Artı 1 kanalında yaşanan maaş krizi çözülemeyince orada çalışan
televizyoncular kanala ortak olmuşlardı.
İki gün önce topluca istifa etmişler.
Trajik durumlardan komedi üretmekte mahir ülkemizde
durum şöyle de özetlenebilir: İki gün önce medya patronuydular,
bugün işsizler.
Aslında ciddi anlamda işsiz de sayılmaz çoğu. Yani
işsiz kalıp da eve götürülecek ekmeği düşünmek zorunda kalan birçok
gazeteciden epeyce uzaklar.
Açık konuşalım. İstifa ettikleri için isimleri ortada
dolaşanların (Özgür Mumcu, Can Dündar, Yavuz Oğhan, Koray
Çalışkan, Pelin Batu, Mirgün Cabas vs.) çoğu için Artı 1,
hobi gibi bir şeydi.
İçlerinde dostlarım da var,
“merhaba” demişlikten pişman olduklarım da.
Ama bir de medyanın adsız gazetecileri var,
çalışırken hamallık derecesinde çalışıp, işsiz kalınca dibine kadar
işsiz olanlar. Onlar çalışırken de yok gibidirler, işsiz kalınca
da.
İtiraf, “Çalışanları kanala ortak olacak,
Artı 1 kurtulacak” dediklerinde epeyce şaşırmıştım.
Gazeteci ortaklık işi tutmazdı çünkü;
Bir, benim bildiğim gazeteci,
gazetecinin kurdudur.
İki, gazetecilerin ortak olacağı bir
gemi asla limana varmaz maceraya meyillidir.
Üç, ikisini bir araya getirmek
zordur. Bir kafeye beşini toplamaya çalışsan birinin işi çıkar,
biri “geç gitsem ne olur”, diğeri “yolda
bir habere takıldım” der, öbürü bambaşka yerlere
savrulur.
Kafeye giden de hiçbir şey olmamış gibi, randevuya
gelinmemesi son derece doğalmış gibi öylece oturur.
Terk edilmek doğasında vardır bu işin.
Dört, adı üstünde, televizyoncu
vitrine oynayan demektir. Vitrini bırakıp vitrin gerisine kim
motive olmak ister?
Beş, televizyon kavramına
taşıyabileceği yükten daha fazlasını (ciddi yayıncılık, düzgün
program vs.) yüklemeyelim. Televizyon işini halâ habercilikle yan
yana tutan entel arkadaşların cahil halleri ne paradoks ama.
Sonuç olarak;
Artı 1, başlangıçta bir idealdi. Ya da biz öyle
sandık.
Oysa idealizmin güzel çocukları tarihin çamurlu
sularında kaybolup gideli epeyce olmuştu ve kimse farkında
değildi.
Artı 1’de kriz başladığı günlerde Acun Ilıcalı Tv8’i
aldı ve şimdi adam gelir vergisi sıralamasında 16.! İlk icraatı
neydi hatırlayan var mı? “Bizim kanalda haber yok!”
Yeniden hatırlayalım:
Televizyon bir oyun kutusudur, haber kutusu değil.
Habercilik yapar gibi olanlara bakmayın onlarınki de bir tür oyun
aslında.
Ve elbette;
Televizyon yönetenleri ciddiye almayın. Onlara ne
yapmaları gerektiğini siyasetçiler ve izleyiciler söyler.
AKLIMDA
KALAN
Gazetecilerin alçaklıkla
imtihanı:Ahmet Altan “Gazeteciliğin
yüzde 99’u alçaklıktır” demiş. Ortalık karışmış. Zaten hallaç
pamuğu olan ortalık, daha da nasıl karışmışsa artık. Haluk Şahin
hoca da üşenmemiş yanıt vermiş: “En son konuşacak insan Ahmet
Altan’dır.” Haluk hoca haklı da, mesele Altan’ın sonunculuk
sıralamasına gelince, liste uzar gider. En son gazete yayın
yönetmenliği yapacak olan da Ahmet Altan değil miydi? Ama oldu.
Dünya Basın Özgürlüğü gününde gazetecilik adına konuşacak en son
kişi de o değil miydi? Burası Türkiye, oluyor böyle.