Hem İlhan Kesici'ye hem Ertuğrul Özkök'e cevaben...

Hem İlhan Kesici'ye hem Ertuğrul Özkök'e cevaben...

Adnan Berk Okan adnanberkokan@gmail.com
Değerli ve sevgili dostum İlhan Kesici, bir diğer dostum sevgili Ertuğrul Özkök'ü arayıp şunları söylemiş:

" 'Allah'ı arayan' yazını okudum. Küçük bir katkıda bulunmak istiyorum. Vicdan konusu çok önemli. Ama Müslümanlıkta, sadece 'vicdan' yetmez. Onun yanına bir de 'merhamet'i koymak gerekir. Vicdan edilgen bir şeydir. Merhamet ise etken. Bir haksızlık, bir insani dram karşısmda vicdanın sızlayabilir. Ama orada kalırsan, bu sızlamanın hiçbir manası olmaz. Eyleme geçmen gerekir. İşte o da merhamettir." 

Ertuğrul, İlhan'ın bu açıklamasından sonra bilhassa yargıda yaşanan ve son zamanlarda Başbakan'ı bile isyan ettiren tutuklu yargılamaları hatırlatıp "vicdan" üzerine yazıyor ve şöyle bağlıyor:
"Kısaca, 'Müslüman'ın vicdanı' bir türlü 'Müslüman'ın merhametine' dönüşemiyorsa..." 

Değerli dostlarıma itirazım yok ama belki biraz katkım olabilir.
O halde başlayayım...

Vicdan ve Merhamet birbirlerinin alternatifi mi?..

Türkiye'
de gerek insan ilişkilerinde ve gerekse de yargıda yapılan en büyük yanlışlık, "vicdan" ile "merhamet" arasında kurulan ilişkidir...
Oysa mermehete dayalı vicdan olmayacağı gibi vicdanla merhameti aynı kaba koymak da doğru değildir.
Merhamet vicdanın alternatifi olmadığı gibi vicdan da merhametin alternatifi değildir.
Merhametin alternatifi acımasızlık;
vicdanın alternatifi
ise "adalet duygusu"dur...
Adalet duygusu yüksekse "vicdanlılık" değilse "vicdansızlık" söz konusudur...

Şöyle bir örnek vereyim:
Devasa küresel devletlerle, devasa küresel şirketleri yönetenlerin merhametleri/sevgileri olmaz ama...
Vicdanları mutlaka vardır...
Merhametleri/sevgileri olmaz çünkü yönetimle ilgili kararlarını kişi veya guruplara olan kan veya hukuki yakınlıklarına göre değil; aklın gerektirdiğine göre verirler...
Vicdanlıdırlar çünkü vicdan ya da bir başka deyişle “hak verme duygusunun yüceliği” büyük olmanın gerekliliğidir...
Ticari ya da siyasi (bilhassa da devletler arası) ilişkilerde merhametten (sevgiden de) ise mazarrat doğar...
Hz. Ömer "merhametli" olduğu değil;
"adaletli/vicdanlı" olduğu için “çok büyük bir Müslüman” olarak geçti tarihe...
Kalbindeki acıma duygusu, beynindeki vicdanından yüce olsaydı; tarih "Hz. Ömer’in Adaleti"nden değil, “merhametinden” söz ederdi...
Yani sevgili Ertuğrul'un Müslüman'ın vicdanının Müslüman'ın merhametine dönüşmesi talebi masum bir yanlıştan başka bir şey değildir...

Merhamet güçlüde de güçsüzde de vardır ama...

Lütfen şunu unutmayalım:
En güçsüz insanlar bile merhamet duygusuyla acımasızlık duygusuna sahiptirler...
Ama vicdan öyle mi?..
Ona sahip olabilmek için gerçekten çok güçlü (tabii ki manen, ruhen, fikren) olmak gereklidir...
Merhametli ya da acımasız bir kişi bir olay karşısında hak verdiği taraflardan birini az sonra dinleyeceği başka bir öyküye inanıp suçlayabilir...
Vicdanı yüce bir kişi ise kesin kararını zaten tarafları dinledikten sonra vermiştir ve verdiği kararın hiçbir yerinde acıma ya da acımasızlık yoktur...

Günümüz Amerika'sı acımasızdır…
Osmanlı da acımasızdı,.. 
Roma İmparatorluğu da, Cengiz Han da...
Ama Osmanlı adildi...
Roma İmparatorluğu da adildi;
Cengiz Han da...
Mahalle kabadayılığında bile daha merhametli olan değil, daha adil olan ayakta kalır...

“Hak verme” duygusu

Ertuğrul'
un saydığı yargılamalarda yapılan yanlışlıkların müsebbibi savcı ve yargıçların acıma duygularının değil, vicdanlarındaki yüceliğin yetersizliğidir.
Dediğim gibi vicdan aynı zamanda adalet duygusudur…
“Hak verme” duygusudur…
Bizim savcı ve yargıçlarımızda vicdan eksikliğinin yeri acımasızlık, intikam, nefret gibi taşralılık duygularla doldurulduğu içindir ki yargılamalar hem de suçüstü hali olmamasına rağmen tutuklu sürdürülüyor...
Savcı ve yargıçların verdikleri kararlarda vicdanları değil siyasal-sosyal ve dinî-ırkî inançları etkin ne yazık ki...
Bir “yani” daha…
Ergenekon, Balyoz, odatv ve benzeri diğer davalarda verilen/verilecek olan kararlarda ne kanun arayın ne vicdan…
Bulamazsınız…
O kararlarda var olan tek şey; yargıçların karar vermelerinde etkin olan merhamet, nefret, siyaset, din, ideoloji duygularıdır…
Merhamet edenler beraat, nefret edenler ise ceza istiyorlar…

adnanberkokan@gmail.com