NTV'den Habertürk'e flaş transfer olarak geçti.
Sadece 2 gün Habertürk ekranında kaldı.
Üçüncü gün "hadi bana eyvallah" deyip çekip
gitti.
Peki ne oldu o 2 günde?
Gülay Özdem ne yaşadı o
2 gündeki "arkasına bile bakmadan" kaçtı?
Kulağıma gelenleri söyleyeyim...
Gülay Özdem Habertürk'ün kapısından içeri girdiği anda
"dumur" oldu.
Yiğit Bulut diktatörlüğünde işler çok farklı
yürüyordu.
Bulut'u gören nem kapıyordu.
İnsanlar duvar diplerine sinerek ilerliyordu.
Muhabirler "tuvalet" için bile izin ister
haldeydi.
Kapıdan girenin seceresi tutuluyordu.
Eh özgür ortamdan gelmiş kızcağız...
Jöle diktatörlüğü hakkında
"kör cahil"...
O sanıyordu ki orası bir medya kurumu.
Dahası sanıyordu ki Yiğit ona verdiği sözleri
tutacak...
Ne vaat ettiyse transfer için yerine
getirecek.
Hak getire...
Algılayamadı iki gün boyunca bu durumu...
Ta ki Yiğit onu karşısına çekene kadar...
Gülay Özdem'den isteği sadece spikerlik değildi Yiğit'in...
Hani deyim yerindeyse "etinden, sütünden,
yününden" de yararlanmak istiyordu.
-"Konuklarını kendin bulacaksın, konuk editörü filan
isteme benden" diyordu...
Gülay Özdem itiraz etmeye kalktı...
-"Olur mu canım ben spikerim"
diyerekten...
Olurdu Yiğit bir 'ol' deyince...
Ne demekti "olmaz"...
Habertürk'te bütün spikerler böyle
çalışıyordu.
O niye itiraz ediyordu ki...
Hem bitmemişti ki Yiğit efenin istekleri..
"Programın tüm işleri de senin
üzerine..."diyordu devamında...
Gülay Özdem'in başından sanırım o anda kaynak
sular dökülmeye başladı...
Kanala adım attığı anda başlayan;
-"Ben nereye geldim" sorusu kulaklarında çınlar
oldu...
2 gün dayanmıştı da...
3.günü çıkaramazdı bu anlayışla...
O anda tası tarağı topladığı gibi kendini kanaldan dışarı
attı...
Yiğit mi?
"Amaaan, biri gider biri gelir... Yok gelmedi ben
yeterim" diyordur sanırım onun arkasından...