Gülen’in günahına giriyorsunuz Mustafa...

Gülen’in günahına giriyorsunuz Mustafa...

Adnan Berk Okan adnanberkokan@gmail.com

Sevgili Mustafa Karaalioğlu!..

Bizler gazeteciyiz…

Birilerini suçlarken elimizde somut kanıt olması gerektiği gerçeğine en çok da biz dikkat etmeliyiz…

Aksi halde; bir, iki, bilemedin üç yalandan sonra hiç kimseyi kendimize inandıramayız…

Sözü Turgay Ciner ve Ferit Şahenk'e yönelik uyarına getirmek istiyorum…

“Tehdit” mi demeliydim yoksa?..

 

Sevgili Mustafa…

Ciner ve Şahenk'in Cemaat tarafından dinlendiğine o kadar eminsin ki…

Ya dinleme yapılırken yanlarındaydın…

Ya da elinde dinlemenin Cemaat tarafından yapıldığına ilişkin mahkeme kararı var...

Varsa eğer, o mahkemenin kararını da yayınla bilelim…

Aksi halde bir gurup insana veya inandıkları manevi liderlerine iftira atmış olmuyor musun?..

Bunun; Başbakan ve oğluna atıldığını iddia ettiğin/iz iftiradan ne farkı var?..

 

Bak Mustafa…

Bir kere daha hatırlatayım:

Bizler gazeteciyiz…

Tarafı olan, siyasi bir ideolojiden yana insanlarız…

Ama nerede?..

Sandık başında…

Yazı işleri toplantısında veya köşelerimizde değil…

Eğer…

Bir gazeteci elinde somut bir belge olmadan bir kişiyi, kurumu, cemaati, tarikatı falan suçluyorsa; yaptığı işin gazetecilik ilke ve ahlâkıyla bağdaşır hiçbir yanı yoktur…

Medya yöneticileri ise asla öngörüleriyle “suçlama” yapmazlar.

 

Zira…

Bugün sen öngörünle veya taraftarı olduğun siyasi kişi veya kurumu korumak amacıyla, elinde somut bir belge olmadığı halde; “falanca iş adamlarını filanca kişi/kurum/cemaat/tarikat dinledi” der ve buna inanılmasını istersen…

Yarın da birileri çıkar:

“Başbakan ve oğlunu Ak Parti içindeki muhalif kanat dinledi” diye bir iddiada bulunabilir…

Hatta içlerinden öyle sapıklar çıkar ki;

“Başbakan ve oğlunu Mustafa Karaalioğlu dinledi” bile der, diyebilir…

Evet…

Bunu söyleyen sapıktır…

Kabul ama…

Ortada somut hiçbir delil ve kesinleşmiş bir yargı kararı yokken “Ciner ve Şahenk'i Cemaat dinledi” demek de (Bence) medya sapıklığıdır…

 

Ve sevgili Mustafa…

Sen ve senin gibi daha birçok arkadaşın başbakan Erdoğan üzerinde etkilisiniz…

Cumhuriyet tarihinin en başarılı başbakanına nasıl da kötülük ettiğinizin farkında mısınız?..

Eğer zamanında Başbakan’ı övdüğünüzün yüzde onu kadar eleştirebilseydiniz; Başbakan büyük ihtimalle bugünkü duruma düşmeyecekti…

Mesela Başbakan, Kabataş’ta sapkın tipli 80 – 100 kişi tarafından taciz edildiğini iddia eden hanımefendinin söylediklerinin doğruluğunu anlatmak için “beyan esastır” dediğinde itiraz edebilseydiniz…

Muhalifler bugün:

“Kabataş’ta saldırıya uğradığını söyleyen kadının beyanı esas da, bizim elimizdeki ses kayıtlarına dayanarak verdiğimiz beyan neden esas olmuyor?” diye sorabilirler miydi?..

 

Yani sevgili Mustafa…

Şimdi senin “Ciner ve Şahenk'i Cemaat dinledi” deyişine de “beyan esastır” diye mi bakacağız?..

Olabilir mi böyle bir şey Mustafa?..

“Beyan” denilen şey bu kadar geçerli ve önemliyse yargıya ne gerek var?..

Herkesin beyanı doğru kabul edilir, olur biter…

Tabii ki sen bile “hadi canım daha neler?” diyorsun…

Ve haklısın da…

Ama…

Buna rağmen bizden ve tabii ki Ferit ve Turgay beylerden, senin beyanını esas almamızı isteyebiliyorsun…

Zekâlarımızla alay ettiğinin farkında mısın?..

Kaldı ki…

Eğer iki işadamını Cemaat tehdit ve şantaj amaçlı dinlettiyse; senin yaptığın ne?..

Şantaj ve tehdit değil mi?..

 

 Hem;

vergi mi bu yahu, beyan esas olacak?..

Kaldı ki…

Vergide bile beyanın esas kabul edilme sebebi vergi tahsilâtını hızlandırmak içindir…

Sonradan yapılan incelemelerde beyanın “yalan” olduğu ortaya çıkarsa yandı gülüm keten helva…

Hem madem “beyan esastır” saçmalığına bu kadar inanılıyor; Doğan ve en son KOÇ Holding’e kesilen vergi cezaları ne iş?..

İki gurup da vergilerini beyan etmişlerdi…

İnansaydınız ya…

 

Demek istemem o ki…

Cemaat’e veya onların kendi deyimleriyle Hizmet’e (Tabii ki Gülen’e) öylesine büyük haksızlık yapıyorsunuz ki…

Halk arasında var ya bir lâf?..

Günahına giriyorsunuz adamın” derler hani…

Bence sen ve senin gibi, Başbakan’ı savunabilmek için mesleğin ilke ve ahlâkını hiçe sayan birçok meslektaşım da Gülen’in günahına giriyorsunuz…

 

Pardon…

Bütün bu yazdıklarımdan devlet içinde devlet olduğu iddiasını ciddiye almadığım gibi izlenim alınmasını istemem…

Olabilir de…

Olmayabilir de…

Başbakan “dindar nesil” yetiştireceğiz derken nasıl hata ettiyse…

(Eğer doğruysa) Bürokrasiyi kendi dindar nesliyle işgal etmek amacında olduğunu var sayarsak Cemaat de suç işlemiştir…

Ama…

Amaç “işgal” ise suç vardır…

Aksini ispat etmek devlete düşer…

Yani…

İşgal yoksa ve bürokraside etkin görevlere gelenlerin birçoğunun ortak yönleri Cemaatin okullarından mezun olmaksa…

Yahu Mustafa!..

Diplomanın verildiği okula göre mahkûm edilmesi dünyanın hangi hukuk devletinde kabul edilebilir bir ayıptır?..

Hâsılı…

Gülen’in günahına giriyorsunuz, benden söylemesi…