Barış sürecini hükümet adına çekip çeviren bir gazeteci
topluluğu türedi.
Hükümet adına bütün eleştirileri göğüslüyorlar ve sürece dair
eleştiri getirenleri anında "barış karşıtı"
pozisyona itiyorlar.
Onlardan başka kimse ‘barış’ı bu kadar
istemiyor. Onlardan başka gelinen noktanın değerini anlayan yok.
Bundan sonra kimsenin çocuğunun ölmeyecek olması onlardan başka
kimseyi sevindirmiyor.
Yazdıklarıyla, benimsedikleri üslupla verdikleri hava böyle.
Öyle ki onlardan başka herkesin ‘barış’a dair
gizli bir hesabı var.
Siyasetçilerin zaman zaman tutum değiştirmesini anlarız. Sonuçta
oy hesabına göre konum belirliyorlar.
Fakat ilginç olan iktidarla beraber tutumunu değiştiren,
iktidarın aldığı konuma göre kendi konumunu belirleyen
gazetecilerin durumu.
Bazen karıştırıyorum, bu arkadaşlar hükümet sözcüsü mü,
yoksa gazeteci mi?
Başbakan Erdoğan 1 yıl önce “en büyük milliyetçi
benim” dediğinde bu arkadaşların büyük bir kısmı da
milliyetçiydi.
Yazılarını bu minval üzere yazıyorlardı.
Başbakan Erdoğan Öcalan’ın asılmasını konu ettiğinde bugün
herkesten daha çok ‘barış yanlısı’ gözüken birçok
gazeteci “PKK’nın ne kadar kanlı, dinsiz ve Zerdüştlükten
beslenen bir terör örgütü” olduğunu anlatıyordu
köşelerinden.
Öcalan işe yaramaz’ın tekiydi.
Başbakan Erdoğan’a göre "BDP terörden beslenen bir
yapı”yken bu arkadaşlara göre de BDP asla yaklaşılmaması
gereken bir partiydi.
Sonra iktidar tutumunu 180 derece değiştirdi ve Öcalan ile
pazarlık sürecini başlattı. Bu sefer de Başbakan Erdoğan’ın yanında
bu arkadaşlar var.
Onlara göre “Öcalan büyük lider”, ‘konuşmaları
manifesto”, “BDP taşı elinin altına koyan sorumlu bir
parti.”
Herkesten daha ateşli bir ‘barış taraftarlığı’
yapıyorlar.
Hatta öyle ki yıllardır Abdullah Öcalan’ın muhatap alınmasını,
PKK ile müzakere yapılarak bu kanın durdurulmasını savunan
Hasan Cemal, Ruşen Çakır, Cengiz Çandar gibi isimler bu
arkadaşların yanında sönük kaldı.
Bu gazeteci- hükümet sözcüsü karışımı arkadaşların eskiden beri
bugünkü ‘barış yöntemini’ savunan yazarlara karşı
takındıkları tutumu görünce ne yalan söyleyeyim benim yüzüm
kızarıyor.
Mesela hatırlar mısınız, Ahmet Altan Başbakan Erdoğan ile niçin
ters düşmüştü? Ya da Hasan Cemal? İktidarın ilk yıllarında
verdikleri desteği niçin geri çekmiştiler bu yazarlar?
Başbakan Erdoğan’ın ve özellikle de İdris Naim Şahin’in
‘Kürt sorunu’nda çatışmayı tercih etmesi üzerine
araları açılmamış mıydı?
Ahmet Altan yıllarca köşesinden Öcalan’la müzakerelerin
başlatılmasını önerdiğinde, bugün ‘barış
taraftarı’ kesilen yazarlar ne yazıyorlardı Ahmet Altan
hakkında?
Gazetecilikle hükümet sözcülüğünü bir arada götüren bu
arkadaşlara bir çift sözüm var.
Sevgili arkadaşlar, birçoğunuzun 6 ay önceki yazısının mürekkebi
daha kurumadı.
Herkes birkaç ay öncesine kadar ne yazdığınızı hatırlıyor.
Başbakanı savunmak için Öcalan ile görüşülmesini öneren
gazetecilere neler dediğinizi kimse unutmadı.
Gazetecilik iktidarın aldığı tutuma göre kendi konumunu
belirlemek değildir.
Gazetecilik hükümetlerden bağımsız tavır belirlemeyi, kişilik
sahibi olmayı esas alır.
Gazetecilik iktidarların yaptığı işleri başkalarına karşı
cansiperane savunmak değil. O işlerin daha iyi yapılması için görüş
belirtmektir. Eksikliklere dikkat çekmektir. Yanlışları
söylemektir. Daha iyisini istemektir.
Yıllardır “Öcalan’ın muhatap alınmasını, PKK ile
müzakere masasına oturulmasını” savunanların bugün sürecin
aksaklıklarını eleştirmesi sizi katmerli ‘barışcı’
yapmaz.
Sürecin gidişatını eleştiren bu arkadaşları da
‘barış karşıtı’ yapmaz.
İktidarın kanatları altında kendinize mevzi bulduğunuz
için daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi ihtiyacı
duymayabilirsiniz.
Fakat herkes sizin gibi iktidara bu kadar paralel bir tutum
içerisine girme kıvraklığını gösteremiyor.
Bu nedenle insanların ‘barış süreci’nde daha
fazla özgürlüğe, demokrasiye ve tahammüle vurgularını lütfen
yadırgamayın.
Bu vurguların ve çabaların altında ‘barış
karşıtlığı’ aramak sadece sizi komik duruma düşürüyor.
Bazen diyorum ki “yaradan insana sağlam bir
kişilik vermemişse, bu insanları eleştirmek biraz havada kalmıyor
mu?”
Vermeyince mabud, neylesin Mahmut misali.. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya
Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın