Önce, Fatih Altaylı’ya teşekkür
edeyim…
Neden mi?..
Yazmaya hazırlandığım bir konuda yazmış…
Bana da hem “tembellik” imkânı vermiş, hem
de (Büyük ihtimalle) benden çok daha güçlü ifade etmiş…
Kendisinden izin almadım ama kırılacağını zannetmiyorum ve
aynen yayımlıyor sonra da altına imzamı atıyorum…
O halde lütfen okur musunuz?..
SEÇİM Mİ? ODAK MI?.
Bu yazacaklarımı, sakın ola ki, yürütülmekte
olan operasyonla ilgili olarak söylediğim düşüncesine
kapılmayın.
Hırsızlık varsa,
yolsuzluk varsa üzerine
gidilmelidir.
Şair Cahit Kılıç ne diyor
peki?..
Fatih Altaylı'nın "Seçim mi? Odak
mı?" başlığı altında yayımlanan makalesi ve Şair
Cahit Kılıç'ın Haberx'te "Kirli
Siyaset" başlığı altında yayımlanan makalesi aslında aynı
şeyi söylüyor...
Yani; elbette seçilmişler önceliklidir...
"Ama" diyor Cahit Kılıç ve
şöyle yazıyor:
Devlet içinde adeta bir çete gibi yapılanmış gayri meşru bir
güçten mi yana tavır alacaksın yoksa seçilmiş meşru hükûmetten yana
mı olacaksın?
On bir yıldır her türlü atamayı Uganda hükûmeti mi
yapıyordu?!
Mademki bir çete, devleti içten içe ele geçiriyordu o vakit siz
neden uyudunuz?
Evet siz, bizzat siz, bunları yargının ve emniyetin içine
doldurmadınız mı?!
17 Aralık tarihine kadar, bunlar sizin siz de bunların
menfaatlerine hizmet etmiyor muydunuz?!
Aynı polis müdürleriyle, aynı alt kadro polis timleriyle
Gezi’de bu milletin başına bombaları siz yağdırmadınız
mı?!
Ülke çapında ayaklanan beş milyondan fazla insanı ortak
sindirmediniz mi?!
Haa, demek ki özellikle zülfüyâra dokunmak
gerekiyormuş!
Dokundular…
Ama haklı dokundular…
Belki de başlangıçtan beri ilk defa doğru ve hayırlı bir iş
yaptılar…
Şair'e itirazı olan var mı?..
Benim yok...
Ama olan varsa duyurmaya hazırım...
Yeter ki Şair'in yazdığı gibi
"efendice" olsun... |
Bu benim alfabemin Elifi.
Fakat, herkese şunu hatırlatmak isterim.
Bir ülkede seçilmiş bir iktidar ile bir
odak arasında çatışma var ise ben her zaman
"seçilmiş hükümetten" yana olurum.
Nedeni çok basit.
Bir iktidar; İster başarılı olsun, ister başarısız.
İster demokrat olsun, ister antidemokrat.
İster hukuka saygılı olsun, ister saygısız.
İster dürüst olsun, ister namussuz.
İster şahane olsun, ister beter.
İktidarı değiştirmek eninde sonunda halkın
elindedir, bizim elimizdedir.
Eğer kötüyse, eninde sonunda vatandaşın sabrı tükenir ve
sandıkta yollar.
Geç yollar, erken yollar ama vatandaş yollar.
Birini yollar, diğerini getirir.
Bir gün getirdiğini de yollar.
Ama "seçilmemiş" odaklar öyle
değildir.
Ne gelmesi vatandaşın elindedir, ne gitmesi.
Gitmez.
Gitmediği gibi seçilmişleri de ülkeyi yönetemez hale getirme
gücünü elinde bulundurur.
Bu nedenle ben hep "seçilmişten"
yanayım.
Demek ki
neymiş?..
(Eğer varsa) Hükümet ile Cemaat
/Hizmet arasındaki bu sürtüşmede, mücadelede, kavgada,
silâhsız savaşta seçilmiş Hükümet’in
yanındayım…
Aksini düşünemem bile…
Ama…
Dün Mali Poliste yapılan
operasyonu vergi denetim elemanları
kadrolarında da yeni atamaların takip ettiği yazılıyor,
çiziliyor…
(Eğer doğruysa) Başta Hizmet / Cemaat’le
manevi bağı olduğu bilinen İpek Gurubu (Bugün Gazete ve
televizyonu, KanalTürk) olmak üzere halk arasında
Cemaat’in olduğu söylenen bütün finans
kurumları, hastaneler, medya ve dershanelere başlatılacağı ileri
sürülen mali operasyonlarda o ticari kurumların yanında yer
alacağım…
Hem de gerekirse canım pahasına yer alacağım…
Liberal demokrat bir ülkede
seçilmişlerin kurduğu hükümetlerin iktidarını seçilmemiş kişi,
kurum ve guruplarla paylaşmak istememesi ne kadar anasının ak sütü
gibi helâliyse…
Liberal demokrat bir ülkede
seçilmişlerin kurduğu hükümetlerin; herhangi bir kişi, kurum veya
sosyal bir guruba bağlı; yasa dışı hiçbir işe bulaşmamış ticari ve
sınai müesseseleri Devlet gücüyle “Terbiye” etmeye
kalkışması da o kadar çirkin, anti demokrat, faşistçe ve despotça
bir eylemdir…
İşte bu nedenle…
Cemaat / Hizmet’le arasında resmi
değil manevi bağ olduğu bilinen kişi ve guruplara yapılacak
operasyonda manifestom şu:
“Bütün liberal demokratlar; bu sivil dikta rejimine
karşı birleşiniz… Kalemlerinizden ve klavyelerinizden başka
kaybedecek neyimiz var?..”