‘İçimizdeki Cengiz Çandarlar’ bizi de değiştirdi

‘İçimizdeki Cengiz Çandarlar’ bizi de değiştirdi

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

Libya’ya yönelik saldırı karşısında muhafazakar medyanın beni çok rahatsız eden tutumu, aklıma Irak işgalinin başladığı günleri getirdi.

O günlerde medyada en çok dikkat çeken kişi hiç kuşkusuz Cengiz Çandar’dı.

Cengiz Çandar o günlerde Yeni Şafak’ta yazıyordu. "Irak halkının diktatör Saddam Hüseyin’den kurtulması gerek" diyerek ABD’nin Irak’ı işgalini neredeyse bayram günü ilan etmişti.

Çandar ABD’nin Irak’a girdiği gün "Şimdi Irak’ta olmak vardı" diyerek o dönemin sembol ismi halini aldı.

Cengiz Çandar, ABD'nin Irak işgalini böyle candan destekleyince, işgale açık ve net muhalefet eden Yeni Şafak'la yollarının ayrılması da kaçınılmaz hale geldi.

Yeni Şafak yazarlarıyla, okurlarıyla işgale karşı yek vücuttu. ABD’nin Irak’a girişini coşkuyla kutlayan Cengiz Çandar’a tahammül edememişlerdi.

Cengiz Çandar Yeni Şafak’dan istifaya mecbur kaldı.

Şimdi aynı senaryonun yeni versiyonunu yaşıyoruz: Libya.

Gerekçe aynı. Saldırganlar aynı. Cengiz Çandar’ın tutumu aynı.  Değişen bir tek, Irak'ın işgaline "kahramanca" karşı çıkan muhafazakar camia.

Neredeyse hepimiz Cengiz Çandar gibi Kaddafi’ye yapılan müdahaleyi bayram havasında kutlayacağız. Gerekçemiz de "diktatörden kurtulmak" olacak.

Muhafazakar medyada, bu medyaya mensup arkadaşlar arasında tuhaf bir "özgürlük", "demokrasi" aşkı gelişti. Siz de fark ediyor musunuz?

Birden bire bir ülkenin halkını "diktatörlerden" kurtarmayı, o halkı "özgürlüğüne" kavuşturmayı vazife edindik.

Herhalde "one minute" bizi de etkisi altına aldı. Öyle mi? Eh 'İsrail’e bile ayar çektiğimize' göre herkese çekebiliriz değil mi?

Daha kendi çöplüğümüzü temizlemeden, kendi evimizin içindeki pislikler ortalıkta duruyorken, başkasının evine çekidüzen vermeye kalkıyoruz...

Ne tuhaftır ki Irak işgaline karşı çıkmış, direnmiş birçok kişi, bugün aynı açıklıkla yazmıyor, konuşmuyor.  Bir kısım arkadaşlar ise meseleyi görmezden gelerek arazi oluyorlar. Bu konuya değinmemeyi bir kurtuluş olarak görüyorlar.

Söyler misiniz Allah aşkına, Saddam ile Kaddafi’nin ne farkı var?

O gün “Saddam ırak halkına zulüm ediyor, Irak halkı özgürlüğüne kavuşturulmalı” diyenlerden ne farkımız kaldı? Libya Kaddafi’de mi kalsa daha iyi, yoksa "Avrupa’nın Bush'u" Sarkozy’ye mi bırakılmalı?

Görünen o ki batılı devletlerin Kaddafi sonrası için bir planı var. Peki ya bizim içimizdeki, Kaddafi’den kurtulmak isteyenlerin?

Kaddafi’den kurtulmak isteyenlerin batılıların bölme, işgal etme gibi planlarına karşı bir hazırlıkları var mı?

Bundan sonra da herhangi bir ülkede 3-5 baldırı çıplak göstericinin "özgürlük" talebini işgal için meşru zemin sayacak batılı devletlere karşı biz nerede duracağız?  Bilen var mı?

Bakın, bu açmaza düştüğü en net biçimde görülenlerin başında Dışişleri bakanımız Ahmet Davutoğlu geliyor. Değil mi?

Kaç gündür Libya’ya bomba yağıyor. Siz o anlı şanlı Ahmet Davutoğlu’ndan şöyle esaslı, anlamlı bir cümle duydunuz mu?

Kendi özgürlüğünü Kaddafi’den almayı başaramayan Libya halkına özgürlüğü, Cezayir’de benzer taleplerle sokağa çıkan bir milyon insanı katleden Fransa mı getirecek? Ve biz de buna sesimizi çıkarmayacağız. Pes doğrusu

Muhafazakar medyamızdaki bu şuursuzluğun sebebi nedir? Niçin Irak işgalinde gösterdiğiniz o cengaverliğin onda birini şimdi göremiyoruz?

Bırakın, idarei maslahat işini hükümet yapsın. Size ne oluyor ? Basın olarak siz niye hükümetin takındığı  tutumun aynısını takınıyorsunuz? Niçin? Nedir sizi açık, samimi davranmaktan geri koyan?

".. Ama Libya’nın Kaddafi’den kurtulması lazım"  tarzı çocukça bahanelerden başka bir gerekçeniz varsa  söyleyin de bilelim. Belki size hak veririz.

Ne olacak Kaddafi gidince? Ne oldu Mısır’da? Ne oldu Tunus’da ki, Libya’da ne olsun?

Dikkat ediyorum solcu ve liberal yazarlar Libya konusunda muhafazakar yazarlardan daha net ve açık sorular soruyor, daha berrak bir tavır ortaya koyuyorlar.

Irak savaşı sürecinde böyle "ama"lı cümleler kuranlara Mehmet Bekaroğlu güzel bir ad takmıştı: "İçimizdeki Cengiz Çandarlar."

Ne yazık ki içimizdeki Cengiz Çandarlar galip geldi. Hepimizi Cengiz Çandar yaptılar.

Yazık, hem de çok yazık.