Libya’ya yönelik saldırı karşısında muhafazakar medyanın beni
çok rahatsız eden tutumu, aklıma Irak işgalinin başladığı günleri
getirdi.
O günlerde medyada en çok dikkat çeken kişi hiç kuşkusuz
Cengiz Çandar’dı.
Cengiz Çandar o günlerde Yeni Şafak’ta yazıyordu. "Irak halkının
diktatör Saddam Hüseyin’den kurtulması gerek" diyerek ABD’nin
Irak’ı işgalini neredeyse bayram günü ilan etmişti.
Çandar ABD’nin Irak’a girdiği gün "Şimdi Irak’ta olmak
vardı" diyerek o dönemin sembol ismi halini aldı.
Cengiz Çandar, ABD'nin Irak işgalini böyle candan destekleyince,
işgale açık ve net muhalefet eden Yeni Şafak'la yollarının
ayrılması da kaçınılmaz hale geldi.
Yeni Şafak yazarlarıyla, okurlarıyla işgale karşı yek vücuttu.
ABD’nin Irak’a girişini coşkuyla kutlayan Cengiz Çandar’a tahammül
edememişlerdi.
Cengiz Çandar Yeni Şafak’dan istifaya mecbur
kaldı.
Şimdi aynı senaryonun yeni versiyonunu yaşıyoruz: Libya.
Gerekçe aynı. Saldırganlar aynı. Cengiz Çandar’ın tutumu
aynı. Değişen bir tek, Irak'ın işgaline
"kahramanca" karşı çıkan muhafazakar camia.
Neredeyse hepimiz Cengiz Çandar gibi Kaddafi’ye yapılan
müdahaleyi bayram havasında kutlayacağız. Gerekçemiz de
"diktatörden kurtulmak" olacak.
Muhafazakar medyada, bu medyaya mensup arkadaşlar arasında tuhaf
bir "özgürlük", "demokrasi" aşkı gelişti. Siz de fark ediyor
musunuz?
Birden bire bir ülkenin halkını "diktatörlerden"
kurtarmayı, o halkı "özgürlüğüne" kavuşturmayı vazife
edindik.
Herhalde "one minute" bizi de etkisi altına aldı. Öyle mi? Eh
'İsrail’e bile ayar çektiğimize' göre herkese çekebiliriz değil
mi?
Daha kendi çöplüğümüzü temizlemeden, kendi evimizin
içindeki pislikler ortalıkta duruyorken, başkasının evine
çekidüzen vermeye kalkıyoruz...
Ne tuhaftır ki Irak işgaline karşı çıkmış, direnmiş birçok
kişi, bugün aynı açıklıkla yazmıyor,
konuşmuyor. Bir kısım arkadaşlar ise meseleyi
görmezden gelerek arazi oluyorlar. Bu konuya değinmemeyi bir
kurtuluş olarak görüyorlar.
Söyler misiniz Allah aşkına, Saddam ile Kaddafi’nin ne
farkı var?
O gün “Saddam ırak halkına zulüm ediyor, Irak halkı özgürlüğüne
kavuşturulmalı” diyenlerden ne farkımız kaldı? Libya Kaddafi’de mi
kalsa daha iyi, yoksa "Avrupa’nın Bush'u" Sarkozy’ye mi
bırakılmalı?
Görünen o ki batılı devletlerin Kaddafi sonrası için bir planı
var. Peki ya bizim içimizdeki, Kaddafi’den kurtulmak
isteyenlerin?
Kaddafi’den kurtulmak isteyenlerin batılıların bölme, işgal etme
gibi planlarına karşı bir hazırlıkları var mı?
Bundan sonra da herhangi bir ülkede 3-5 baldırı çıplak
göstericinin "özgürlük" talebini işgal için meşru zemin sayacak
batılı devletlere karşı biz nerede duracağız? Bilen var
mı?
Bakın, bu açmaza düştüğü en net biçimde görülenlerin
başında Dışişleri bakanımız Ahmet Davutoğlu geliyor. Değil
mi?
Kaç gündür Libya’ya bomba yağıyor. Siz o anlı şanlı
Ahmet Davutoğlu’ndan şöyle esaslı, anlamlı bir cümle duydunuz
mu?
Kendi özgürlüğünü Kaddafi’den almayı başaramayan Libya halkına
özgürlüğü, Cezayir’de benzer taleplerle sokağa çıkan bir milyon
insanı katleden Fransa mı getirecek? Ve biz de buna sesimizi
çıkarmayacağız. Pes doğrusu
Muhafazakar medyamızdaki bu şuursuzluğun sebebi nedir? Niçin
Irak işgalinde gösterdiğiniz o cengaverliğin onda birini şimdi
göremiyoruz?
Bırakın, idarei maslahat işini hükümet yapsın. Size ne
oluyor ? Basın olarak siz niye hükümetin takındığı
tutumun aynısını takınıyorsunuz? Niçin? Nedir sizi açık, samimi
davranmaktan geri koyan?
".. Ama Libya’nın Kaddafi’den kurtulması
lazım" tarzı çocukça bahanelerden başka bir
gerekçeniz varsa söyleyin de bilelim. Belki size hak
veririz.
Ne olacak Kaddafi gidince? Ne oldu Mısır’da? Ne oldu Tunus’da
ki, Libya’da ne olsun?
Dikkat ediyorum solcu ve liberal yazarlar Libya konusunda
muhafazakar yazarlardan daha net ve açık sorular soruyor, daha
berrak bir tavır ortaya koyuyorlar.
Irak savaşı sürecinde böyle "ama"lı cümleler kuranlara
Mehmet Bekaroğlu güzel bir ad takmıştı: "İçimizdeki Cengiz
Çandarlar."
Ne yazık ki içimizdeki Cengiz Çandarlar galip geldi. Hepimizi
Cengiz Çandar yaptılar.
Yazık, hem de çok yazık.