Kemal Bey siz de AKP'yi bu utançtan kurtarın!

Ertuğrul Özkök Sozozkok@gmail.com

Bugün bu yazıyı yazmaya başladığımda kafamda İran’da dün öldürülen biri 15 öteki 17 yaşında iki kızın bıraktığı ıstırabın izi vardı.

Belki çoğunuzla aynı şeyi düşündüm.

İran’daki kadınlar ölümü göze alarak başlarını açma hürriyeti için mücadele ederken, biz de başörtülü kadınlara güvence verecek bir Anayasa değişikliğini tartışmaya başlamıştık.

Şimdi o 411 el manşeti yine gündeme gelecek

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bu tartışmayı başlattığı an tahmin ettim.

Bundan 24 yıl önce attığım o manşetin AKP tarafından yeniden gündeme getirileceğine kendim kadar emindim.

“411 El Kaosa Kalktı” manşeti…

Nitekim geldi.

Hem de bizzat Cumhurbaşkanının ağzından…

24 yıl sonra bugün de aynı şeyi düşünüyorum

Türk medya tarihinde çok az manşet bu kadar akılda kalmış, bu kadar anlamından uzaklaştırılarak istismar edilmiştir.

Evet..

Kinini unutmayan, unutamayan, kininin  davasını sürdüren siyasetçiler tarafıından taşınmıştır o manşet.

Bu yorumlara bakanlar sanır ki, ben ve biz başı örtülü kızların üniversitelere girmesine karşıyız…

Hayır asla böyle bir şey yoktu…

Tam aksine girmesini savunuyorduk.

Milletin kendisine kaosa el kaldırdınız diyen AKP'li

Ama dediğimiz şey şuydu:

“Bu özgürlüğü kanunla, Anayasa ile değil, milli bir mutabakatla sağlayalım. O zaman asıl ve sağlam güvenceye kavuşur.”

Üstelik dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da aynı görüşü savunuyordu.

Bu arada çok ilginç bir gelişme oldu.

AKP 7 Haziran seçimlerinde çok kötü bir sonuç alınca partinin en önde gelen isimlerinden Burhan Kuzu şöyle bir açıklama yaptı:

“Millet kaosa oy kullandı.”

Milletin temsilcilerinin “Kaosa oy kullandığını” söylediğim için bana demediğini bırakmayanlar, milletin kendisine”Kaosa el kaldırdınız” diyen yöneticilerine nedense tek kelime etmediler.

Hatta tam aksine Cumhurbaşkanı danışmanlığına terfi etti.

Kendimizi aldatmayalım başörtüsü milletin konsensüsü ile serbest oldu

Aradan 24 yıl geçti…

Bugün geldiğimiz noktaya bakıyorum…

Türkiye  başörtü meselesini çözdü.

Ve bunu öyle kanun gücüyle falan değil, tam da bizim dediğimiz gibi, halkın konsensüsü, hiçbir yere yazılmamış, yazılmasına hiç gerek kalmayan  bir duygusal mutabakatla çözdü.

Kabul edelim ki seküler kesimi bu utançtan Erdoğan kurtardı

Ve şunu kabul edelim.

Sorunun çözümünde en çok emeği geçen insan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dı…

Ve ben seküler dünyanın bir insanı olarak şunu çok büyük bir iç rahatlığı ile kaç defa söyledim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu mücadelesi ile sadece Türkiye’nin bir sorununu çözmedi, biz seküler kesimin insanlarını da büyük bir utançtan kurtardı.

CHP'yi bu noktaya getirdiği için Kemal Bey'e de müteşekkirim

Bir şeyi daha açıkça söyleyeyim,

Bugün CHP’nin de bu noktaya gelmesinden dolayı da çok mutluyum.

Çünkü bu mesele artık siyasal bir tartışma konusu değil.

Toplumsal hayatın her alanında çalışan başı örtülü kadınları gördükçe mutlu oluyorum ve “İyi ki bu problemimizi çözdük” diyorum.

Geçmişte toplumun seküler kısmında  bazılarımız yanıldı ama mesela bazılarımız  hiç yanılmadı.

Mesela Prof. Nilüfer Göle haklı çıktı.

Onun “Modern Mahrem” dediği teorisi, bu özgürlüğün başörtülü kızların toplumsal hayata katılmasını sağlayacağını söylemişti.

Şimdi Paris’te yine parlak bir öğretim üyesi olarak ders vermeye devam ediyor.

Benim gözümde Edgar Morin kadar büyük bir düşünce insanı oldu.

İşte tam bu noktada İran'da ölen iki kıza döneceğim

Ama işte tam bu noktada kafamdan atamadığım İranlı kadınlara döneceğim.

İran’da başını açma özgürlüğü için hayatını veren iki kıza…

Ve ister istemez şu soruyu soracağım.

Şu son 20 yılda tarih  sadece seküler kesimin utançları ile mi yazıldı?

Şu söyleyeceğime kim itiraz edebilir ki; 

Bugün artık dünyanın hiçbir Müslüman ülkesinde kadınların başını örtme sorunu kalmadı.

Ama biliyoruz ki bir çok Müslüman ülkede başını kapatmak istemeyen kadınların, hayatlarını seküler sicimde yaşamak isteyen insanların, farklılıklarını saklamadan yaşamak isteyen insanların sorunları var.

Yani bu Yüzyıl tarihi artık daha çok Sakimi Müslümanların utanç duyması gereken” şeylerle yazılıyor.

Üzülerek görüyorum ki, bugün benden 24 yıl önceki bir manşeti anlamından saptırarak hesap soranların gözünde İran’daki o kızların yaşadığı dramın ve zulümün zerre kadar önemi yok.

Yani AKP'nin bugün hiç mi utancı yok

Türkiye’ye geleyim.

Dün seküler kesimin türban utancı vardı da, bugün muhafazakar kesimin, AKP’nin başı açık kadınların hayat tarzları,  onların farklılıklarını ve hayatlarını istedikleri gibi yaşamaları ile ilgili talepleri konusunda hiç mi utançları yok…

Beş yıldır hapiste çürüyen Osman Kavala’nın, Selahattin Demirtaş’ın, yaşları 80’i geçmiş hasta insanların, demansla mücadele eden kadın siyasetçilerin adil yargılanma çığlıkları hiç birinin kafasında utanca dönüşmüyor mu…

AKP'yi bu utançtan kurtarma görevi de Millet İttifakının

Artık şunu açıkça görüyorum. 

Galiba AKP’yi bu utançtan kurtarma görevi de o ülkenin seküler  siyasetçisine, Millet İttifakı ve Üçüncü İttifakı adı altında biraraya gelen siyasetçilere düşüyor.

Bence onların da önümüzdeki görevi ülkenin muhafazakar siyasetçilerini, AKP’nin radikal siyasetçilerini toplumun öteki kesimindeki özgürlük talepleri konusundaki  hayat tarzları konusundaki utançlardan kurtarmak olacak.

Meral Akşener dün bunu yapmaya başladı

Dün İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i grup konuşmasında dinlerken umutlandım.

İran’lı kadınların trajedisine öylesine samimi ve candan bir şekilde sahip çıktı ki…

Kemal Kılıçdaroğlu’na da teşekkür ederim.

Artık başörtüsü utancını taşımak istemeyen seküler bir siyasetçi olarak çok güzel ve cesur adımlar attı.

Ama şimdi aynı çabaları ülkenin kendi hayat tarzını, kendi giyim tarzını, kendi müziğini, kendi konserini özgürce yaşamak isteyen insanlar için de vermeliler.

Nagehan'ın tweetlerine hiç katılmıyorum

Nagehan Alçı dün bir tivit atmış. Özeti şöyle:

“Kılıçdaroğlu yanlış yaptı. Erdoğan’a öyle bir pas attı ki, o da anında gole çevirdi…”

Umarım AKP kurmayları da bu olayı öyle görmezler.

Çünkü böyle meseleler futbol maçı değildir.

Böyle maçların kazananı olmaz.

Umarım bir gün AKP içinden de Kılıçdaroğlu gibi bir “Helalleşme” sesi yükselir.

AKP de utançlarından kurtulur.

İşte o zaman göreceğiz  ki…

Toplumların bu tür hayat  ve inancını yaşama tarzlarını en iyi koruyacak şey kanunlar, anayasalar eğil, milletin vicdanındaki bu kollektif suçluluk duygusundan kurtulmaktır.

24 yıl önce o manşetle bunu söylemek istemiştim.

Şimdi daha da büyük inançla söylüyorum.…