Sevgili 2017...
2016 öyle kötü bir yıldı ki, son günlerinde artık "off be, bitse
de gitsek" moduna geçmiştik.
Şimdi sen gidiyorsun... Ardından "nasıl bilirdiniz?"
dediklerinde "iç güveysinden hallice" demek geliyor içimden.
Benim için "niye ki"lerin ve "iyi ki"lerin yarıştığı bir sene
oldun.
Seni tanıdığıma sevindim ama ardından da su dökemeyeceğim kusura
bakma. Çünkü 2018 sabırsızlıkla bizimle tanışmayı bekliyor. Tek
temennim gelen gideni aratmasın.
2017 için bir Z raporu yazısı değil bu.
Zira seneler de insanlar gibi, yaptıklarından çok bizde
bıraktığı duygular kalıyor hafızalarda.
Uzun zamandır içinden geçtiğimiz sancılı süreçleri düşününce,
insanlarda genel bir yorgunluk halinin getirdiği içe kapanma ve
uzaklaşma isteğini görmemek mümkün değil.
Sözün kıymetinin olmadığı, kimsenin kimseyi anlamak istemediği,
aslına bakarsanız kimsenin anlaşılmak da istemediği, sadece
içindekileri döküp bireysel bir tatminle yetindiği dönemler
bunlar.
Adalet duygumuzu her gün biraz daha kaybediyoruz. İşin kötüsü
bunu dert de etmiyoruz.
Herkes kendi dairesi içerisinde sürekli bir olumlama beklentisi
içinde, olumsuz tek bir laf dairenin dışında kalmaya kafi.
Yalanların, yaftalamaların ve iftiraların prim yaptığı şu
zamanda her geçen gün daha büyük daha büyük yalanlarla el
yükseltmenin derdinde kimileri.
İşte bu yüzden iyiyi, doğruyu ve ahlaklı olanı tavsiye edenler
kendilerine yer bulamıyor böyle bir dünyada. Şimdi bakıyorum da
artık bu tür insanlara yer açılsa bile, böyle koflaşmış bir düzenin
parçası olmaktan kendileri kaçıyor.
Bazen durmak iyidir, durmak ve sadece seyretmek...
İnsan, kendini ait hissetmediği bir bütünün parçası da olamıyor.
Yani en azından bazıları için hala geçerli bu kural.
Bütün bu sorunların hiç de ayırmadan her kesimde ve alanda bir
daralmaya sebep olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.
Siyasetten tutun da medyaya, sivil toplumculuktan tutun da bir
arkadaş grubuna kadar bunu gözlemlemeniz mümkün.
Bundan daha bir iki yıl öncesine kadar her şeyin
siyasallaşmasından şikayet ediliyordu. Son zamanlarda ne bu tür
konuşmalar duyuyoruz ne de yazılar okuyoruz.
Galiba bir çıta vardı ve genel olarak o çıtayı geçtik.
Misal troller bile eskisi gibi değil artık. Bir formdan düşme,
bir salmışlık hali, bir adam sendecilik...
Twitter fenomenlerinden çok Instagram fenomenlerinin konuşulduğu
bir sene oldu 2017, daha ne deyim.
Mevzuyu her darbe sonrası yaşanan apolitikleşme eğilimine
bağlamak fazlaca politik olur.
Hem Merkür retrosunun hakkını yemek de bize yakışmaz.
En azından bir kesim için yaşanan bu tuhaf geçiş sürecinin çok
da uzun sürmeyeceği kanaatindeyim.
Çünkü yepyeni kırılmalarla ve olaylarla çılgın bir 2018 bizi
bekliyor.
Geçenlerde bir söz okudum bir yerlerde " İyiler genelde kaybeder
ama iyilik daima kazanır"...
Yaşadığımız her şeye rağmen ben bundan daha fazlasına inanmak
istiyorum.
Dünya nereye giderse gitsin içinde iyiliği, doğruluğu ve adaleti
öldürmeyen, çıkarlarından çok ilkelerine bağlı, güçlünün değil
haklının yanında duran ve hala "kul hakkı"nı mihenk taşı yapan,
ayrışmadan çok birleşmenin gücüne inanan, vicdanının sesini
parayla, makamla, kötülükle bastırmayan insanlarla ayakta.
Eksilen, kırılan, örselenen yanlarınıza inat bu insanları bulun
ve sıkı sıkı sarılın onlara.
Her kaybediş bir kazançtır aslında.
Yeter ki umudumuzu, inancımızı kaybetmeyelim.
Hepinize sağlıklı, huzurlu, bereketli, iyiliklerle dolu bir sene
diliyorum.
Ve sevgili 2018, gelirken yanında bize bunları da getir.
twitter.com/Htckubra
Facebook Hatice
Kübra