Şehircilik bakanının “TSK arazileri
değerlendirilecek” dediğini duyduğumda, ruhumu bir
tedirginlik kapladı.
Çünkü şehirlerde nefes alınacak yeşil alan namına oralar
kalmıştı. Rant oluşturmak için sıra oraya geldi.
Çok değil, bundan 10 yıl önce TSK’nın ‘en güzel
arazileri’ kontrolünde tutması beni fena halde rahatsız
ediyordu.
Sanırım askere olan öfkemiz, silah gücü ile olsa da ülkeye
yaptığı bu iyiliği görmemize engeldi.
Şimdi anlıyorum ki TSK olmasaydı, o en güzel yerler de
kalmayacaktı.
Bakanın bu açıklamasından tedirginlik duydum, çünkü hangi siyasi
görüşten olursa olsun yerel yönetimler, kimliği, kişiliği olan,
yaşanabilir şehirler kuramadılar.
Hepimiz plansız, insanı boğan, ucube, adı şehir olan
köylerde yaşıyoruz.
Çünkü gördükleri her santim yeşil alanı ranta çevrilecek toprak
parçası olarak algıladılar.
Özellikle de büyük şehirlerde. Ne daha öncekiler, ne de son 20
yıla damgasını vuran muhafazakar kadrolar bu konuda iyi sınav
vermediler.
Kentsel dönüşümlerde de, hazırlanan imar çalışmalarında da, tek
kriter yüksek rant olduğu için tedirgin olmamak elde değil.
Eskiden de imar planlarında rant tek kriterdi, eskiden de mimari
bir bilinç yoktu, eskiden de şehirler talan ediliyordu,
tamam. Ama 20 yıldır muhafazakarların yerel yönetimlerdeki
kesintisiz iktidarı da bunu değiştirmedi.
Muhafazakar belediyelerin birçok başarısının yanında, şehirlere
verdikleri mimari zarar kabul edilir gibi değil. Ortaya çıkan ucube
yaşam alanları muhafazakar belediyelerin bütün başarılarını da yok
etti.
Bütün bunları niçin yazıyorum?
Belediyeler, hükumetler, yıllardır gözümüzün içine baka baka
şehirleri katlederken kimseden ses çıkmaması çok tuhaf geliyor
bana.
Sanki başka bir ülkeden buraya kiracı olarak
gelmiş bir halk gibi davranıyoruz.
Şehirlerin katledilmesi, çocuklarımızla çıkıp
dolaşacağımız tek santim yeşil alan bırakılmaması, var olan
birkaç ağacın da gökdelenler için kesilmesi umurumuzda
değil.
Özellikle de devleti ve vatanı kutsallaştıran, önemli bir değer
atfeden ülkücülerden ve de muhafazakarlardan ses çıkmaması beni
daha fazla hayrete düşürüyor.
Mesela ülkücüler için devlet ve vatan kavramı her şeyin üstünde
gelir, öyle değil mi?
Hatta sadece ülkücüler değil, sağ ideolojiye mensup insanların
en belirgin özelliğidir ‘devleti ve vatanı el üstünde
tutmak’, korumak.
Peki bu insanlardan aynı hassasiyeti şehirlerdeki tahribat,
mimari katliam ve gökdelenler için katledilen ağaçlar konusunda
neden göremiyoruz. Tuhaf değil mi?
Mesela siz tek bir gün milliyetçilerin veyahut İslamcıların
filan yerde ağaçlar kesiliyor diye
sokağa çıktığını duydunuz mu?
Tek bir gün "bu gökdelen mimari bir felaket"
diyerek bir protesto gösterisi yaptıklarını gördünüz mü?
Hem devleti ve vatanı her şeyin üstünde tutup hem de bu ülkenin
tahrip edilmesine, yağmalanmasına, yaşanmayacak hale getirilmesine
ses çıkarmamak sanırım bize özgü bir vatanseverlik olsa gerek.
İtiraf etmek gerekiyor ki sol ideolojiden gelenlerin bu konuda
daha belirgin bir hassasiyet ve bilinci var.
Üstelik ülkücülere sorsanız, solcularda devlet ve vatan
düşmanlığı kronik bir hal almış.
Buna rağmen cılız da olsa biri bir ses çıkarıyorsa bakıyorsunuz
sol ideolojiye mensup
Mesela bugünlerde Taksim’in yayalaştırılma projesi var.
Arabalar yeraltına alınıyor. Bunun için ağaçlar kesiliyor.
Bakıyorum itiraz eden, gösteri düzenleyen, “yapmayın,
etmeyin, yazıktır, ağaçları kesmeyin” diyenler hep
solcular ve liberaller.
Niçin Taksim’de kesilen ağaçlar ülkücülerin de gündemine
girmiyor? Niçin İslamcılar ağaç kesilerek gökdelen yapılan bir
arazi için tek bir gün gösteri yapmıyorlar? Orada ne oluyor merak
etmiyorlar mı?
Mesela birçok konuyu kendine dert edinen Gülen cemaatinin, bu
konularda tek bir söz söylememesi sizce de tuhaf değil mi?
Şehirlerin tahrip edilmesi, ağaçların kesilmesi, her santim
yeşil alanın yağmalanması Özal’ın öldürülmüş olmasından daha mı
önemsiz?
Burada bir terslik yok mu? Devlet, vatan aşkı ile yananların bu
talanlardan, bu hoyratça betonlaştırmalardan canları niçin
yanmıyor?
Sanırım muhafazakarların ve ülkücülerinki kullanma hassasiyeti
yoksa gerçek sahiplik, esaslı bir hassasiyet ve bilinç olsaydı, tek
bir ağacın kesilmesi bile canlarını yakardı.
TESEV’in anketinde toplumlumun yüzde 45’i “Devletin
itibarı ve çıkarı söz konusu olduğunda, yargı bireye karşı devletin
tarafını tutabilmelidir” diyor.
Ben bu yüzde 45’in kaçının ağaçları, yeşil alanları, ucube
binaları, yağmalamaları dert ettiğini gerçekten merak ediyorum.
Baksanıza, devlet itibarı ve çıkarı için adaletsizliği bile göze
alıyorlar ama şehirlerin tahrip edilmesi umurlarında değil.
Bu da sanırım Türk tipi bir vatanseverlik.. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya
Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın