Hatice Kübra yazdı: Ana akım medya fena çuvalladı

Koronalı günler dediğimiz şu günlerde sosyal medyanın yeni trendi bu; canlı yayın açmak! Gün içinde yapılan yayınları geçiyorum akşam 21.00'den itibaren Instagram ve Youtube'da canlı yayınlara yetişemiyorum.

Hatice Kübra kubra@internethaber.com

Bizi dışarıya itmeye programlanmış sistem, korona salgını nedeniyle bir anda çöktü ve içeriye, evlere dönmek zorunda kaldık.

Bu içe kapanma hali hem alışkın olmadığımız hem de ne kadar süreceğini bilmediğimiz bir hal. Üstelik sadece bireysel olarak değil, sistem olarak da bu sürece çok hazırlıksız yakalandık. Dolayısıyla adaptasyon süreci birçoklarımız için zor geçti/geçiyor. 

En hızlı adapte olduğumuz alan ise sosyal medya oldu. Hatta daha da ileri giderek şunu diyebilirim ki sosyal medya bugünlerde, ne amaçla kullanıyorsak sadece o olmanın çok daha ötesine geçti.

Corona (korona) dediğimiz bu virüs sosyal medyaya aracılığıyla çok daha fazla korku ve panik yaydı mı? Yaydı. 

Yine sosyal medya aracılığıyla virüsle ilgili hızlı bir dezenformasyon ağına düşmüş bulduk mu kendimizi? Bulduk. 

Fakat bunlar yeni değil... Çok tanıdık çok bildiğimiz şeyler. 

Ben size yeni şeylerden bahsetmek istiyorum.

Birincisi; Korona virüsü bizi daha fazla sosyal medya kullanmaya iterken bir yandan da onu nasıl sağlıklı kullanacağımızı öğreten bir sürecin de başlangıcı oldu.

Çünkü ilk kez kolektif olarak yaşadığımız bir sorun yine kolektif olarak ruh sağlığımızı ayakta tutmak zorunda olduğumuzun sinyalini verdi. Bunun yolu da bireysel olarak bu zamana kadar belki de bu kadar ciddiye almadığımız sosyal medya süzgeçlerimizi açmak olacak. Sosyal medyada akan bilgileri her zamankinden daha fazla filtreleme ihtiyacı duyuyoruz çünkü aksinin bizi daha fazla kaygıya ve dolayısıyla bağışıklık sistemimizin çökmesine doğru götürdüğünü biliyoruz. 

İkincisi; Bu ne zaman geçeceği belli olmayan izolasyon sürecinde "belirsizliğin" yarattığı stres ve kaygıyı azaltmanın bir aracına dönüşen sosyal medya mecraları kimi için bir terapi alanı, kimi için eğlence ortamı, kimi için iletişim kurmanın yolu oldu belki. Ama herkes için "yalnız değilim" duygusunun bilerek ya da bilmeyerek kaynağı oldu. Yalnız olmadığını bilmek kaygıyı ve endişeyi azaltan bir faktördür.

ANA AKIM MEDYA ÇUVALLADI

Hani sürekli konuşuyoruz ya; "Korona neleri değiştirecek hayatımızda, koronadan sonrası nasıl olacak?" diye. 

Aynı soruyu medya için sorduğumuzda cevap bugüne kadar hep ana akım medya üzerinden verildi. 

Ortalama 50-60 kişilik bir konuk havuzuyla dönen televizyon tartışma programlarında sürekli aynı isimleri farklı farklı alanlarda yorum yaparken görmekten gına gelmişti hepimize.

Diziler deseniz sündüre sündüre 3 saate çıkan yayınlarla, klişe konularla çoktan baymıştı. Birkaç televizyon kanalında birkaç nitelikli programın dışında ana akım medyada izlenecek ne kalmıştı ki? 

Evet, bu süreç ana akım medyayı dönüşmeye zorluyor. Peki dönüşebiliyor mu? Şimdilik hayır.  Resmen çuvalladı. Süreci en çok izlenen dizi ve filmleri yeniden yayına almakla geçiştiriyorlar.

Galiba bu konuda en şanslısı TRT. Dizi ve film arşivi oldukça iyi. İzleyenlere adeta bir nostalji kuşağı yaşatıyor. Çocukluğumuza gitmek hepimize iyi geldi ne yalan söyleyeyim. 

Fakat bu ne kadar sürdürülebilir?

İnsanlar bir müddet sonra bundan da sıkılacak çünkü bunun ne kadar süreceğini kimse bilmiyor. Misal; 6 ay sonra hala devam ederse bu süreç 6 ay sonrası için bir planları var mı? Hiç sanmıyorum...

Gelelim öbür tarafta dijital medyaya yani sosyal medya yoluyla yapılan yayınlara. 

Koronavirüs nedeniyle herkesin evinden, internet üzerinden açıldığı sosyal medya dünyasında çok daha hareketli günler yaşanıyor.

İnanılmaz güzel yayınlarla dolu bu mecralar.

Instagram ve Youtube üzerinden yapılan konserler, etkinlikler, sohbetler, röportajlar...

Sunduğu seçeneklerin kalitesi ve içerik zenginliğiyle kıpır kıpır bir yayın akışı var. Ve bu yayın akışıyla ana akım medyayı çoktan sollamış durumda.

INSTAGRAMDA CANLI YAYIN AÇMAK

O kadar moda ki...

Sosyal medyanın yeni trendi bu; canlı yayın açmak! 

Gün içinde yapılan yayınları geçiyorum akşam 21.00'den itibaren Instagram ve Youtube'daki canlı yayınlara yetişemiyorum. İnsanlar ne konuşuyor diye her gördüğüm canlı yayına da vaktim varsa mutlaka tıklıyorum.
5-10 dakika da olsa "insanlar bu ruh haliyle neler konuşuyor, gündemleri neler" diye bakıyorum. 

Gazeteci dostlarımdan, sanatçı arkadaşlarıma, uzmanlardan, bizim komşu kızı Leyla'ya kadar herkes canlı yayın açıyor. Hatta geçenlerde "herkes canlı yayın açıyor bu gidişle izleyecek kimse kalmayacak farkında mısınız?" diye de bir espri yapmıştım. 

Fakat bu kadar çok insanın canlı yayın açması öyle dikkatimi çekti ki sırf meraktan kendi Instagram sayfamdan yayın açma ihtiyacı hissettim. Bu deneyim sonucunda şunu söyleyebilirim ki artık "ne çok canlı yayın meraklısı varmış" demeyeceğim. 

Kısıtlanmışlık ve engellenmişliğin getirdiği ruh haliyle, şayet izolasyon kurallarına da riayet eden bir bireyseniz sanal değil gerçek anlamıyla tam bir sosyalleşme ortamı sunuyor size. Şahsen ben çok sevdim. Bu karantina süreci bitene kadar canlı yayınlara devam edebilirim. Katılmak isteyenleri de beklerim... 

ASIL DÖNÜŞÜM SOSYAL MEDYADA

Peki sosyal medyada neler değişiyor kısmına gelecek olursak;

"Sanal" diyerek bir anlamda gerçekliği yakıştıramadığımız ve sürekli sorgulamaya tabi tuttuğumuz sosyal medya açısından içinde bulunduğumuz bu durum, kurgunun yerini gerçekliğin aldığı bir evrime neden oldu/olacak. 

Planlanmış, üzerinde çokça düşünülmüş ve kurgulanmış içerikler giderek kendini ev ortamındaki gerçekliğe ve doğallığa bırakmaya başlıyor. Sohbetlerin içerikleri hatta biçimleri bile gerçek dünyada olduğu gibi.

Sosyal medya bize artık gerçeğin bir simülasyonunu değil, bizatihi gerçeğin ta kendisini sunuyor bu süreçte. Herkes benzer durumda olduğu için de bu yadırganır olmaktan uzaklaşıyor. İnsanlar için artık kurgulamanın çok bir anlamı yok çünkü herkes ortalama aynı durumda.

Şu anda iletişim ve medya açısından baktığımızda aracısızlaştırmanın tavan yaptığı bir dönem yaşıyoruz.

İnsanların iletişim araçlarını kullanma alışkanlıkları değişiyor. Bu zaten değişecekti ama bu salgın bunun aniden, sorgulamadan, belki hissettirmeden ve çok hızlı bir şekilde olmasına neden oldu.

Özetle bu süreç sadece ana akım medyayı değil çok daha ilerisinde sosyal medyayı hem kavramsal hem işlevsel olarak yeniden anlamlandıran ve konumlandıran bir süreç oldu. 

Peki bu iyi mi oldu kötü mü oldu derseniz, bunu zaman gösterecek...

twitter.com/Htckubra 

Facebook Hatice Kübra 

Instagram Hatice Kübra