Altın Kelebek Televizyon ödüllerinde
Yılın En İyi Dizisi TRT'de yayınlanan Diriliş
Ertuğrul seçildi.
Diriliş Ertuğrul başarısıyla bu ödülü öylesine
haketmişti ki zatenödül başka bir diziye gitseydi ayıp olurdu.
Fakat buna rağmen nasıl olduysa ödül töreninde yaşananlarla Diriliş
Ertuğrul ekibine ayıp etmeyi yine de becerdiler!
Cengiz Semercioğlu köşesinden ortada bir kasıt olmadığını
anlatmak için kendini parçalasa da olan olmuştu bir kere. Okan
Bayülgen belki telafi edilebilir bir durumu "özür" konuşmasıyla
daha da batırdı. Özrü kabahatinden büyük deyiminin canlı
performansını sergiledi adeta.
Tartışmalar Doğan Medya üzerinden yürürken ben işin diğer bir
boyutundan bahsetmek istiyorum.
Ne "Aydın Doğan bir şey veriyorsa gitmeyeceksin
kardeşim" diyeceğim ne de "Gitmeyin bu adamların
körler-sağırlar platformuna... Size “verilmiş gibi” yapılan
ödülleri kabul etmeyin..."
Ortada hakedilmiş bir başarı varsa hangi platform olursa olsun
bunun karşılığını almak da o başarıya dahildir bana göre. Şayet
ortada bu başarıya gölge düşürecek bir ayıp varsa da bunun cevabı
ayıbı yapanlara en güzel şekilde verilir. Tıpkı Diriliş ekibinin
yaptığı gibi.
Bütün bu yaşananlar "kültürel iktidar" kavramı üzerine çok
daha derinlikli düşünmemiz gerektiğini gösterdi. Çünkü dönüp
dolaşıp tıkandığımız ve bir türlü aşamadığımız bir yaradır bu.
Muhafazakar/İslamcı camianın siyasetteki 14 yıllık iktidarına
rağmen kültür ve sanat alanında muktedir olamayışı, ya sürekli
serzeniş ya da kültürel iktidar sahiplerini boyuna eleştirmekten
başka bir sonuç doğurmadı bugüne kadar.
Mecid Mecidi'nin Hz. Muhammed filmi üzerine yapılan eleştiriler
de Altın Kelebek üzerinden yürüyen eleştiriler de aynı kıvamdaydı:
"Bunlar böyle zaten kardeşim!"
Bunlar böyle diyelim, peki sen nasılsın?
Bu soruyu sormadan bu kısırdöngünün içinden çıkılamayacağı
aşikar.
Fakat bu soruyu sormak ve "biz ne yaptık, ne
yapıyoruz?" eleştirisini kendine yöneltmek biraz can sıkıcı.
Onun için de pek talibi yok. Çünkü hepimiz biliyoruz ki salt
eleştirmek ya da üretime katkı sunmadan sürekli serzenişte bulunmak
çok daha konforlu.
Konforlu alanlarımızı terketmediğimiz sürece kültürel iktidar
sahibi olmak da hep bir hayal olarak kalacak.
Sırtını siyasal iktidara dayayarak, onun büyük gövdesi
altında gölgelenmek pek çoğu için "yerli ve milli" olmaya
yetebilir.
Oysa kendi kültürel kodlarına sahip çıkarak, bununla kültürel
üretime katkı sağlamak gibi bir derdi olanlar için durum çok daha
farklı.
Onlar hep daha fazla çalışmak zorundalar. Hem yıllarca
kültür sanat alanlarını tahakkümü altına alanlara karşı hem de işin
sadece avantasında olup, "muş" gibi yapan kuru kalabalıklara
karşı.
Bu arada doğrudan kültürel alana hitap eden "yerli ve
milli" kavramı da yine siyasal iktidarın ürettiği bir söylem.
Söylemini bile siyasal iktidarın ürettiği bir alanda kültürel
iktidar sahibi olmak pek de kolay olmuyor. Gönül isterdi ki
kültürel alanda yaşanan üretim kalitesi öyle iyi olsun ki siyasal
iktidar bunu söylemine taşımak zorunda kalsın.
Ama yok malesef...
Peki hiç mi yok?
Durum kültürel alanda üretim sağlamak isteyen gayretkeşler için
o kadar da vahim değil aslında. Geleneksel sanatlar, televizyon,
sinema, tiyatro gibi alanlarda bundan 10 yıl öncesine göre çok daha
fazla ve iyi işler çıkıyor.
Diriliş Ertuğrul'un başarısı bunun en büyük kanıtı.
Muhafazakar camia bu anlamda birçok tabusunu yıkmış durumda. İyi
işler çıkıyor ama bu defa da kendi kesiminden hakettiği desteği
göremiyor. Destek derken işin içinde maddi bir çıkar olmadan,
gönüllülük ve dertlilik esasına dayalı bir destekten
bahsediyorum.
Misal bugünlerde İstanbul'da Boğaziçi Film Festivali'nin
dördüncüsü gerçekleştiriliyor. Uluslararası çapta bir
film festivali ve büyük emeklerle, çok da güzel işlere imza
atılıyor.
Şimdi merak ediyorum; Altın Kelebek Ödülleri'ni "kültürel
iktidar savaşı"nda olduğunu düşünerek sosyal medyadan topa tutan
cengaverlerin kaçı Boğaziçi Film Festivali'nin varlığından
haberdar?
Ya da "karşı cephe"yle mücadele etmek için harcadıkları eforun
ne kadarını bu tür işlere destek olmak için harcıyorlar?
Kültürel iktidarın kalelerini yıkmak sadece klavye başında
tweet atmakla olmuyor. Dolayısıyla bize de cevabını bildiğimiz
soruları tekrar tekrar sormak düşüyor.
twitter.com/Htckubra
Facebook Hatice
Kübra