İtiraf ediyorum ey güzel insanlar!.. Yılmaz Özdil'i.....

İtiraf ediyorum ey güzel insanlar!.. Yılmaz Özdil'i.....

Adnan Berk Okan adnanberkokan@gmail.com

Allah karımdan razı olsun…

Evet arkadaş...
Bunun adına "haksız rekabet" denir...
Çünkü...
O kadar geniş bir "asistan kadrosu" ve "bol vakit (Tabii ki bol nakit de)" ile ben de yaparım Yılmaz Özdil'in yaptıklarını...
Görevlendiririm maaşlarını patronun ödediği yardımcılarımı...
Girsinler google arşivlerine...
Geçmişle ve günümüzle ilgili istenen bilgileri dosyalayıp göndersinler...
Ben de onları sıraya dizeyim...
Altına da iki üç cümlelik bir mini yorum yapayım...
Al sana "Mizahi bir köşe"...
Daha sonra aynı yazıları bir kitapta toplayıp bir de kitaptan götüreyim malı…
Ama yok ki benim öyle bir imkânım…
Ben yazı yazmaktan kafamı kaşımaya vakit bulamıyorum…
Allah karımdan razı olsun…
Sık sık gelip kafamı kaşıyor sonra gidiyor yine tualinin başına ve yağlı boya – tiner kokusu içinde çalışmaya başlıyor…
 

İtiraf ediyorum ey güzel insanlar!..

Yılmaz Özdil
'i kıskanıyorum...
Benim her gün 20.000 (Yirmi bin) vuruş/harfle yapamadığımı arşiv haberlerini yana yana kısacık cümlelere dizip yapıyor...
Pardon...
Tabii ki benden çok daha iyisini yapıyor...
Bugün
(20.02.2014) yine döktürmüş...
Hem ilk gençliğimi yeniden yaşadım, hem orta yaş halimi ve hem de şu günlerimi...
Nefis bir mizah yazısıydı...
Hatta mizahın kralı...
Hele son hüküm cümleleri bir kitap kalınlığındaydı...
Ne mi demişti?..
Okuyun lütfen:

Bakın meselâ Abdullah Gül internet yasağını onayladığını bile internetten duyurdu. Olsa olsa fıkra olur.
Ve, dönüp bakıyonuz geriye. 
Wi-fi'larımız, iPad'lerimiz, akıllı telefonlarımız, çanak antenlerimiz yoktu ama, daha mutluyduk galiba. 
Çünkü, iktidar yalakası gazteciler her zaman vardı ama, hiç olmazsa birazcık yontulmamışlara köşe verilmiyordu. Halkın bilgilenme ihtiyacının yasaklanabileceğini zanneden odunlar sadece cigaradan çıkıyordu. 

  

Evet efendim…

Bunları yazısının hüküm bölümlerinde yazıyor Yılmaz
Oraya kadar yaptığı tek şey; “arşiv çalışması”…
Altmışlar, yetmişler…
Seksenlerden sonrası yok; hatırlatmaya da gerek yok zaten…
Çünkü bütün güzellikler 12 Eylül 1980’e kadar…
Ve son günler…
Yani; ülkenin cumhurbaşkanının 
internete yasaklar getiren kanunu onayladığını bile internetten duyurduğu günler... 
"Bir demokrasi ve hukuk devleti ağacı daha kestim" diye tivit atmak gibi bir şey...
Ve…
Odunların Samsun paketlerinden değil gazete köşelerinden ve ekranlardan çıktığı günler…

Aaaaa….

Şimdi fark ettim…
Ben sadece kolaylıkla mizah yazan Yılmaz Özdil’i değil; gazete köşelerinden ve ekranlardan fırlayan odunları da kıskanıyormuşum meğer…
Şimdi fark ettim…
Ne yapayım?..
Hem kıskanırım ama hem de yazarım…
Klavyede yazarım yani…
Yoksa “Yazar”lık kiiimmmm?..
Ben Kim?.......
“Novak” bile olamam…
Ki olabilseydim…
Ne iş yapardım beeee!..
Dizi film çevirebilir miydim bilmem...
Yok, hayır, çeviremezdim...
Bu suratla kimse rol vermezdi bana?..
Ama...
“Şarkıcı” kesin olurdum...
Ve hatta...
En azından...
Necip halkımızı ekran başına mıhlayan ve nahlayan yarışmalarda en azından bi “jüri üyeliği” kapardım…

Eeeeee ama...

Ben de “az hıyar” değilim hani…


Kimleri ısırıcam?..

Hüsmen'
i köpek ısırmış...

Doktordan önce evine gidip eline kâğıdı kalemi alıp yazmaya başlamış...
Karısı sormuş:
"A be olmayan mirasını mı paylaştırısın üle?"
"Yok be ya" demiş Hüsmen...
"Kuduz muduz olurum bakarsın da; ölmeden önce kimleri ısırıcaamı not ederim..."
 


Onu, bunu, şunu, falancayı, filancayı kıskanacağıma değişimin dönüşümün yollarını arasam ya…
Erdoğancı veya Gülenci olsam ya...
Hadi ikisini olamadım...
Bari CHP'ye takılsam...
Veya MHP'lilik taslasam...
Hiçbirisi olamadım mı?..
Kandil'e (Yok lan idare lambası gibi kandil değil; bildiğin Kandil Dağı) çıksam önce...
Gerillalarla fotoğraflar neyim çektirsem...
Onlar gibi giyinsem...
Sonra da "Vallahi küçük yaşta almadım silahı elime... Sadece fotoğraf felan çektirmek için şeyttim; günahsızım" desem...
"Dağdan düz ovaya insem"...
Bu arada pişmanlık yasasından da yararlansam...
Ve...
Pişmanlıklarımı anlatırken bütün düşmanlarımı da bir bir ispiyonlasam...
Z.D. kardeşimden de "nasıl hayal kurulur?.. Halisünasyon görmenin yolları" dersi alsam...
İşte o zaman görürsünüz siz gününüzü... 
Kim/ler mi?..
Elbette udunlar canım...
Udunlar var ya be yaa; işte unlar gürürler günlerni... 
Başka kim gürecek ani ya?.. 

Not:

Heyecanlanıp biraz da keyiflendim mi, (Nedense) Makedonya şivesiyle yazarım; affola...
Yok vallahi...
Mustafa Kemal Atatürk'ün Makedonyalı olmasıyla hiç ilgisi yok...
Yahu siz de amma alıngansınız be arkadaş...