Hasan Cemal’in TRT'yi eleştiren yazısını ayıpladım. Cemal,
Mehmet Ali Ağca’yı ekrana çıkaran TRT’yi yerden yere vurmuş. Son
dönemin en sakin, en durulmuş yazarı Hasan Cemal’in bu kadar
hiddetlenmesi, herhalde hayatının bu son baharında terk etmeye
çalıştığı 'solcu damarı'ndan kaynaklanıyor sanırım.
Hasan Cemal’e ‘durulmuş yazar’ dedim. Çünkü Cemal 28 Şubat
başta olmak üzere, siyaseti ve toplumu yeniden düzenlemeye
dönük müdahale süreçlerinde sert, heyecanlı, yargılayıcı bir tavır
takınırdı. Olaylara hep tek pencereden bakar, ona göre
yorumlar yapardı. AK Parti iktidarı ile beraber Hasan Cemal
de 'olgunluk dönemine' girdi diyebiliriz. Solculuktan liberalliğe
geçişinin meyvesini en fazla bu dönemde topladı. Hayatında
görmediği itibarı bu dönemde görmeye başladı. Cemal solculuktan
liberalliğe geçerken, başka birileri de İslamcılıktan liberalliğe
geçmiş, orta bir yerde buluşmuşlardı. Cemal'in 'hayalindeki
Türkiye' kuruluyordu adeta.
İşte bu sakin, durulmuş, olgunlaşmış Hasan Cemal son yıllalrın
en hiddetli yazısına TRT’ye eleştirdiği yazısında imza attı.
Benim derdim TRT’nin avukatlığına soyunmak değil. Ama
hemen söyleyeyim, TRT’nin Mehmet Ali Ağca ile yaptığı programda bir
anormallik yok, tamamen bir gazetecilik olayı.
Benim dikkatimi çeken Hasan Cemal’in ikili tavrı.
Defalarca Kandil’e giden, PKK’lı teröristlerle röportajlar yapan,
bu röportajlarını çarşaf çarşaf çalıştığı gazetede yayınlayan Hasan
Cemal neden TRT’nin yaptığı Ağca röportajına kızar?
Bu kızgınlığını Ağca ile niçin röportaj yapıldığından ziyade
Abdi İpekçi sorularının sorulmamasına bağlıyor.
Abdi İpekçi’nin kanı doğuda ölen onbinlerce vatandaşın kanından
daha mı kırmızıydı? Bu nasıl bir ahlak anlayışı doğrusu
anlamakta zorluk çekiyorum. Abdi İpekçi’ye idolojik olarak duyduğu
yakınlık Hasan Cemal’in böyle davranmasını maruz gösterebilir mi?
Elbette hayır. Hasan Cemal’in yaptığı ne kadar gazetecilikse,
TRT’nin yaptığı da en az o kadar gazeteciliktir.
Peki TRT’nin Ağca röportajına karşı bu yanlı tutum bir tek Hasan
Cemal’de mi var? Geçmişinde ideolojik olarak Abdi İpekçi ile
yolları kesişen ne kadar eski solcu yeni Liberal arkadaş varsa,
buna kültür bakanımız Ertuğrul Günay da dahil, aynı takıntıya
sahip.
Daha bir hafta önce PKK’ya yakın haber ajansına demeç verip
Abdullah Öcalan ile röportaj yapmak istediğini belirten Ertuğrul
Özkök bile TRT’nin bu davranışını eleştidi. Gerçekten tuhaf
bir durum. Sanki Abdullah Öcalan Mehmet Ali Ağca'dan daha termiz
bir kafa kağıdına sahip.
'TRT devlet kurumu' dediklerine bakmayın. Bu, hepsinin kendi
ideolojik takıntılarını örtmek için kullandığı bir perde.
Hasan Cemal’in Milliyet’i ile Ertuğrul Özkök’ün
Hürriyet’inden daha fazla devlet yayın organı sıfatını hak eden
başka kurum mu var bu memlekette? Güldürmeyin Allah
aşkına. Kaldı ki gazetecilik bir kamu hizmetidir.
Nerede, hangi kurum olursa olsun temel amaç bu millete ve ülkeye
hizmet etmektir. Bu çerçeveden bakılınca TRT ile diğerleri arasında
var mı bir fark?
Bu tip yazıları 'aslında yok birbirlerinden farkları'
demek, farklı cephelerde rastlanan aynı tutumların daha rahat
görülmesini sağlamak için kaleme alıyorum. Yoksa benim bu
durumlara, bu arkadaşları tutumlarına şaşırdığım falan yok. Bu
mahallede 40 kişiyiz, kırkımız da birbirimizi biliriz. Ben sadece,
'ununu elemiş eleğini asmış' sandığım Hasan Cemal’e yakıştıramadım.
Gerisi hikaye.