Liberallerle AK Parti’nin arası açılıyor. Peki kim haklı?

Liberallerle AK Parti’nin arası açılıyor. Peki kim haklı?

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

Liberal aydınlar AK Parti’ye karşı tutumlarını her geçen gün biraz daha sertleştiriyorlar.

Sanırım bu durum sizin de dikkatinizi çekiyor.

Uzun zamandır AK Parti’nin bir çok icraatına açık destek veren Ahmet Altan, Hasan Cemal, Prof. Mustafa Erdoğan ve Cengiz Çandar gibi liberal aydınlar-yazarlar son zamanlarda hükümete karşı sert eleştirilerde bulunuyorlar.

Liberal aydınların bu aşamaya gelmiş olmasında kuşkusuz bu arkadaşların kontrolsüz, temelsiz ve ideolojik hesapla girdikleri beklentilerin karşılanamamış olmasının yanında Başbakan Erdoğan’ın üslubunun sertliği, konuşmalarına sinen ‘güç bende’ havası ve AK Parti’ye politik destek veren yazar çizer takımının üslubuna sinen kof kabadayılığın etkisi var.

Gerçekten de Türk aydını genel olarak sorumsuz, ayağı yere basmayan bir tutum içerisinde.

Özellikle liberal aydınlar ülke meselelerini ele alırken tuhaflaşıyorlar.

Bu arkadaşlara bakarsanız Türklerin hassasiyetlerini hesaba katmadan ‘Kürt sorunu’nu, devletin temel kimliğini hesaba katmadan Alevilerin sorununu, laik yapıyı hesaba katmadan İslamcıların sorununu, dünya sistemini hesaba katmadan Kıbrıs sorununu, yeryüzünde bir bağımsız ülke olmanın verdiği sorumluluğu hesaba katmadan AB sorununu bir çırpıda çözmek mümkün.

“Mümkün ve bu kadar kolay olmasına rağmen hükümet çözmüyor” diye düşünüyorlar.

Bu arkadaşlar bu meselelere gerçekten böyle ilkokul talebesi seviyesinde mi yaklaşıyorlar yoksa ‘Ben aydınım, ben denge gözetmem; ben sadece yazmakla sorumluyum, icraat hükümetin sorumluluğunda’ kolaycılığına mı kaçıyorlar? Gerçekten bazen anlayamıyorum.

Aydın dediğin toplumun dinamiklerini, hassas dengelerini hesaba katmadan mı çözüm önerilerinde bulunur?

Bu yönden bakınca liberal aydınları yerden yere vurabiliriz. Lakin işin bir de öbür yüzü var.

Bu arkadaşlar bazı eleştirilerinde büsbütün haksız da değiller.

10 yıllık AK Parti iktidarında ‘Yeni Türkiye’ olarak sunulan ne kadar yenilik, değişim varsa, bir çoğu Başbakan Erdoğan’ın kişisel karizmasıyla elde edilen kazanımlar.

Ülke sorunlarına getirilen çözümlerin büyük bir kısmı ne yazık ki anayasal güvencede değil.

Ne ‘dindar kesimin sorunları’ ne ‘Kürtlerin sorunları’ ne ‘Alevilerin sorunları’ ne de askerin kışlaya gönderilmesi kalıcı bir çözümle sağlanmış değil.

Hepsi ‘hükümetin vicdanı’yla kayıtlı bir halde duruyor.

Çözüldüğü varsayılan başörtüsü sorunu, geri gelecek bir ‘Kemalist’  YÖK başkanının insafına kalmış durumda. Devran dönüp YÖK başkanı değiştiğinde her şey aynen eskiye dönecek halde.

Bunun farkındayız, değil mi?

İşte liberal aydınların buradan getirdikleri eleştirilerde haksız olduklarını söyleyemeyiz.

Herkes umudunu ‘yeni Anayasa’ya bağlamış. Ama görünen o ki bu umut da giderek tükeniyor.

Tüm bu ayrılmalar, kavgalar, restleşmeler içerisinde benim asıl kafama takılan şu:

Kim ne derse desin bugün Türkiye’nin yönetiminde Cemaatin ciddi bir etkisi var. Kısmen bürokraside ama en çok da medyada hissedilen bir güç Cemaat.

Psikolojik bir güç.

Hükümetin sorumluluğunda görülen bir çok icraatın arkasında Gülen cemaatinin desteği, azmi, çabası, kararı ve  planlaması var.

Aslında liberal aydınların hükümetin en çok eleştirdikleri icraatları cemaat destekli icraatlar.

Fakat bu meselelerdeki ‘yanlışlar’ yüzünden hükümeti, Başbakan Erdoğan’ı yerden yere vuran liberal aydınlar, mesele Gülen cemaati olunca birden süt dökmüş kediye dönüyorlar.

Haksız mıyım? Gülen cemaati bugün hükümetin tartışmalı bir çok icraatının arkasındaki güç değil mi?

Başbakan Erdoğan’a meydan okuyan aydınlar sıra Gülen cemaatine geldiğinde niçin korkuyorlar?

Liberal aydınların hükümeti en çok eleştirdikleri mesele tutuklanan gazeteciler, uzun tutukluluk süreleri ve KCK tutuklamaları  değil mi?

KCK tutuklamaları başladığında Gülen cemaatinin önde gelen isimlerinden Hüseyin Gülerce ‘liberal aydınlarla ittifakı’ kestirip atmadı mı? Liberallerin tutumunu yerden yere vurmadı mı?

Tüm bunlar ortadayken, eleştirilen bu icraatlara cemaatin  bu kadar sahip çıkmasındaki ‘yanlışlığı’ dile getiren, kınayan tek bir liberal yazar gördünüz mü?

Liberal aydınları Gülen cemaati karşısında bu kadar korkak hale getiren şey nedir?

Niçin Başbakan Erdoğan’a gösterdikleri ‘yiğitliğin’ yarısını da Cemaate mensup gazetecilere, yazarlara, kanaat önderlerine göstermiyorlar?

Sakın buradan Cemaate bir husumet çağrısı yaptığım sanılmasın. Benim dediğim, hepimiz yanlış yaparız. Cemaate mensup arkadaşlar da elbette yaparlar. Niçin onlar dokunulmaz? Niçin Gülen cemaatine eleştiri getirilmez? Getirilemez?

KCK operasyonu için hükümeti yerden yere vuranlar, niçin bu işin en büyük destekçisi olan Gülen cemaatine ses çıkaramıyorlar? İşte bu tip ikili tutum dikkatten kaçmıyor.

Görünen o ki liberal aydın-gazeteci arkadaşlar eleştiri getirmek bir tarafa, cemaate mensup iki arkadaşın ‘odundan çıkardığı elma’nın tadıyla kendilerinden geçmişler.

Ahmet Altan’ın ‘odundan meyve’  başlıklı yazısını okudunuz mu? Okumadıysanız, ne dediğimi tabii ki anlamazsınız. 


www.twitter.com/acikcenk