Herşeyleri var, bir şeyleri yok…

Herşeyleri var, bir şeyleri yok…

Nuran Yıldız nuran@nuranyildiz.com

Yazıları ilgimi çekmiyor. Şaşırtmıyor. Öğretmiyor. Kafa karıştırmıyor.

Ben de okumuyorum.

Ama. Anladık ki. O beni okuyor.

"Keşke okumasa" der miyim? Demem. Okusun. Canını en sıkan yazımdan bile belki bir şey aklında kalır.

Ne var ki. Okuduğunu anlamakla ilgili sorunları var.

Konu şu:

Dün bir dostumla yemek yerken. Tam çatalı ağzıma götürüyorum, bizimki "Ahmet Kekeç'e cevap vermeni bekledim, vermedin" deyiverdi.

Allah Allah. Neden cevap verecekmişim ki...

"Sana çakmış" dedi arkadaşım. "Niye ki" diyorum, "onun tarzı yazılar yazmıyorum."

Meğer. 4 Aralık'ta yazdığım Yavuz Bingöl'lü yazı Ahmet Kekeç'in canını sıkmış, ertesi güne cevap yetiştirmiş.

"Bir generalin danışmanıydı" diye söz etmiş benden. Bir zamanlar cemaat medyasının hakkımda kullandığı ifadeyi aynen almış. Demek ki, yerden yere vurduğu "paralel yapı"yla o kadar da ayrı gayrılığı yokmuş.

Bu seri böyle üretilmiş. İşlerine gelince paralel yapı iftira kumkuması, işlerine gelince paralel yapıyla aynı ağız, aynı ifade.

"Hanımefendiliğine yakışmayacak şekilde" demiş ve konuyu bağlamış. Meğer ben "Yavuz Bingöl para için her şeyi yapar" demişim de. Bingöl'e vurmuşum.

İçim acıdı.

Birkaç ay önce. Kekeç için "medyanın ağır abisi olabilirdi" yazmıştım. Olamadığı için üzüldüğümü de.

Şimdi.

Sevgili okur. Yavuz Bingöl yazım eski değil. Dönüp yeniden okuyunuz. Sonra da Kekeç'in okuduğunu anlamakla ilgili bir sorunu var mıdır, yok mudur karar veriniz.

Bingöl'ün "Ben iktidar nedir bilmem" sığlığında bir cümle kurmasına kızmışım ve "para iktidardır, herkes bilir, Bingöl de bilir" diye siyaset bilimine girmişim. Okuduğunu anlasa, Kekeç de Bingöl'e kızardı eminim. Hatta "Ufak at da civcivler de yesin" dalgasını bile geçerdi.

"Medya kendini ifade yeri değildir" diye "kitle iletişim araçlarına giriş dersi" vermişim.

Kekeç bunu da anlamamış. Anlasa. Bingöl'e "Kendini ifade et diye ben burada kollarımı açmış beklerken koşa koşa popülizmin zirvesi Ahmet Hakan'a gittin. Bu olanlar sana müstehak" demez miydi?

Ne var ki. Kekeç'gillerin şöyle bir sorunu var;

Hem "paralel yapı"yı düşman belleyip hem de onlarla aynı ifadeleri kullanıyorlar. Tutarlılıkları yok.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı savundukları ateşli dille, düne kadar aynı mekana bile girmeyecekleri Yavuz Bingöl'ü de savunuyorlar. Hakkaniyetleri yok.

Dün kucakla, bugün tekmele. Dün tekmele, bugün kucakla. Değer sistemleri alt üst.

Bu nedenle. Kekeç'gillerde her şey var. Şöhret var. Köşe var. TV programı var. Güç var. Para var. Bir tek saygınlık yok.

Yine de.

Benim "hanımefendiliğime" yaptığı vurgu nedeniyle kendisine selam eder, gecikmiş cevabım için affını beklerim.


KAMU SPOTU DEĞİL, KAMU POTU BU!

İçimiz dışımız kamu spotu oldu. Ne ararsan var. Ne kadar işe yarıyor tartışılır.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın kamu spotu. Sıkça ekranda dönüyor.

"Tarım arazilerine bina dikmeyin. Tarım alanları çocuklarımızın bize emanetidir" diyor.

İyi, güzel de.

Tarım arazilerini korumak kimin işi? Devletin tarım arazisi politikası, yasası, yönetmeliği yok mu?

Canın isteyince, istediğin araziyi imara aç.

Bir de üstüne, tarım arazilerini korumayı önüne vinçle dikildiğin garibanlara bırak.

Biri bizle dalga geçiyor ama kim?

TURKCELL TACİZE DEVAM EDİYOR

Hıncal Uluç yöntemini uygulamaya devam.

Telefon numaramı emanet ettiğim GSM şirketi Turkcell, yasaları hiçe sayarak, kullanıcısının haklarını umursamayarak toplu reklam mesajları göndermeye devam ediyor.

Ben de "imdat" demeye devam ediyorum. Vakıfbank'tan, Mustafa Sarıgül'den, hiç gitmediğim Emet Termal Otel ve Side Diamond Otel'den, REM Fuarcılıktan, her neredeyse Cetmen Mobilya'dan mesaj almak istemiyorum!!

Turkcell, toplu mesajları önlemeyerek beni taciz etmeye devam ediyor.

AKLIMDA KALAN

Teflon tipi erkekler, fast food tipi kadınlar: Medyamızın sarışın kontenjanından ünlüsü Burcu Esmersoy, bilmem kaçıncı kez evliliğin eşiğinden dönmüş. Mesele evliliğin eşiğinden dönmek değil. Evlilik denen şey, olmayınca olmuyor. Mesele. Kadıncağızın takıldığı adamlar. Gidip gidip kendisine medyatik ünlü sevgili yapmak isteyen zengin zamparaları buluyor olması. Daha doğrusu pişkin zamparaların onu bulması. Biri Burcu'ya yüzündeki hiç acı çekmez, hiç mutsuz olmaz maskesini çıkarmasını söylemeli. "Sürekli mutlu, hiçbir şeyi sorun etmez. Gez, eğlen, ye, iç, bırak git" hissi uyandırıyor, parası çoklar arasında hayli bol olan teflon tipi erkeklerde. Biri Burcu'ya "fast food izlenimi verme, doğal ol" demeli. Yazık kıza.