Konuya kafadan "muhafazakar/İslamcı mizah olmaz"
anlayışına sahip olanların aksine "muhafazakar/İslamcı mizah bal
gibi de olur" diyenlerden olduğumu belirterek gireyim.
Bunun en büyük referansı İslam Peygamberi Hz.
Muhammed'in naif ve incelikli latifeleridir. Ashabına
ve ev halkına yaptığı espriler, hem zekasının hem de ahlakının
birer göstergesi olarak karşımıza çıkar.
Dönüp günümüze baktığımızda bize "İslamcı
mizah" olarak sunulanın ne olduğunun, aslında biraz
mizahdan ne anladığımızla biraz da "İslamcı ve
İslam" arasındaki ilişkinin ne boyutta olduğuyla alakalı
olduğunu görürüz.
Hafta sonu Misvak Dergisi'nin yayınladığı Berkin Elvan
karikatürü tam da bu konu için biçilmiş bir kaftan.
Senelerce mizaha mesafeli duran muhafazakar/İslamcı camianın
yeni nesil gençleri ironik bir şekilde Gezi Olayları'yla
birlikte mizahın gücünü keşfetti.
Gezi eylemleri sırasında sosyal medyada yayılan sokak yazıları ve
capslerle birlikte mizahın nasıl bir propaganda aracına
dönüşebileceği belki de ilk kez bu kadar net görüldü.
Hatırlarsınız o dönem, Z kuşağı üzerine ne çok
konuşuldu, ne çok yazıldı. Uzmanlara göre bunlar teknolojiyle iç
içe, hızlı düşünen, kıvrak zekalı ve en ağır durumları bile tiye
alma potansiyeli olan çocuklardı. Ve tam da Gezi
olayları sırasında potansiyel bir patlamayla karşımıza
çıkmışlardı.
İşte böyle bir sürecin ardından İslamcı camianın
gençleri mizah alanındakendilerini gösterme eğilimine
girdiler ve çeşitli mizah dergileri kurdular.
Her ne kadar "İslamcı" da olsalar mizah anlayışlarını
şekillendirenin Hz. Muhammed'in kırmadan, aşağılamadan, zekice ve
naifçe yaptığı esprilerden ziyade, senelerce sol tandanslı
mizah dergilerinde "değerlerinin"aşağılanması
üzerine kurulu karikatürler ve son kertede Gezi olaylarında ön
plana çıkan propagandist bir mizah anlayışı olduğunu söylemek
yanlış olmaz.
Peki böyle mi olmalı? Bana sorarsanız hayır.
İslamcı gelenek zamanında nereden vurulduysa, neden şikayet
ettiyse ve neye karşı geldiyse bugün kendisi tam da o noktalara
gelmiş durumda.
Dün itiraz ettiği tüm yol, yöntem ve üslubu bugün
kullanmakta beis görmemekte. Haliyle mizah anlayışı da bundan
nasibini aldı.
Evet, tam anlamıyla; düşmanla mücadele ederken düşmanına benzeme
durumu. İşte bunun için de güldürmüyor ve başarılı
olamıyorlar. Elbette tek neden bu değil ama galiba en
önemli neden bu.
Bu mizah anlayışı bir türlü oturmuyor üzerlerine. Kendine ait
olmayan bir şeye benzemeye çalıştıkça, ortaya özgün bir ürün
çıkmıyor, çıkmayacak da.
İmitasyon bir mizah anlayışıyla nereye kadar?
Bu açıdan baktığımızda Berkin Elvan karikatürü
bunun bir örneğidir.
Ve malesef çok kötü bir örnek.
Oysa üzerinde daha fazla düşünülmüş, ince işçilikle ve en
azından biraz da mizahla iyi bir karikatüre imza atabilirlerdi. Ama
olmadı...
Kolay olanı seçmek daha cazip geldi belki de, bilemiyorum...
***
Bu, işin İslamcı mizah yanına bakan kısmı. Bir
de diğer kısmı var ki orada işler daha karışık.
Misvak'ın Berkin Elvan karikatürüne içeriden
gelen itirazlardan daha çok dışarıdan gelen itirazların
yükseldiğini gördük.
Oysa Misvak'tan özür bekleyenlerin senelerce kendi görüşlerine
yakın mizah dergilerinde, muhafazakar/dindar /İslamcı
camianın "değerleriyle" dalga geçilirken özür beklediğini
hiç duyamadık.
Hatta bu tür karikatürlere itirazlar edildiğinde hep
"düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü" gibi özgürlük
vurgulu argümanlarla çıktılar karşımıza.
Hatırlayın, Charlie Hebdo'nun Hz. Muhammed'le ilgili
çirkin karikatürünetepkiler yükselirken bile ifade
özgürlüğünün altını çizmekle meşguldü bu arkadaşlar. İçlerinden
karikatürü "basın özgürlüğü" kapsamında
köşelerinde yayınlayanlar bile çıktı.
Dolayısıyla mevzu ifade özgürlüğüyse gerçekten, çifte standarta
gerek yok.
Ya hiç o toplara girmeyeceksiniz ya da dilinizden
düşürmediğiniz "basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü" amentünüzü bu
durum için de tekrar ederek içselleştireceksiniz.
Aksi takdirde yapılan iki yüzlülükten başka bir şey olmaz.
twitter.com/Htckubra
Facebook Hatice
Kübra