Bu hafta bir değişiklik yaparak sizi Türkiye ve Türkiye gündeminden uzak, hem de bayaa uzak bir yere götürmek istiyorum.
18 bin küsür adasıyla dünyanın en büyük takımadası ünvanına sahip, hem nüfus hem yüzölçümü bakımından yine dünyanın en büyük ülkeleri arasında olan Endonezya'nın başkenti Cakarta (Yaygın haliyle Jakarta denmesine rağmen Endonezyalılar Cakarta dediği için yazıda Cakarta'yı kullandım). Endonezya'nın en'leri bu kadar değil elbette; dünyada müslüman nüfusunun en fazla olduğu ülke aynı zamanda.
Yaklaşık 10 gün önce Cakarta Büyükşehir Belediyesi Turizm Ofisi ve Endonezya Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu'nun birlikte organize ettiği bir kültür ve tanıtım programı için Cakarta'daydım. Direkt uçuşla 12 saate yakın bir yolculuk yapıyorsunuz. Biz Doha üzerinden aktarmalı uçtuk; yol çok yorucu olsa da çektiğimiz çileye tek kelimeyle "değdi" diyebilirim.
(TRT Belgesel için muhteşem belgeseller çeken Zeki
Subaşı ve Abdullah Genç de bizimle beraberdi. Ben dönerken onlar,
Java adasındaki dünyanın en büyük asit gölü olarak da bilinen Kawah
Ijen volkanına doğru yol aldılar. Büyük bir merakla yayınlanacak
belgesellerini bekliyorum)
RENGARENK BİR ŞEHİR
Cakarta'ya iner inmez ülkenin tropikal iklimi sarıyor insanı.
Etnik ve kültürel anlamdaki zenginliği şehrin ruhuna adeta
sirayet etmiş.
Endonezya iklimi nedeniyle çok yağış alan bir ülke özellikle de
Nisan ve Ekim ayları arasında. Gezimizin Ekim ayı bitmeden
gerçekleşmiş olması bizim için bir şanstı doğrusu.
Asya'nın yükselen şehirlerinden
biri olan Cakarta insan ve araç kalabalığına rağmen doğal
güzelliğiyle göz kamaştırıyor.
2019 yılında Instagram'da en çok fotoğraf paylaşılan şehirlerden
biri olduğunu söylersem sanırım ne demek istediğimi daha iyi
anlarsınız.
Takımadalar içinde Bali'nin adı çıkmış ama bir gün geçirme
fırsatı bulduğum Macan Adası en az Bali kadar güzel.
Üstelik henüz keşfedilmemiş, turist akınına da
uğramıyor.
Bu küçücük ada karşılaşacağınız misafirperverliğin yanına
denizin ve doğanın eşsiz güzelliği de eklenince tam anlamıyla bir
"huzur" ortamı.
MACAN ADASINDA SÜRPRİZ BİR
KARŞILAŞMA
Dünyanın neresinde olursanız olun Türk Türk'ü çekiyor galiba.
Çünkü Macan Adası'nda oğluyla birlikte tatil yapan çok
tatlı bir Türk hanımefendiyle karşılaştık.
Nihal Hanım 2 yıldır Cakarta'da yaşıyormuş ve artık oranın
kültürüne oldukça hakim duruma gelmiş. Huzur dolu bir
adada da olsa insan Türkiye'nin üstümüze sinen
"siyaset" merakından kurtulamıyor demek ki.
Hemen Endonezya'daki siyasi olayları sordum ama korkmayın
bu güzel gezi yazımı bununla
mahvetmeyeceğim.
Nihal Hanım'ın Endonezyalılar'la ilgili anlattığı dikkatimi
çok çeken bir bilgiyi paylaşayım sizinle; dillerinde
"kötü", "çirkin" gibi kelimelerin bulunmadığını
söyledi. O kadar pozitif insanlar ki kaynağı belki de negatif
kelimelerin günlük dillerinde yer almamasından geçiyordur kim
bilir?
Peki bir şeye kötü demiyorlarsa ne diyorlar
sizce?
Bunu tahmin etmek benim için de oldukça güçtü ki nitekim
tahmin edemedim. Kötü demek yerine "az iyi"
diyorlarmış. Bir şey çirkinse buna da "az
güzel" diyorlar. Yani olumsuzu da olumlu üzerinden
söylemek gibi bir kültürleri var. Bu hem çok hoş hem de
bizim zihin dünyamıza o kadar uzak bir dil kullanımı ki, şaşırmadan
edemedim.
SIRADIŞI BİR MÜZE TURU
Cakarta'da bol bol müze gezme imkanımız oldu.
Macan Müzesi'nde Güneydoğu Asya'nın ünlü sanatçılarından
biri olan Xu Bing'in sergisi vardı. Bu zamana kadar
gördüğüm en sıradışı sanatçılardan birisiydi doğrusu. Kültür ve
Küreselleşme üzerine eserleri çok etkileyiciydi.
Özellikle kapitalizm ve tütün tüketimi üzerinden 6.600
sigarayla yaptığı kaplan postu (tam da bizde sigara
yasakları gündemdeyken ayrıca anlamlı oldu) ve küresel anlamda
dilin sembollere dönüşümünü göstermek için hazırladığı oda.
Bu odada gezerken "tarih tekerrürden ibarettir"
sözünü düşündüm gülerek. Neticede mağaradaki insanların
duvarlara çizdiği resimlerle anlaştığı dönemin üzerinden
milyonlarca yıl geçmesine rağmen insanoğlunun dönüp dolaşıp
geldiği nokta emojilerle anlaşmak olmadı mı?
ESKİ ŞEHİR KOTA TUA / BATAVİA
Cakarta'nın en eski yerleşim yerlerinden
birisi Batavia adıyla bilinen bölge. Buraya
Kota Tua da deniyor.
Endonezya'nın başkenti Cakarta'da eski şehir merkezi Kota Tua,
farklı yönetim ve dönemlere ait izleri sürmek mümkün.
Tarihi yapılar, küçük şirin dükkanlar ve cafeler ve
renkli meydanıyla Batavia görmeden geçilmemesi gereken yerlerden
birisi.
Fatahillah Meydanı'nda belli bir ücret
karşılığında rengarenk bisikletlerden birini kiralayarak küçük bir
''antik'' tur atabilirsiniz.
(O rengarenk bisikletleri görüp de binmemezlik edemezdim
heralde.)
Meydana çok yakın birçok müze yer alıyor. Bunlardan biri
Wayang Müzesi yani kukla
müzesi. Bizim de Hacivat ve
Karagöz'den bildiğimiz, hiç de yabancı olmadığımız
kukla kültürü Endonezya'da da oldukça yaygın.
Kukla sanatına dair ülkelerine ait ne kadar obje varsa bu müzede
sergileniyor. Sıra sıra kuklaları gezerken bir
yandan da Endonezya tarihi ve kültürüne vakıf oluyorsunuz.
Uzun süre şehrin belediye binası olarak
kullanılan Seherah Jakarta Müzesi ise
fotoğraflar, resimler, mobilyalarla şehrin geçmişine dair
izler taşıyor.
ENDONEZYA ULUSAL ANITI
Merdeka Meydanı'nda bulunan ve
Cakarta'nın simgesi haline gelmiş Monas yani
Endonezya Ulusal Anıtı'ndan bahsetmeden geçmek olmaz. Burası en çok
turist alan yerlerden birisi çünkü size şehri kuşbakışı görme
imkanı sunuyor.
Ama Monas'ın önemi bundan değil, 1975 yılında
Endonezya’nın bağımsızlığının simgesi olarak inşa edilmesinden
geliyor. Yani 132 metrelik bu anıt bir ülkenin
bağımsızlığını temsil ediyor.
ENDONEZYA'DA NE YENİR?
"Endonezya'da ne yenir?" kısmına yabancı
mutfaklara bir türlü alışamayan biri olarak hiç girmiyorum. Sadece
Asya mutfağını seviyorsanız ve özellikle deniz mahsullerine
düşkünseniz aç kalmaz hatta birkaç kilo alarak
ayrılabilirsiniz.
Çok zengin bir mutfağı olan Endonezya mutfağında baharatlar ön
plana çıkıyor. Hint mutfağı, Çin mutfağı, Cava
mutfağı, hepsinden esintiler var. Ve elbette hindistan
cevizi sütünün de yaygın olarak kullanılması bu bölge mutfağının en
karakteristik özelliği.
Evet, yazımın sonuna gelmişken
şunu itiraf etmeliyim ki; bir instagram sayfası tadında,
fotoğraflarla renklendirerek elimden geldiğince ve gördüğüm
kadarıyla Cakarta'yı anlatmaya çalıştım. Umarım keyif
almışsınızdır.
Özellikle keşfetme meraklısıysanız ölmeden önce gidilecek yerler
listenize Endonezya'yı eklemenizi şiddetle tavsiye
ederim.
***
NOT: Gezi boyunca bize her konuda yardımcı olan ve muhteşem anılarla Cakarta'dan ayrılmamız için kendini seferber eden Endonezya Konsolosluğu görevlisi Muhamad Endro Sampurna'ya ve Cakarta Büyükşehir Belediyesi Turizm Ofisi'nden Rahma Almira'ya da buradan ayrıca teşekkür ediyorum.