Ak Parti Genel Başkan Yardımcılarından
Numan Kurtulmuş “Özal, Yazıcıoğlu, Dink ve Hamido
ölümlerinin arkasındaki güç ile Türkiye’nin sanayileşme atılımının
engellenmesinin arkasındaki güç odakları aynı“ demiş.
Ama Mumcu, Hablemitoğlu, Aksoy, Kışlalı
cinayetlerinin arkasında hangi güçlerin olduğunu söylememiş…
Faili meçhulde bile ölenin kimliğine göre “tahmin”
yapılabilen tek demokrat ülke miyiz ne?..
Numan Hoca keşke bu “aynı” güç
odaklarını isimlerini de verseymiş…
Ama Kurtulmuş’a göre fail meçhullerin
arkasında kimin olmadığı belli…
Kimin mi?..
Derin Devlet’in…
Çünkü konuşmasının bir başka yerinde yurt dışını işaret
ediyor sevgili Kurtulmuş…
Aslına bakarsanız; şu failleri bulunamayan (“bulunmayan”
demek daha mı doğru acaba?) cinayetlerin arkasında “Derin
Devlet” olduğuna bir türlü inanmadım,
inanamadım...
Çünkü…
Türkiye’de
“Devlet” yok ki “derin”i
olsun…
Türkiye’de cumhuriyetin ilânından
sonra “Devlet” sandığımız şey belirli
“Çıkar Gurupları”…
“Derin Siyaset…”
“Derin Ordu…”
“Derin Bürokrasi...”
“Derin Yargı...”
“Derin Özel Sektör...”
“Derin Medya...”
Ve son yirmi yıldır da:
“Derin HALK”...
Muammer Aksoy’u da, Uğur Mumcu’yu da, Necip
Hablemitoğlu’nu da, Mehmet Ali Kışlalı’yı da, Hırant
Dink’i de, Hamido’yu da ve eğer
öldürüldülerse Turgut Özal’ı ve Muhsin
Yazıcıoğlu’nu da ve diğer aydınları da
işte o “Derin Halk” öldürdü…
Kürt sorununun çözümünü engelleyen
de keza “Derin Halk”tır...
Gerçekten piyasa ekonomisine geçişi engelleyen…
Kamu kaynaklarını “oy verdikleri” siyasal
iktidarla birlikte aralarında pay etmeyi “Sosyal
Adalet” zanneden…
Etkin “dış politika”yı komşu olsun olmasın
bütün ülkelerin devlet adamlarına kafa tutmak olarak
bellemiş…
Üretmeden tüketmenin
“ekonomik büyüme” olduğuna inanan;
Hep “Derin Halk”tır…
Meselâ…
“Hırant Dink Davası”nın özel
mahkemede hükme bağlanması…
Meselâ, “Kürt Açılımı”…
Meselâ, “Sivas Madımak Otel”de cayır cayır
ve hem de devletin polisiyle askerinin gözü önünde yakılan
37 aydın/sanatçı olayı…
Bütün bu olaylarda etkili olan da işte aynı
“Derin Halk”tır…
Peki ya savcılar?..
Ya yargıçlar?..
Cevap veriyorum:
Türkiye’deki savcı ve yargıçların
% 90’ı HSYK’nun etkisi altında değildir…
Hele siyasal iktidarları hiç takmaz savcı ve
yargıçlar…
Kanunların neyi emrettiği ise umurlarında bile
değildir…
Hele “AB Uyum Yasaları”nın yer aldığı
düzenleme kitapçıkları bu % 90’ın kitaplığında
yoktur bile…
Yâni…
Kanunlar da değildir savcı ve yargıçların kararlarında etkin
olan; vicdanları da değildir…
Hele “vicdan” hiç yoktur savcı ve
yargıçlarımızın kararlarında…
Çünkü…
“Vicdan” aynı zamanda
“Adalet” duygusudur…
“Hak verme” duygusudur…
Bizim savcı ve yargıçlarımız vicdanlarıyla
değil “Merhamet” ya da “nefret”
duygularıyla verdikleri içindir ki kararlarını; adalet
duygusu da yoktur o hükümlerde…
Duygularını ise siyasal-sosyal ve
dinî-ırkî inançlarıyla birlikte midevi çıkarları
harekete geçirir…
Bir “yani” daha…
Ergenekon, Balyoz, odatv ve benzeri diğer davalarda
verilen/verilecek olan kararlarda ne kanun arayın ne
vicdan…
Bulamazsınız…
O kararda var olan tek şey “Derin Halk”ın,
yargıçların karar vermelerinde etkin olan merhamet
veya nefret duygularıdır…
Merhamet edenler beraat, nefret edenler ise ceza
istiyorlar…
Biliyor musunuz?..
Bu Derin Halk cinayet
işlendiğinde, öldürülen Hırant Dink’e değil onu öldürenlere
acımıştır;
ne yazık ki gerçek budur…
adnanberkokan@gmail.com