Freddy Krueger’in yakasındaki gül

Freddy Krueger’in yakasındaki gül

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

Bir zamanların fenomen korku filmi Elm Sokağı’nı izlemişsinizdir. Freddy Krugger filmin başkahramanıydı.

Ve bir yangında tepeden tırnağa yanmış Freddy, insanların rüyalarına girip dehşet saçıyordu.

Mamaray’ın hizmete girecek olmasından dolayı duyulan sevinci görünce gözümde Freddy canlandı.

Fakat bir farkla: Freddy’nin yakasına gül iliştirilmiş!

Marmaray da yanmış, tükenmiş, şehir olamamış İstanbul’un yakasına takılmış bir gül gibi duruyor.

***

Marmaray’a sevinenler ve sevinemeyenler diye iki grup var. Baştan belirteyim bu iki gruptan da değilim.

Seviniyorsanız ya “AK Parti’li ya da AK Parti’ye göz kırpanlardanısınz.” Sevinmeyip “Zemin sağlam değildi” veyahut “Halkın vergileriyle yapıldı, arabrtmaya gerek yok”  gibi bahanelerle projeye soğuk yaklaşıyorsanız  AK Parti’nin ‘iflah olmaz muarızı’ muamelesi görüyorsunuz.

Fakat tartışmanın daha önemli bir yönü var.

Bence asıl sorun ölmüş bir şehre Marmaray yapmak.  Şehrin gerçek bir plana bir bütün olarak ele alınmaya ihtiyacı var. Marmaray'a değil. 

İstanbul  perişan vaziyette. Kaos hakim. Burada gündelik hayatın kabustan farkı yok.

20 yıldır bu şehre bir letafet, ferahlık kazandıramamış insanların sorunun çözümüne Marmaray’la başlaması biraz tuhaf. 

Çünkü bir önceki seçimde büyük bir heyecanla hizmete sunduğu metrobüsün bugün iflasını açıklayan yönetim, yeni bir seçim arifesinde bize Marmaray’ı hediye ediyor.

İstanbul 20 yılda küçük bir kasabadan büyük bir köye dönüştü. Bunu hepimiz gözlemliyoruz.

Kaldırımları yok. Parkları yok. Düzen yok. Tertip yok. Şehir planı yok. Kendine has bir mimari kimliği yok. Trafik desen büyük bir kabus. İstanbul denince artık aklımıza AVM geliyor.

Ve biz böyle bir şehri Londra’ya bağlamış olmakla övünüyoruz.

Üsküdar’dan Kadıköy’e, Eminönün’den Taksim’e yürüyerek gidilmeyen bir şehiri Londra’ya değil uzaya bağlasak bile ne değişecek ki?

Kısacası insanı huzursuz edecek, hayatı çekilmez kılacak şeylerle kuşatıldık. Bir şehirde değil, tıka basa dolu, loş bir hangarda yaşıyor gibiyiz.

Böyle bir hangarın içindeki ulaşımı kolaylaştırmak için, önce ülkenin genelini planlamak gerekir.

Metrobüse verdiğimiz öncelik sorunu çözdü mü? Peki Marmaray çözecek mi? Bu konuda kimsenin en küçük bir umudu var mı?

İstanbul’u, Türkiye’yi baştan sona bir plan çerçevesinde ele almak gerekmez mi?

20 milyondan fazla insanın, sokak hayvanlarının, dar sokaklarda, rezil trafikte boğulduğu bir şehirde, Marmaray “köklü bir çözüm” olabilir mi?

Plansız yapılan, araya sokuşturulmuş projelerin gelecekte daha büyük yük olmayacağını kim iddia edebilir?

İşte, sorun çözmek üzere yapılan metrobüsün kendisi bir soruna dönüştü.

Diğer taraftan hangi sorun daha öncelikli?

Geniş kaldırımlarımızın, büyük parklarımızın, uyumlu binalarımızın, mimari standartlarımızın olmaması mı esas sorun yoksa Kartal’dan Avcılar’a 3 saatte öyle ya da böyle gidiyor olmamız mı?

İstanbul’un öncelikle insanlara huzur verecek bir sakinliğe ihtiyacı var. Hepsinden önemlisi de bunu sağlayacak bir kültüre ihtiyaç var. Kent bilincine, mimari şuura ihtiyaç var.

Tüm bu sorunlar orta yerde duruyorken metrobüs veyahut Marmaray veyahut tramvay hatları gibi palyatif projelerle bir yere varamayız.

İstabnul’un siluetinin bozulması mı, yoksa Marmaray’ın yapılmış olması mı? Hangisi daha  çok etkiliyor sizi?

Kaybolan siluetin, kent kimliğinin acısını, Marmaray’la telafi etmek mümkün mü cidden?  Twitter.com/acikcenk 

 Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın