Benim işim eleştirmek…
Adamı
susturmak
Elime uzaktan kumandayı her alışımda önce 44’e basmama sebep olan
haber kanalıdır HaberTürk…
Belki “alışkanlık” belki de
daha çok ilgilendiğim tür programlar yaptığı için bu
böyle…
Ama giderek eski düzene mi
dönüyor ne?..
“Gücü
özgürlüğünde” sloganını neredeyse herkese
ezberleten HaberTürk TV, özgürlük
düşmanlığına doğru kayıyor neredeyse…
Nereden mi
çıkardım?..
Söyleyeyim…
Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in terörle müzakerenin önemini anlatmak
için söylediği, “silahlar sussun adamlar
konuşsun” cümlesini dün HaberTürk
TV’de duydum.
Ayakta alkışlanacak kadar doğru
ve haklı bir “hüküm cümlesi” kurmuş
Sayın Bakan…
HaberTürk de bunu kamuoyuna
duyuruyor…
Ancak…
Aynı anda bir başka haber daha
aldım ve kanım dondu…
Adalet
Bakanı’nın“Silahlar sussun adamlar
konuşsun” sözünü döndüre döndüre
veren HaberTürk TV ise adamları susturup
silâhları (dedikodu) konuşturuyor…
Nasıl olduğunu
anlatayım…
Daha önce
aralarında Mehmet Altan’ın da bulunduğu dört
profesörden üçü; sanki Mehmet Altan’ın
kovulmasını masum bir davranış olarak göstermek istermiş gibi
birkaç gece ayrıldıktan sonra Altan’ın
yerine Faruk Hoca’yı (Birtek) alıp yollarına
devam edeceklermiş…
Yahu bu nasıl bir
aydın ahlâkı böyle?..
Bu nasıl bir
akademisyen etiği?..
İnsan yola birlikte çıktığı
birisini arasında göremeyince hiç mi sesini
çıkarmaz?..
Hiç mi
sorgulamaz?..
Yahu şehirlerarası otobüsler
mola verdikten sonra bile “yanındaki koltuktan
gelmeyen yolcu var mı?”diye soruluyor da bu üç profesör
nasıl olup da “Mehmet Altan
nerede?” diye sual etmiyorlar…
Etmiyorlar, edemiyorlarsa bunun
adı “param cebime girsin de kimin sesi kısılırsa
kısılsın” demekten başka bir şey olabilir
mi?..
Yuh yani…
Hem yönetime yuh hem de
Altan’ın susturulmasını içine sindirebilen eski program
arkadaşlarına yuh!..
|
Sadece medya sektörünün değil; dünyanın “en
zor” ve hatta “en
sevimsiz”işlerinden biri…
Oğlumun dediği gibi:
“Eleştiri bir insanı daha dirençli yapar babacığım…
Eleştiri sadece boş değil, tehlikelidir de... Eleştirilen insanın
gururu kırılır, onuru zedelenir, kendinde vehmettiği önemlilik
duygusu yok olur ve haliyle öfkelenir… Yani sen bir insanının
hatalarını yüzüne vurmayı mertlik sayarken aslında pek de akıllı
bir iş yapmıyorsun benim canım babam... Eleştirdiğin kişinin
yanlışlarını düzeltmiyor adamı daha çok yanlış yapmaya
itiyorsun”…
Evet…
Oğlumun da benim işime karşı yönelttiği bu eleştirinin
doğruluğunu kabul ediyorum ama ben sadece yanlışlıkları yazan biri
değilim ki;
eğer güzel bir şey yazmışsa bir meslektaşım, doğru bir
analiz çıkarmış, kamuoyu lehine bir iş yapmışsa alkışlıyor,
övüyorum da…
Çok mu uzattım yoksa?.
O halde ana konuya döneyim…
Dün Oral Çalışlar’la ilgili
yazdıklarım benim de eleştiri mailleri almama sebep oldu…
Küfür ve hakaret olmadığı sürece hepsi başımın
tacı…
Nitekim dün çok az küfür ve hakaret vardı…
Ama bir tanesinin küfür ve hakaret mi yoksa saflık mı
olduğuna karar veremedim…
“Oral Çalışlar’ı
kıskanıyorsun”diyordu bir okur…
“Kıskanmak”…
Allah Allah!..
İnanın hiç düşünmemiştim ancak kıskançlık öyle bir duyguydu
ki bazen yaşıyor ama anlayamıyordunuz…
Düşündüm…
Hem de bayağı çok düşündüm…
Yahu sahiden de ben Oral Çalışlar’ı
kıskandığım için yapmış olamaz mıydım o eleştirileri?..
Öyle ya; Taraf’ı karşılıksız seviyor,
beğeniyordum…
Acaba benim gibi bir değeri(!) görmezden geldiği için
gazetenin patronajına kızmış, küsmüş olabilir miydim?..
Ben şurada dururken sen git Oral Çalışlar’a hem
de bir yıllık ücretini peşin peşin ver de benim gibi
üç otuz paraya genel yayın yönetmenliği yapabilecek birini
görevlendirme…
Vay anasını ya…
Evet evet…
“Burada (Radikal) rahattım, dört güz yazıp maaşımı
da alıyordum, sıkıntıya gideceğim
biliyorum”mealinde sözler
söyleyip “amatör futbolcu” ayaklarına
yatan Oral Çalışlar bir yıllık maaşını
peşin almış…
Bir yanda hasta eşini tedavi ettirebilmek için hak ettiği
maaşı alamayan yazı işleri çalışlanları,
diğer yanda bir yıllık ve irice bir maaşı peşin alıp
cebine koyan Oral Çalışlar…
Evet arkadaş…
Sonunda karar verdim…
Ben eleştiri falan yapmıyorum…
Hayatım boyunca hiçbir gazeteden bir yıllık maaşımı
peşin alamadığım için bunu başaran Oral Çalışlar’ı
kıskanıyorum…
Hey bana mail yoluyla “kıskanç” olduğumu söyleyen
okur…
Evet ulan kıskanıyorum var mı diyeceğin?...
Kıskanıyorum, kıskanacağım…
Yuh ulan bana…
Tüüü benim yüzümeeee…
Kıskanç
herif n’olcak?..
Vatansever bir meslektaşının
bin bir fedakârlıkla bir elini yağ, diğer elini bal
tenekesinden çıkarıp da yılanlı, çıyanlı ve bilumum haşereli
tenekeye sokmak için bir yıllık maaşını peşin alışını bile
kıskandım…
Tüüü benim yüzümeeee…
Tüüüüüüü!..
adnanberkokan@gmail.com