Kurtlar Vadisi’nin kalktığı nokta neydi ki vardığı nokta ne olsun diyorsunuz, değil mi?
Kalktığı noktayla pek ilgilenmiyorum ama vardığı nokta benim ilgimi çekmeye başladı.
Bu diziyi yapan arkadaşların ‘İslami bir hassasiyetlerinin’ olduğu artık gizlenmeyen bir olgu.
Bazı bölümlerde diyaloglar arasına sıkıştırdıkları mesajlara bakılırsa, bu ‘hassasiyet’ bir ideolojiye de dönüşmüş.
Bunda yadırganacak bir durum yok.
Fakat bu arkadaşların filmlerde yapmaya çalıştıkları iş, mesaj düzeyinde kalmadı. Son günlerde açıktan ‘İslamcılık’ yapmaya da soyundular.
Elbette filmlerinde her türlü mesajı verebilirler. Hattâ İslamcı da olabilirler.
Hem nasıl olsa piyasada ‘İslamcı’ kalmadı. Bu boşluğu biri dolduracaktı. Polat Alemdar’a nasip oldu. Kötü mü?
Kuşkusuz sinema sektörü bu tip mesaj, misyon işlerine uzak değil.
Herkes yaptığı filme kendi meşrebine, mezhebine göre bir mesaj yüklüyor. Bunu hepimiz görüyoruz.
Dünyada da böyle bu.
Hollywood filmleri ‘kültür emperyalizmi’nin şahkası değil mi sonuçta?
Amerikan yaşam tarzı, Amerikan siyasi hesapları bu filmlerle bize kadar ulaşıyor.
Oscar için seçilen filmlerin özelliklerine baktığınızda kültür ihracındaki başarılarına ve taşıdıkları mesajlara göre ödül kazandıklarını görmüyor muyuz?
Gelin görün ki Kurtlar Vadisi yapımcılarını mesaj vermek kesmiyor artık. Dizilerinde ayetler hadisler havada uçuşuyor.
Dizinin bu hafta atv’de yayınlanacak bölümünün fragmanı beni çok rahatsız etti. İki mafya babası birbirlerinine ‘Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler kafirlerin ta kendisidir’ ayetini okuyorlardı.
Daha bu fragmanın şokunu atlatmamıştım ki dizinin kahramanı Necati Şaşmaz’ın NTV’de "Biz İsrail’e özür dilettik" dediğini gördüm.
Kimse yanlış anlamasın."Sanat sanat içindir" diyenlerden değilim. Her film isteseniz de istemeseniz de izleyenler üzerinde bir etki bırakıyor. Filmler sadece ‘çok eğlendim’ tarzı sonuçlar da doğurmuyor. Filmlerde "mesaj" vermek caizdir, meşrudur.
Fakat Kurtlar Vadisi ekibi, işin içinde dini ve siyaseti çok fazla karıştırmaya başladılar.
İş, ‘dini sinemaya alet etme’ noktasına geldi dayandı. Üstelik bu, filmleri ve dizileri astronomik bütçelerle yapıldığına ve aynı boyutta gelir yarattığına göre, ‘dini ticarete alet etmek’ anlamına da geliyor.
Aslında planım bu yazıyı Kurtlar Vadisi Filistin vizyona girmeden önce yayınlamaktı. Fakat izlemeden bu yazıyı yazmama kararı aldım.
Gittim ve izledim.
Fikrim değişmedi.
Ne yazık ki bu filmde de ucuz kahramanlıktan ve istismardan başka hiçbir şey görmedim. Üstelik taşıdığı mesajlar ise basit, zayıf, sığ ve zavallıcaydı.
“Biz İsrail’e değil Filistin’e geldik” cümlesi hoşuma gitmedi dersem, yalan söylemiş olurum. Fakat bir film için bir cümle yeter mi? Bunu yapımcı arkadaşların vicdanına bırakıyorum.
"Şaşmaz kardeşler bir damar yakaladılar, bu damar üzerinden bütün parsayı toplayacaklar" kanaatimi bu film de perçinledi.
İsrail’e olan öfkemizin siyasi rantını "one minute" ile topladık. Ticari rantı kalmıştı, onu da artık bu arkadaşlar toparlarlar.
Filmde benim dikkatimi çeken diğer bir nokta ise Mavi Marmara’nin malzeme yapılmış olması. Kim, niçin, nasıl, hangi mantıkla böyle bir izin verdi, bilmiyorum. Bu izni kimin verdiğini merak ediyorum ama o kanlı duvarları görünce bir samimiyetin böyle kolay harcanmasının verdiği üzüntü merakımı aşıyor.
Nasıl oluyor da Mavi Marmara gibi samimi bir eylem , böyle bir film için malzeme yapılabiliyor?
Nasıl oluyor da orada ölenlerin kanının bu şekilde paraya tahvil edilmesi kimsenin canını sıkmıyor?
Gerçekten tuhaf, rahatsız edici bir durum.
Bazı arkadaşlar bu işten bir reklam, bir propaganda etkisi beklemiş olabilirler. Fakat hepimiz bilmeliyiz ki iyi niyetin ve samimiyetin reklama ihtiyacı yoktur.
Mavi Marmara özel ve farklı bir olguydu. Hani bazı meseleler vardır, üzerinde hiç konuşmazsınız. Acısıyla, tatlısıyla kalbinize gömersiniz.
İşte Mavi Marmara ve orada ölenler bu türden bir saygıyı hak ediyorlardı.
Neyse, biz bu tür istismarlara alışığız. Bunu da atlatırız!
Lafı fazla uzatmadan bir anekdotu sizinle paylaşarak asıl derdimi anlatayım.
Bundan 18 yıl önce ‘İslamcı bir gazetenin’ patronuna şöyle bir soru sormuştum:
“Siz hep dindar kesim bu gazeteyi Allah rızası için okumalı, Allah rızası için desteklemeli, bu gazetenin tirajının artması Müslümanlar için çok önemli diyorsunuz. Ama tirajın artması sonucunda elde ettiğiniz gelirle sadece gayrimenkul zengini oluyorsunuz. Görünen o ki daha da olacaksınız. Peki nasıl olacak bu iş? "
Bu patron o gün ne cevap verdi, hatırlamıyorum, ama aynı soruyu bugün Kurtlar Vadisi ekibine de sorabiliriz değil mi?
Yapımcısı da, senaristi de, yönetmeni de, oyuncusu da Şaşmaz ailesinden olduğuna göre, arkadaşların ticari hassasiyetleri had safhada.
Görünen o ki bu dini ve ticari atak devam edecek.
Ekibin dediğine göre ‘kalbimizi soğutmak’ için yeni istikametleri Bosna meselesi.
O zaman bu arkadaşlardan, yukarıdaki sorunun cevabını beklemek de hakkımızdır değil mi?