"Kiralık Aşk" dizisi, başroldeki oğlan çocuğu
güzel gülüyor diye tutmuş güya. Üstüne bir de her
fırsatta gösterdiği
kaslı bedeni varmış vs.
Gülünce ya da kaslarını gösterince reytinglere tavan yaptıran da
oyuncu Barış Arduç imiş.
Üç beş ay, yerine yenisi gelene kadar, izleyicinin oyalanacağı
yeni çocuk.
Kıvanç Tatlıtuğ'u üç haftada, Kerem
Bursin'i üç günde yiyip bitirdiler,
Barış'ı mı yemeyecekler?
İyi de. Barış Arduç'un yüzündeki iç
gıcıklayan gülüşünü, kaslarını yakalayan izleyiciyi ekran başına
çeken ne?
Aslında kedi yavrusuna benzeyen çocuktan, karşı konulmaz
adam yaratanlar kimler?
İnsan ruhunu okuyan, gereksinimlerini bilen senaryo
yazarları elbette.
Tek gecelik/kısa süreli (kiralık) ilişkilerde
kaybolmuş kadınların ve adamların demir atmak istediği tek bir aşk
arayışını anlatan senaristler.
Kiralık aşklar, kiralık evler gibidir. Bir
zaman takılıp daha iyisini bulunca bırakıp gidersin. Hayalinde
sadece senin olacak bir ev vardır. Konup konup göçmek istemezsin
aslında.
Sahtelikler dünyasında eksik kalan samimiyeti anlatmışlar başrol
kızında da.
İnsanlar ne duymak istiyorsa, onu yerleştiriyorlar
oyuncuların ağzına.
Dizi tutuyor.
Örnek. Son bölümde delikanlımız, kıza golf öğretirken
"korkma ben burdayım" diyor. Golfün neyinden
korkulacaksa..
Bahane çürük ama ifade sağlam.
Bu köşede ne yazmıştık, 24 Temmuz 2015 tarihli yazıda?
"İnsan 'korkma ben buradayım' diyecek bir sesi duymak
istiyor."
Kıssadan hisse bir: Kim sizi sevsin
istiyorsanız ona siz varken korkulacak bir şey olmayacağını
söyleyin. Kendiniz ne kadar ödlek olursanız olun, kimin
umurunda...
Kıssadan hisse iki: Güven veren istediğini
alır.
SONRADAN OLMALARLA, ÖNCEDEN
GELMELER
Bir rivayete göre Erdoğan "sonradan olmalar"ı
gönderip, "önceden gelmeler"i yeniden etrafına
topluyormuş.
Gerçek mi bilemiyorum.
Yapabilecek mi, onu da bilemiyorum.
Bu kritik bir karar. Çoğu liderin yaşam çizgisi bu tür kritik
kararları almasıyla/alamamasıyla belirlenir.
Önemli adamları var eden de yok eden de
ekipleridir.
Devamlı okur bilir, Ebu Müslim Horasani'nin bir sözü çalışma
duvarımda asılı durur:
"Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları
için
Dostlarını kendilerinden uzak tuttular.
Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de
Düşmanlarını yakınlaştırdılar.
Yakınlaştırılan düşman dost olmadı.
Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu.
Herkes düşman safında birleşince
yıkılmaları mukadder oldu."
Bu sözün değeri genelde çöküşte anlaşılır. O da geç olur.
Eğer, rivayet doğruysa. Erdoğan önceden gelmeleri yanına çekip,
sonradan olmaları uzaklaştırıyorsa, siyasi ömrünü uzatıyor
demektir.
EMİN ÇÖLAŞAN'A NOT
Emin Bey, diyorsunuz ki, "Hükümet kurma sürecinde
gazetecileri figüran yaptılar."
Haklısınız.
Da.
Uzun zamandır gazeteciler siyasetin temel aktörü olmaya
soyununca, sonuçta kimi başrolü alır, kimine figüranlık
kalır.
ÜSTE PARA VERSELER
DE...
Sinan Çetin "Propaganda" filminin devamını
çekecekmiş.
Kemal Sunal'ın oynadığı son ve en kötü
filmdi.
Acaba diyorum, Sinan Çetin'e para verseler de bu filmin
devamını çekmese.
Uzak diyarlara tatile gitse ve bir daha hiç gelmese.
AKLIMDA KALAN
Bir kadının en son düşüneceği şey
: O fotoğrafı görmelisiniz. Bulup bakın.
"Aklımdaki fotoğraflar"dan biri. EPA foto muhabiri
Sergei Ilnitsky çekmiş. Word Press Photo'nun "yılın en iyi
fotoğrafı" ödülünü almış: "Mutfak
Masası." Ukrayna'da. Çatışmanın tam ortasında kalmış bir
mutfak masası. Bir kadın hazırlamış belli ki. Kana bulanmış çiçekli
tül perdeden belli. Masanın üstünde kanlı cam
kırıkları. Toz, toprak. Bir cam kupa,
parçalanmış. Fotoğrafın merkezinde, içinde 5 tane
elma olan bir kase var. Üzerindeki çiçek motifleri
görünüyor. Yanındaki demliğin üzerinde de kırmızı bir gelincik
çiçeği deseni. Bir kahve kutusu yana düşmüş. Ucu
kırık çakımsı bir bıçak. Az ötede içinde kaşıklar olan bir kupa.
Dışarda öldüresiye bir çatışma sürerken. İçerde
hiçbir şey olmayacakmış gibi hazırlanmış bir masa. Evin kadını
dışardaki savaşın evinin içine gireceğini hiç düşünmüyor olmalı.
Savaşlar. Çatışmalar. Uzakta olur diye düşünürüz hep. Oysa
her patlayan silah en az bir ev yıkar.