Benim ve birçok insanın içinden ne yazmak ne de konuşmak
geldiği günlerde.
Uzun zamandır susan önceki cumhurbaşkanı.
Ülkede neler neler oldu da, kameralar önüne çıkıp konuşmamış bir
önceki cumhurbaşkanı.
Durup dururken neden çıkıp da NTV'de konuşmak
ister? Bu soruyu kafaya takarak izledim söyleşiyi.
Zamanlama kendi başına cevaptı.
Karşısındaki gazeteciler kendi öncelikli konularına çekmeye
çalışacaklardı. Ne var ki Gül'ün aklı o tuzağa
düşmezdi. Düşmedi.
O anlarda sahada top çeviremeyen Fenerbahçe'nin
tersine, sorular karşısında laf çevirdi, durdu.
Mesela. Murat Yetkin dönüp dönüp medyaya
baskılar konusunda bir çıkış cümlesi almaya çalıştı.
İş dünyasının cevabını aradığı soruya aracılık etti: Gül
siyasete dönecek mi?
Yani. Gül'den medet umalım mı?
Gül bu tuzağa da düşmedi, iş dünyası da ne tarafa gülümseyeceği
konusunda net bir cevap alamamış oldu.
Ayşe Böhürler, Erdoğan-Gül barışmasını sağlayarak,
partisinin önünü açıcı cevaplar peşindeydi. O da
istediğini alamadı.
Ali Bayramoğlu Türk-Kürt ilişkilerine dair bir devlet
eleştirisi bekledi. Olmadı.
Çünkü.
Böyle söyleşilerde gazetecilerin dediği olmaz. Kontrol
konuk konuşmacıdadır.
Söyleşiyi de konuşmacı talep eder, yoksa NTV'nin
gazetecilik başarısı değildir.
Konuşmacı "size gelip konuşayım" diyorsa,
mutlaka "bir şey" demek istiyordur.
Bir derdi vardır, onu paylaşacaktır.
Bir açıdan bakarsanız iki koca saatte Gül hiç dişe
dokunur bir şey dememiş olabilir.
Benim açımdan bakınca şu iki mesajı vermek için konuşmuş
olabilir:
Bir, siyaset üslubuna dikkat çekti. Birçok kez
"söylem", "yönetişim", "üslup"tan ve öneminden söz
etti.
İki, milletvekili listelerinin kesinleşmesinden
bir gece önce konuşması zamanlama soruma cevaptı. Kendi
arkadaşlarının uzun methinden sonra, aday olmazlarsa çok
üzüleceğini söyledi.
Gül'ün bu mesajlar için televizyona ihtiyacı mı
vardı? Demek ki varmış.
Artık bir etkisi olur mu, olmaz mı
göreceğiz.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan bu söyleşide en çok neye kızdı
derseniz partisiyle "yozlaşma" sözcüğünün yan yana
konmasına kızmıştır.
MEDYATİK OLMA HEVESİMİZİN SONUCU, İŞTE
KAYMAKAM
Hassa'nın kaymakamı, evlatlarının şehit olduğu
haberini anne ve babasına haber vermeye kamerayla gitmiş.
Görüntüleri de kaymakamlık web sitesinde yayınlamış.
Kıyamet koptu.
Kopsun. Ve o kıyamet, insanlıktan çıkmış herkesi yesin
bitirsin.
O kıyamet acımasız, yüreği kuru, ruhu çirkin herkesin
belasını versin.
Kaymakamda somutlaşan şu duruma bakın;
Televizyona çıkmayanları yaşamıyor
sayacaksınız.
Üç dakika ekranda görünmek için yapılan soytarılıkları
alkışlayacaksınız.
Göçmenlerin ölümünü, bir bebek bedeninin deniz kıyısına
vurmuş fotoğrafını görmeden fark etmeyeceksiniz.
Gerçekler, televizyonda yoksa, gerçekleşmemiş sayacaksınız.
Kalbinizin, beyninizin yerini gözleriniz
alacak.
Sonra da çıkıp kamerayla şehit ailesine gidip haber veren
kaymakamı taşlayacaksınız.
Taşlayın da, bir çakıl taşını da insanı insanlıktan
çıkaran televizyona atın.
KAPİTALİZM BÖYLE BİR
ŞEY
Gündüz. Öğrencilerden biri, "Şehit sayısı arttıkça
sokakta bayrak satan insan sayısı da artıyor. Utanç verici
bu" dedi.
Akşam. NTV haberlerinde. FED faiz oranının TL'ye etkisini analiz
eden ekonomist şöyle diyordu: "FED kararları sonucunda
TL'nin dolar karşısındaki durumu ülkedeki terör ve şehit
haberlerinin durumuna bağlı."
GALATASARAY NASIL
KURTULUR?
Bir, evimizin oğlu değil de
"Galatasaray" markası kadar büyük bir teknik
direktörle çalışırsa.
İki, antrenman sahasında teknik direktörle
sarmaş dolaş olmayı iyi iletişim sanan bir kulüp başkanıyla
yönetilmezse.
Üç, taraftarı eski güzel günler hayalini
unutup, yeni gerçeklere alışırsa.
Dört, Galatasaray'ın "creme de la creme"
beyleri, armut piş ağzıma düş bencilliğini bırakıp takıma sahip
çıkarsa.
AKLIMDA KALAN
Acıklı komedi bir
durum: Efendim, CHP ile
Ali Taran anlaşamamış, çünkü kampanya
bütçesinde anlaşamamışlar. Çünkü CHP'nin parası
yokmuş! Bu ifadeye kim inanır bilemem. CHP, tipik
Türk usulü "yapma bu yanlış" uyarısını dinlemeyip,
yaptı, hem seçim, hem para kaybetti. 15 Şubat 2015'te, CHP'nin
Taran'a kampanyayı vermesinin yanlışlığını yazmıştık, okurlar
tanık. 7 Haziran'da haklı çıktık. Şimdi. "CHP, kendisine
seçim kaybettiren Taran'la çalışmak istemedi" demek
yerine. Bütçe bahanesini ileri sürmek, Taran'ın imaj kurtarma
işlemi olabilir ama buradan bakınca durum acıklı bir komedi.