Engin Ardıç da bir zamanlar Atatürkçüydü ama...

Engin Ardıç da bir zamanlar Atatürkçüydü ama...

Adnan Berk Okan adnanberkokan@gmail.com

ADNAN BERK OKAN

İlahi Engin Ardıç;
"Eski bir Atatürkçü" olarak son on yıldır çok değiştin ve "haklı" gerekçelerin olabilir...
"Ekmek parası" falan hani, saygı duyarım ama...
İlle de Atatürk’ü eleştireceksen neden gerçekleşmiş yanlışlıklarından örnekler vermiyorsun?…
Yoksa bulamadın mı?..
Yahu senin mahalle tonla yanlışını buluyor Yüce Önder’in, onlardan ödünç alıp üstüne üstüne gitseydin ya…
Biliyorum, yine kızacak savcılığa koşup " amca, amca bu adam bana hakaret etti" diyeceksin yine ama ne çare ki rahmetli dedeciğimden bir atasözünü aktarmalıyım, çünkü kendi üretimim olan bir "Adnan deyiş"e örnek vereceğim...
“Öküzün aptalı boğa olur” derdi Merhum
Amacı, el âlemin karısında kızında gözü olan pis heriflerin akıllı olmadıklarını anlatmaktı…
Ben de merhumdan mülhem “yazarın aptalı, olmayana ergi metodu düşkünü olanıdır” diyeceğim…
Yok yok amacım asla sana da aynı sıfatla hitap etmek değil…
Olur mu kardeş?..
Senin gibi cevval bir yazara o sıfat söylenir mi?..
Örnek yani....
Deeeee…
Hani yaşanmış, geçmiş gitmiş bir olayı ve sonuçlarını zaman makinesine girip değiştirecek gücünün olmadığı da malûm…
Yok hayır;
sadece senin için geçerli değil bu kural…
Sen bakma filmlerinin falan yapıldığına…
Zaman – Mekân makinesi henüz keşfedilmediği için şeyttim yani;
yoksa sana “yeteneksizsiniz” diyecek halim yok…
Kimin var ki?..

Yani demek istemem o ki…
Atatürk’ü eleştirmek için “Damat Mustafa Kemal Paşa” diye makale yazmana gerek yoktu arkadaş…
Yani…
“Saraya damat olacaktı ama olamayınca….” diye giriş yapmış ve sonra da “eğer olsaydı” diye devam edip sonunda “…… olacaktı” bağlamışsın ya…
İşte öyle yaptın diye Atatürk’ü küçük düşürdüğünü sandıysan boşuna zahmet etmişsin…
Haaaa…
Mustafa Kemal Saray’a damat olmak istemiş mi?..
İstemiş tabii…
Ama olamamış ki…
Olsaymış elbette tarih değişirdi ama bu gün olmamış bir şey üzerinden Atatürk’e yüklenmek pek de “akıllı” işi değil be koçum…
Bazen düşünüyorum da;
“Acaba?” diye soruyorum kendi kendime…
Allah her kulunun yazılım programına, “akıl, edep, hayâ, izan, vicdan” gibi değerleri koyduğu halde aynı program sende yok mu?..
Var da kullanamıyor musun?..

Yahu Engin Ardıç…
“Halamım sakalları
(tabii aslında sakallı halalar vardır ama asıl olması gerekenleri “ayıp” olur diye yazamadım; ne de olsa benim yüzüm kızarabiliyor) olsaydı amcam olacaktı” misali “Şöyle olsaydı, böyle olacaktı” diyerek aradan yaklaşık 100 yıl geçtiği için bundan sonra olma ihtimali de bulunmayan “olaylara” yaslanmanda anlaşılır hiçbir yan yok…
Dedeciğim yaşasaydı da biri ona:
“Mustafa Kemal İstanbul'da kalsaydı” veya “Saray’a damat olsaydı ne olurdu?” diye sorsaydı; “sen de anandan sığır olarak doğardın” derdi…
Mustafa Kemal Saray’a damat olmadığına göre artık neyi tartışacağız Engin?..
Takmış peşine kendine inananları, almış yanına kendine güvenenleri çıkmış savaş meydanlarına ve başarmış…
Haaaa….
“Ondan sonra demokrat olamamış” diyeceksen de, de ama…
Yahu yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin  sağında, solunda, önünde, arkasında “Demokrat Ülke ” vardı da bir tek O mu olmadı?..
Tövbe, tövbe yani…

Adnanberkokan@gmail.com