Hrant Dink davasının kararı açıklandığında sosyal medyada büyük
bir infial oluştu.
Karar herkes gibi benim de başımı önüme eğdirdi.
Hrant Dink’e yapılan haksızlık bir tarafa, kendimize vatan
olarak seçtiğimiz bir ülkede bu tür işlerin olması da canımızı
yaktı.
Diğer taraftan yargının milyonlarca insanın gözlerinin önünde
böyle bir karara imza atabiliyor olması doğrusu beni
ürküttü.
Gerçekten utanç verici bir tablo var ortada. Ülke olarak
katil damgası yemek hepimizi derinden yaralıyor.
Birçok kişi açıklanan karara büyük tepki gösterdi. Kimse
mahkemenin verdiği kararı yeterli bulmadı. Hatta çıkan kararın
Hrant’ın katillerine ‘cezadan daha çok af’
niteliği taşıdığı yorumları yapıldı.
Kimse Hrant’ı öldürenlerin aslında yakalanan o 3 kişi olduğuna
inanmadı. Bu konuda da haksız değiller. Ben de böyle
düşünenlerdenim.
Bu cinayetin gerçek faillerinin, gerçek organizasyonun açığa
çıkarılması, Türkiye’nin bu utançtan kurtarılması için herkesin
üzerine düşeni büyük bir ciddiyetle yapması gerek.
Eğer hu ülkenin onurlu bireyleri olarak yaşayacaksak tez elden
bu organize ayıptan kurtulmamız, o acıyı yerde bırakmamamız
gerek.
Buraya kadar böyle. Olayın bu boyutunun tartışılacak bir tarafı
yok.
Böyle düşünüyorum, çünkü bu ülkede başı dik anlı açık
şekilde yaşamak istiyorum.
Fakat işin bir de başka yönü var.
Bu ülkede ‘derin devlet’ tarafından öldürülen
yalnızca Hrant Dink değil. Öyle değil mi?
Biz bu ülkede Bahriye Üçok’un da, Turan Dursun’un da, Muammer
Aksoy’un da, Uğur Mumcu’nun da, Ahmet Taner Kışlalı’nın da benzer
cinayetlerle öldürüldüklerine şahit olduk.
Her bir cinayet bizi benzer bir utanca, umutsuzluğa,
karamsarlığa sevk etti. En azından benim gibi bazı insanlar böyle
duygular yaşadı.
Fakat bugün mahkemenin verdiği Hrant Dink kararından
tatmin olmayanlar, nedense yukarıda saydığım cinayetlerin mahkeme
kararlarıyla anında tatmin oldular.
O günlerde ne hikmetse hiç kimse o cinayetlerin arkasında
‘derin devlet’i aramayı aklına getirmedi. Öyle
değil mi?
Yargının verdiği kararları sorgulayıp meselenin peşine
düşmedi.
Hatta her cinayetten sonra tam da cinayeti işleyenlerin
istediği şekilde sokaklara dökülerek bu ülkenin dindar,
muhafazakar insanlarına hakaret etmekten imtina etmediler.
Hrant Dink davasındaki karardan dolayı öfkelenip ağzına geleni
söyleyenler, o gün sokaklarda bu ülkenin temel değerlerine hakaret
etmekte de bir beis görmediler.
Bugün Ogün Samast, Yasin Hayal, Erhan Tuncel gibi birkaç
çakalın gerçek katil olabileceğine inanmayan medya mensupları,
aydınlar, o gün yakalanan 3 sakallıya gerçek katil damgası vurup
meselenin kapatılmasına sessiz kaldılar. Üstelik sessiz kalmakla
yetinmeyip sakallı ‘gerçek katiller’ üzerinden
toplumun yarısı ile bir kavgaya tutuştular.
Kısacası İşlenen benzer siyasi cinayetlerden sonra biz
medyadan namuslu bir aydın tutumu göremedik.
Halbuki namuslu aydın, namuslu gazeteci ahlakı, bugün olduğu
gibi Uğur Mumcu cinayetinde de, Bahriye Üçok cinayetinde de, Çetin
Emeç cinayetinde de benzer sorgulamayı yapmayı gerektirirdi.
Fakat yapmadılar.
Hayır, moda olduğu üzere eski defterleri açıp oradan bir
hesaplaşma çıkarma niyetinde değilim. Açtığım eski defterlerden
çıkacak muhtemel suçluların adını vererek bir itibarsızlaştırma
kampanyası başlatmak niyetinde de değilim.
Benim derdim bu ülkenin aydınının, gazetecisinin, yazarının,
sivil toplum yöneticisinin ruhuna sinen iki yüzlülükten ve tarafgir
tutumdan kurtulması için bir zemin oluşturmaktır.
Aklanmaları, inandırıcı olmaları için mütevazi bir
katkı sunma çabasındayım.
İşte bu arınmanın sağlanması için, bu tür utanç verici durumlar
karısında toplum olarak ortak bir irade oluşturabilmek için, geçmiş
dönemde işlenen siyasi cinayetlere verdikleri çocuksu
tepkilerden dolayı aydınların, gazetecilerin dindar muhafazakar
kesimden özür dilemeleri gerektiğini düşünüyorum.
Özür dilemek erdemdir. Özür dilemek samimiyetin
başlangıcıdır.
Özür dilemeliler ki Hrant Dink davasına gösterdikleri tutumun
namuslu bir aydın tutumu olduğuna kanaat getirelim.
Özür dilemeliler ki yıllarca iftira attıkları bu toplum Hrand
Dink’e yönelen bu vahşet karşısında onların yanında saf
tutabilsin.
Çünkü ‘derin millet’in destek vermediği
hiçbir mücadele başarıya ulaşmıyor. Bunun farkındasınız değil
mi?
Benim amacım bu mücadelenin başarıya ulaşmasının yolunu
göstermektir.
Çok şey istemiyorum öyle değil mi?
www.twitter.com/acikcenk