Elif Çakır'ın yazdıkları 'şuursuzluk' değil mi?
Elif Çakır'ın yazdıkları 'şuursuzluk' değil mi?
Ah be Elif, ah be Elif...
Ayşe Arman'la tanıştığın gün, onun köşesinde misafir olarak
yazdığın gün, kendini kaybedişini izlemiştim yıllar önce...
Mutavazi bir basın danışmanıyken, yazı ve ekranın şehvetiyle bir
kibir adibedi oldun yıllar geçtikçe.
AK Parti iktidarı ve Fehmi Koru dostluğu seni hepten kopardı
geçmişinden, değerlerinden, gerçek dostluklarından.
Hatırlıyor musun Elif!
Ufacık bir eleştiri karşısında nasıl da uzamıştı dilin!
"Sen benim arkadaşım değilsin" demiştin hatırlıyor
musun?
Ne için?
Gazeteciler.com'da kaybettiğini yazdık
diye...
28 Şubat mağduru diye ağladın yıllarca...
Güç, kudret, şan, şörhet gelince...
Teknelerde doğum partisi günleri düzenledin...
28 Şubat edebiyatını unutuverdin o partileri verirken...
Medyanın kudretli aktörleriyle o teknede kendini
kaybettin!
Bir zamanlar küfür ettiğin Fatih Çekirge'yi
ağırladın ama eski dostların, eski mahallen dışarıda
kaldı. Teknenin yanına bile yaklaştırmadın onları... Biz de
Gazeteciler.com'da kibir abidesi Elif Çakır'a "kaybetti"
dedik... O gün bugündür kayıplardasın bilmiyorum
farkında mısın Elif!
Ekranların zehirlediği bir
çocuk vardı; neydi adı Suat mıydı, Fuat mıydı?
Kozluklu!
Fuat'tı...
Bir gün atv'den Plaza Otel'e birlikte yürüyoruz.
1000 kişiye selam verdi.
İnsanlar şaşkınlık içinde kafa sallayıp geçiyor yanımızdan.
Fuat'ın hastalıklı olduğunu o gün anladım.
Yoldan geçen insanların kendisine selam verdiğini zannediyor ve
herkesi selamlıyordu.
Ekran işte...
Sen de öyle oldun Elif!
Ekran manyağı oldun!
Herkes seni biliyor, tanıyor zannettin!
Daha bir elit (!) takıldın...
Daha bir havai oldun...
Giyimin, kuşamın, eşarbın değişti...
"Koskoca Elif Çakır" olup çıktın maşallah!
İşte o kibir Elif, o kibir seni Nişantaşı duvarına
çarptı...
Ekanlarda parladın, Nişantaşı'nda söndün...
Doğru, yalan Allah biliyor Nişantaşı seni yedi bitirdi
Elif...
Ekrandaki şuursuzluğun, yazılardaki pesyapeliğin seni senden alıp
götürdü Elif...
Mustafa'nın gölgesinde Ocaktan'ın himayesinde bugün
"şuursuz" diye suçladığın Ethem
Sancak'ın sayesinde varoldun! Nişantaşı
olayı seni oradan oraya savurdu, yok olup gittin. Şimdi
eski patronuna, "şuursuz" demeye
"Karar" kılmışsın!
Ethem Sancak'a, Yiğit Bulut'a niye salladığını herkes
biliyor.
Asıl "şuursuzluk" bu değil mi Elif?
Kibrinle bir bütün olmuşsun!
Riyakârlığından kopabilseydin, "şuursuzluk" yapmaz, kendini bir kez
daha rezil etmezdin.
Yapacağın en iyi şey...
Kendin için Elif, kendin için..
Susmak!
Sus Elif, yazma, konuşma, sus!