Uzun zamandan beri sol kökenden gelen bir çok aydın, yazar,
çizerin 'Kürt sorunu'nu ele alma biçimlerine olan itirazlarımı dile
getiriyordum.
Bu aydınların meseleye yaklaşımlarındaki tarafgir
tutumun sorunu daha da içinden çıkılmaz hale sokacağını
söylüyorum. 'Kürt sorunu'nun ideolojiye alet edilmemesi
gerektiğine özellikle vurgu yapıyorum.
Perşembe günü Akşam gazetesinde gördüğüm bir haber birkaç yazıda
üzerinde durduğum ideolojik hesapları faaş etti.
Gazete bazı sol aydınlarla 'solcuların Kürt sorunuyla yollarının
nerede kesiştiğini' irdeleyen bir röportaj yapmış.
Ertuğrul Kürkçü ve Baskın Oran gibi sol aydınların “Kürt
hareketi esasen yoksul işçi ve köylülerin hareketidir. Bu da
sosyalist çizginin bütün programlarına tekabül eder. Sol olacaksa,
bu blokun zemininde olacak” şeklindeki iddialarına
bakılırsa 'Kürtler sol hareketin yeni tabanı
olacak.'
Biliyorsunuz solun dinle olan mesafesi ve Türk halkının dinle
olan sağlam bağı, bu ideolojinin Türkiye'de zemin bulmasına, sağlam
taraftar oluşturmasına engel oldu. Sol aydınların halkla arasına
koyduğu bu mesafe, solun Türkiye'de başat rol oynamasına müsaade
etmedi.
Sonuç alamayan, iddialarında yol kat edemeyen sol ideoloji,
başarısızlığa mahkum oldu.
Dağıldı.
Keskin solcular evrim geçirdi.
Kimisi kendine 'Demokrat', kimisi ise 'Liberal' adını koydu.
Edindikleri bu yeni kimliklerle Türkiye'de mazlum kesimlerin
sözcülüğüne soyunarak sol ideolojiye mensupken toplayamadıkları
taraftarları 'belki böyle toplarız' çabası içerisine girdiler.
Şimdi yeni bir durum var ortada. ‘Kürt hareketi’ni
kendine zemin olarak seçen aydınlar hareketi.
Görünen o ki 'Kürt Hareketi'ni zemin alarak daha önce halkla
kuramadıkları bağı bu vesileyle kurabileceklerini düşünüyorlar.
Bu konudaki kuşkuculuğum, herhangi bir ideolojik mensubiyetle
ilgili değil. Bir tarafın mensubu olarak bakmıyorum olaya. Nitekim
Kürtler ister solcu olurlar ister sağcı. İster İslamcı olurlar,
isterse Kürtçü…
Benim için önemli olan sağlam bir kişilik
sahibi olmaları.
Benim itiraz ettiğim nokta aydınların meseleyi ele alırken
gösterdikleri tarafgir tutum. Taktıkları maske. Gizledikleri
asıl niyet.
İşte bu nedenledir ki Kürt sorununu kendi çizdikleri
çerçevede değil, PKK-BDP söyleminin çizdiği çerçevede ele
alıyorlar.
Sırrı Süreyya Önder, Cengiz Çandar veyahut Nuray Mert gibi
solcuların söylemlerine bir bakın bakalım. Bu arkadaşlar
Kürt sorununu konuşurken sanki PKK kampından çıkıp gelmiş
gibi bir halleri var. Haksız mıyım?
Konuya öyle heyecanla, öyle taraf olarak yaklaşıyorlar ki,
bu konudaki motivasyonlarının kaynağını merak ediyorsunuz...
Bu aydınlar Kürtlerle iktidar arasında daha işlek bağ
kurulmasına yardım edebilecekken, böyle anlamlı bir hizmeti
ideolojik tarafgirliğe kurban ettiklerini düşünüyorum.
Bağımsız bir söylem geliştiremiyorlar.
Kürt hareketi kendisine destek veremeye niyetlenen
aydınları asimile ediyor. Suya atılan şeker gibi
eriyorlar.
Doğrusu tuhaf bir durum: Aydınlar uzak kaldıklarında
göremiyorlar, içine girdiklerinde ise eriyorlar
Masada olup konuşabilmek için daha dikkatli olmaları gerekirdi.
.
Yoksa başka bir amaçları mı var? Yani bütün çaba, bütün uğraş,
bütün savrulmalar Kürt sorunu'nun barışçıl bir çözüme kavuşması
amacına matuf değil mi?
Peki nedir asıl amaç?
İşte bu sorunun cevabını Ertuğrul Kürkçü veriyor.
“Sol olacaksa Kürt hareketinin başlattığı zemin üzerinde
olacak.”
Peki. Hadi diyelim ki ‘Kürt Hareketi’ni buraya zemin
yaptınız.
Bu sorunu gerçekten çözmek isteyenlere yapılan haksızlığı bir
tarafa bırakalım. ‘Kürt Hareketi’ne yıllarını vermiş isimlere de
bir haksızlık yok mu? Sonradan katılan bazı isimler neredeyse
Leyla Zana'ya, Ahmet Türk'e nal toplatacaklar,
değil mi?
Abdullah Öcalan da biliyorsunuz üniversite yıllarında sol
hareket içerisindeydi. Sanırım Cengiz Çandar, Ertuğrul Kürkçü gibi
birçok sol kökenli aydınla sınıf arkadaşıydı.
Bu aydınların bugün yapıp ettiklerine baktığınızda,
Abdullah Öcalan'a da haksızlık ettikleri hissine kapılmıyor
musunuz?
Çünkü Abdullah Öcalan 'sol tandanslı bir Kürt Hareketi
başlatacağını' söylediğinde etrafındaki arkadaşları burun
kıvırmıştı. 30 yıl önce burun kıvıranların bugün gelip
hesaplarını 'güç' haline gelen Kürtler üzerinden görmeleri
mertliğe, delikanlılığa sığar mı?
Neyse, burası sanırım BDP ve PKK’lıları daha çok
ilgilendiriyor.
Hani ideolojiler bitmişti? Son yıllarda hep bu cümleyi
işitiyorduk. Değil mi?
“Artık sağcılık, solculuk, İslamcılık diye bir şey kalmadı.
Hepimiz liberaliz, hepimiz demokratız.” diyorlardı.
Anlaşılan o ki hepimiz yeniden başa döneceğiz. Dönelim de,
sağlam solcu, sağlam sağcı, sağlam İslamcı olmak için biraz fazla
kirli değil miyiz?
Hem daha önce de başaramadık değil mi? Bu sefer niçin başarabilelim
ki?