Yazılarını ilgiyle izlediğim Ayşe Baykal geçen gün bana bir
mesaj atmış.
"Artık bizim de bir emojimiz var" diyor.
Baktım, gerçekten güzel ve sempatik bir emoji.
İkinci dikkatimi çeken başörtüsü oldu tabii…
Yeşil renk seçilmiş. Yani "cennetin rengi…"
Ama asıl dikkatimi çeken, emojide kullanılan Müslüman kızın
yüzündeki ifade oldu…
Daha doğrusu ifadesizlik demeliyim…
Emoji dediğimiz dijital lisanın ilk hedefi, basit bir çizgiyle
yüzdeki ifadeyi mesaj haline getirmek…
Gülen yüz, endişeli ifade, kızgın, çaresiz, hayret, az sevgi, çok
sevgi, arkadaşlık, bir adım daha ileri gitmek için yoklama anlamına
gelen gözdeki kalp işaretleri falan…
Ayşe'ye mesaj atıp, öteki ifadelerin emojilerini de göndermesini
istedim.
Gelen cevap şuydu:
"Başka emoji yok. Herhalde sadece bunu yapmışlar…"
Bir an durdum…
Aklıma bazı siyasetçilerin "Müslüman kadın kahkaha atmaz "
demeçleri geldi.
Hadi anladım "Kahkaha atan mütedeyyin kız emojisi" yok, yahu hafif
gülümseyen de yok mu…
Mütedeyyin kadın hiç kızmaz, hayret etmez mi…
İfadesizlik İslamın farzı mı yani…
Müslüman kadına gülmek, sadece havaalanındaki ışıklı panolardaki
tesettürlü giysi mankenlerine özgü bir hak mı…
O nedenle "Mutlaka bir yerlerde gülen, gülümseyen, ağlayan, hayret
eden, kızan, ifrit olan mütedeyyin kız emojisi de vardır.
Herhalde Ayşe bulamadı diye düşünüyorum.
Gerçi ben de bulamadım ama bulan varsa lütfen iletsin bana da
kurtulayım bu meraktan.
Şimdi geleyim daha ciddi meseleye…
Yeni Şafak gazetesi yazarı Taha Kılınç geçen cumartesi çok önemli
bir yazı yazdı ve ben de oradan öğrendim.
Sandım ki ertesi gün İslami kesimde büyük bir tartışma başlayacak
ve yer yerinden oynayacak.
Vallahi muhalif yazarların "Kemal çek git" yazılarının binde biri
kadar yankısı olmadı.
Tepeden bir emir mi geldi diye şüphelendim…
Onlar topa girmedi veya Türkiye'deki yeni medya düzeni iktidar
yanlılarının bu konuya girmesine izin vermiyor, "Karşı mahallenin
seküler delisi" olarak ben yazayım.
Kabe'nin bütün dünyada ünlü imamı ve hatibi Şeyh Abdurrahman
es-Sudeys geçen Cuma günü kariyerinin en ilginç hutbesini
vermiş.
Tabii Yeni Şafak yazarı hutbeyi, içeriden biri olarak hassas
ayrıntılarına çok dikkat ederek yazmış.
Ben de o sınırlara pek riayet etmeden, daha anlaşılabilir şekilde
yazayım.
Kolay iş değil, yanlış yorumlamış da olabilirim.
Kabe imamının verdiği çok önemli iki mesajdan biri şu:
"İslam dini, bu çağın insanların hayatını kolaylaştıracak şekilde
günün şartlarına uydurulabilir…"
Demek istiyor ki, "Kuran'da böyle yazıyor diye insanlara bugün
yapmakta zorlanacakları şeyi empoze etmenin" gereği yok,
Müslümanların hayatını kolaylaştırmak lazım…
Hutbesinin bu bölümünü şu çok çarpıcı şu cümleyle
tamamlıyor:
"Günümüz alimleri arasında İslam'da kolaylık yöntemini benimseyen
ve buna göre fetva verenleri itham etmek, onların imanlarına söz
söylemek, hatta ırzlarına ve ahlaklarına dil uzatmak kesinlikle
doğru değildir…"
Şimdi daha sıkı durun.
Kabe imamının ikinci çok daha önemli mesajı da mezheplerle
ilgili…
Hutbesinde bütün mezheplerin imamları ile ilgili içtihatları
övüyor.
Yeni Şafak yazarı o kadar etkilenmiş ki, duygularını şu cümlelerle
ifade ediyor:
"Kim derdi ki günün birinde Kabe'nin minberinde Hanbeli mezhebinin
dışındaki diğer mezhepler, hatta İslam fıkıh ekolleri içinde bugün
modernist çizginin önemsediği bazı isimler övgüyle göklere
çıkarılacak…"
Bundan sonra bizim "milli hassasiyet lobilerimizin" emrine giren
belediye başkanlarının aldığı konser yasaklama kararlarını da
ilgilendiren çok önemli bir hatırlatma yapıyor yazar:
"On sene önce Kabe'nin ilk siyah imamı olan Şeyh Adil Kelbani,
‘İslam'da müziğin haram olduğuna dair kesin bir delil bulamıyorum'
dediği için imamet vazifesinden el çektirilmişti…"
Bu olayı hatırlatıyor ve son noktayı şöyle koyuyor:
"Şu an Riyad ve diğer şehirlerde on binlerin katıldığı konserler,
şölenler, Cadılar Bayramı kutlamaları vs düzenleniyor…"
Son yıllara kadar bunu yasaklayan "Ulema" ne yapıyor bu durum
karşısında?
Yine aynı yazıdan aktarıyorum:
Bu ulema, "Şimdiye kadar savundukları, hatta varlıklarını üzerine
bina ettikleri her şey tek tek tedavülden kaldırılırken, toplum
nezdindeki konumlarını ve itibarlarını muhafaza edebilmenin
mücadelesini veriyorlar."
Ne diyor Kabe'nin imamı geçen cuma günü:
"İçtihatlar ve yorumlar zamana göre değişebilir, tarih boyunca da
zaten böyle olmuştur…"
Böylece dönüyorum bizim "milli Hassasiyetler lobisinin"
emrindeki, konser yasaklayan başkanlara…
Daha ne kadar bu kafayla gideceğinizi zannediyorsunuz…
Eğer burada Diyanet böyle bir imam bulamıyorsa getirelim mi bir
Kabe imamı da sizin beldelerinize Cuma hutbesi için...
Ama tabii yazıyı asıl girişteki "gülümseyen mütedeyyin
emojisiyle" bitireceğim.
Kızlar…
Kabe'den içtihat geldi…
Gülümseyen, ağlayan, kızan, heyecanlanan, hayret eden, etmeyen
başörtülü kız emojisi de yapılabilir.
Hiç korkmayın… İzin çok yüksek yerden geldi…