partiye bağlı
belediyelerle veyahut hükümetin kontrolündeki kurumlarla ticari
ilişkiye girmek yanlıştır, ayıptır, gayri ahlakidir."
Peki var mı burada bir iftira, bir hakaret ?
Ben Ayşe Böhürler'e "siz yolsuzluk yapıyorsunuz" dedim mi? Haksız
kazanç elde ediyorsunuz dedim mi? Başbakan yardımcısı Bülent
Arınç'ın açıkladığı TRT'nin dışında, başka kurum adı verdim mi?
Ortalıkta dedikodu olarak dolaşan en az 20 kurum adı ve somut
diyaloglar varken, bunlara itibar edip köşeme taşıdım
mı?
Söylediğim tek bir şey vardı. Elbette bu
kurumlarla ticaret yapabilirsiniz. Özel sektörle haydi haydi
yaparsınız. Hattâ AK Parti'ye gönül verenlere bu kurumlar
tarafindan öncelik de verilmeli. Ama kamu ile ticari
iştigalde karar kıldıysanız, MKYK üyeliğini bırakmalısınız. Yok,
siyasette, hizmette karar kıldıysanız, kamu kuruluşları ile ticari
faaliyette bulunmamalısınız. "AK Partililiğinizi bırakın"
demiyorum, "yöneticiliği bırakın" diyorum.
Kaldı ki, bu ikisini bir arada yaparsanız haram
işlemiş olursunuz da demedim, günaha girersiniz de demedim. Ne
dedim? Gayri ahlaki bir iş yapmış olursunuz.
Bu olaya bir de size iş vermek zorunda olan o
bürokratın cephesinden bakın.
Ama siz diyorsanız ki "Hayır, benim açımdan
gayri ahlaki bir durum yok" , o da size kalmış bir mesele. Ben ne
diyebilirim ki?
Güzel bir söz vardır: "Birçok din
vardır ama ahlak tektir."
Ayşe Böhürler'in ne yaptı? Benim söylediklerime
cevap vermek yerine, tuhaf bir açıklama gönderdi. "Hiç para
kazanamadığını, hala bir evinin olmadığını, kendisini çok zor
geçindirdiğini" falan anlatıp benimle ilgili olarak da mahalle
karılarının dedikodularını sıralamaya çalıştı.
Bununla da yetinmeyip terbiye sınırlarını
zorlayarak, benim meslek hayatımı sorgulamaya kalktı.
Doğrusu büyük cesaret!
Bu gibi arkadaşlara her zaman söylediğim bir
söz vardır. Sizin elde etmek için 40 takla atıp her
şeyinizi feda ettiğiniz o makamları ve maaşları, ben elimin
tersiyle itip çıkıyorum. Bunu öncelikle patronlarınıza
sorun. Eminim, meselenin ayrıntısını size en iyi onlar
anlatacaktır.
Ayşe Böhürler gönderdiği açıklamada maddi
sıkıntı çektiğini söylüyor. İşte ben de tam olarak bunu
söylüyorum. Hırsla zengin olan hiç kimseye rastlamadım.
Çünkü ahlakı olmayan paranın, bereketi de
olmaz. Ayrıca, ticari beceriksizlik de yapılan
işleri ahlaklı kılmaz.
Böhürler, bu tip iş görüşmelerinde MKYK
üyeliğini kullanmadığını söylüyor. Gerçekten öyle mi? İyi düşünün
bakalım! Kullanmaya ne hacet. Güldürmeyin insanı.