Ben bu omurgasız köşe yazarlarını ve yorumcularını
anlayamıyorum.
Hadi Hükümet süreci yanlış yönetti.
Hadi Hükümet "PKK silahlanırken, oraya buraya tonlarca
bomba düzeneği kurarlarken göz yumun" dedi.
İyi de, "çözüm süreci"nden söz ederken Hükümeti
alkışlayan siz değil miydiniz?
Aman çözüm süreci bozulmasın diye ağzını
açmayan, gözünü bağlayan siz değil miydiniz?
Süreçteki hataları söylemek için ağzını açanlara "huzur
istemeyen hainler" diye saldıran siz değil miydiniz?
"Yanlışlar yapılıyor. PKK silahlanıyor"
diyenleri önce süreç düşmanı, sonra ülke düşmanı ilan etmediniz
mi?
Şimdi.
Asfalt altına döşenen binlerce kiloluk bombalar patlayıp, ülke
kan gölüne dönünce.
Utanmadan. Sıkılmadan.
Dönüp Hükümete "Sizi beceriksizler sizi"
diyorsunuz.
"O kadar bomba döşenirken nasıl
seyrediyordunuz" diyorsunuz.
Hadi onlar bu işi yanlış yönetti.
Peki siz neredeydiniz? Sizin o bölgelerde
muhabiriniz, bilgi kaynaklarınız yok muydu?
Peki siz, yazamasanız da uyarıda bulunanlara hiç mi
kulak vermemiştiniz?
Patlayan her bombadan, her şehitten sorumsuzca
yaptığınız gazetecilik ve yorumlarınız nedeniyle
sorumlusunuz.
Utanıp susmak yerine, Hükümete vurarak kendi suçunuzu
azaltamazsınız.
Medya omurgasız insanlardan temizlenmedikçe, demokrasiye
de katkısı o - la - maz...
KONGREDEN ÇIKAN
SONUÇLAR
Adalet ve Kalkınma Partisi kongresinden
çıkardığım sonuçlar;
Bir, Parti tamamıyla Erdoğan'ın egemenliği
altına girmiş, özüne dönmüştür.
İki, 1 Kasım'da istenen sonuç gelmezse parti
karışacak görünüyor.
Üç, Erdoğan eski ve kadim ekibine geri
dönmüş.
Dört, MKYK dışında kalanlar siyaset dışında
kalmayacaklar. Ufaktan ufaktan muhalif sesi yükseltecekler.
Beş, Partide "Erdoğan ya başkan olacak
ya da başkan olacak" azmi yerini "Ya tek başına
iktidar ya da tek başına iktidar" azmine bırakmıştır.
ARINÇ'IN GİDİŞİ, ÇELİK'İN
YÜKSELİŞİ
Bülent Arınç. Ömer Çelik.
İkisi de Adalet ve Kalkınma Partisi'ne emek
vermiştir.
İkisi de, başlangıcından bugüne Erdoğan'la
yürümüştür.
Sadece iki farkla;
Bir, Arınç partiye, Çelik Cumhurbaşkanı
Erdoğan'a inanır.
İki, söylemde Arınç politiktir, Çelik
nettir.
HATAY SORUNU
CHP'nin bitmek bilmez bir Hatay sorunu vardır.
Hatay'a gidip ilçe ilçe, köy köy gezmiş biriyim.
Hatay, Türkiye'nin en güzel köşelerinden biri
olduğu halde hak ettiği kadar popüler değildir.
Dini ve kültürel dokusu özel, gerçek anlamda küresel bir
şehir. Bana göre simgesi "kardeşlik".
Ve. Fakat. Potansiyel olarak CHP'nin oy deposu olabilecekken,
merkezle çevre arasındaki yanlış ilişkiler, Hatay'ı diğer partilere
yönlendirmiş.
Yanlış vekil adayları, vekillerin teşkilatı, bizimkiler ve
ötekiler diye ayırması. Parti merkezinin yeterli ilgi ve dikkati
gösterememesi CHP'yi dört vekilde bıraktı.
Doğru adaylarla Hatay'da CHP, 5 ya da 6 vekil
çıkarabilir.
Doğru adaylardan biri Kılıçdaroğlu'nun hemen dibinde duruyor:
Özel kalemi Tuncay Ceylan.
Hem Hatay Şenköy doğumlu. Hem de
ailesi, orada her kesim tarafından sevilip sayılan
biri.
Kemal Bey, Tuncay Ceylan gibi çok güvendiği çalışma arkadaşını
Hatay'a vekil olsun diye gönderir mi?
Kendisini düşünüyorsa göndermez, partisini düşünüyorsa
gönderir.
OLACAKSA ÇABUK
OLSUN
Galatasaray Başkanı Dursun Özbek "İstifa etmek gibi bir
durumum yok" demiş.
Bir yöneticinin ağzına istifa sözcüğü bulaştı
mı, ömrü çok uzun olmaz.
Kaldı ki Özbek gibi kısa başkanlık dönemine birçok kriz
sığdırmayı başarmış birinin istifası kuvvetle muhtemel.
Mesele, nasıl gideceği.
Umarım en kısa sürede gider de, GS daha fazla
kaybetmez.
AKLIMDA KALAN
Mete Yarar'ı uyarma
isteğim: Yıllardır televizyonlarda analiz yapıyor.
Ben de dikkatle izliyorum. Ne zaman biz burada Mete Yarar
yazdık... Medyamız mal bulmuş Mağribi gibi Mete Yarar'ın
üzerine gitti. Yarar'ı uyarmamız gerek: Mete Bey aman ha
gaza gelmeyiniz. Popülist cümleler kurmayınız. Medyanın çikleti
olmayınız. Bulmuşum bir tek lafı dinlenir analizci, onu da medyanın
soytarı etmesine izin vermeyiniz.