Sosyal medyada geçtiğimiz günlerde dershaneler kapatılmasın diye
benzeri görülmemiş bir kampanya yapıldı.
"Dershanem olmasaydı" diye başlayan protesto
sloganının ardından gelen cümleleri görseydiniz eminim siz de benim
gibi küçük çaplı bir şok yaşardınız.
Özellikle Gülen cemaati ciddi anlamda seferber olmuştu.
Sanırım sadece bu kampanyaya katılmak için on binlerce insan
Twitter hesabı açtı. Öyle ki kampanyaya teşvik için ödül bile
koyulmuştu.
Doğrusu eğitim sistemindeki aksaklıklar giderilmeden, bütün
çocuklara eşit eğitim sağlayan bir sisteme geçilmeden dershanelerin
kapatılmasının ciddi mağduriyete neden olacağını
düşünenlerdenim.
Dershanelerin bir işlevi olduğu ortada.
Zenginle fakirin aynı eğitimi almadığını ama aynı sınava
girdiğini hepimiz biliyoruz. İktidarın bu mağdur yaratan sistemi
düzeltmeden dershaneleri kapatmaya kalkışmasının izaha ihtiyacı
var
Böyle düşünüyor olmama rağmen sosyal medyada
“dershaneler kapatılmasın” diye yapılan kampanyada
ileri sürülen gerekçeleri ve kampanyaya hakim olan dili,
hamaseti, istismarı görünce doğrusu ürktüm.
Dershanelerin açık kalması için ayet ve hadislerle süslü öyle
gerekçeler ileri sürdüler ki gerçekten gözlerime inanamadım.
Mesela cemaatin önde gelen isimlerinden birinin yazdığı bir
mesaj şöyleydi: “Gözleri var görmezler, kulakları var
duymazlar, dilleri var hakkı söylemezler #dershanemolmasaydı işte
onlardan olurduk.”
Hatırladınız değil mi bu ayeti? Başbakan Erdoğan’ın da sık sık
kullandığı bir ayet.
Benzer mesajları okuyunca bir ara “Meğer dershaneler
olmasaymış bu toplum dinden çıkarmış” dediğimi
hatırlıyorum.
Ticari bir meselenin bu kadar istismar edilmesi gerçekten normal
değil.
Bir cemaatin “dershaneler kapatılmasın” diye bu
kadar ortaya dökülmesi de en az iktidarın tutumu kadar izah
gerektiren bir tablo.
Niçin kendilerini bu kadar açık şekilde ortaya attılar?
Türkiye’deki eğitim sistemindeki aksaklıkların giderilmesi için
böyle görkemli bir kampanya yapmayı düşünmeyen bir
‘yapı’nın mesele dershane olunca canını dişine
takması birçok kişiyi şaşırttı.
Bu kampanya gösterdi ki dershaneler sadece dershane değilmiş.
Tek misyonu çocukları üniversiteye hazırlamak da değilmiş.
Kampanyada sıralanan cümlelerden benim anladığım dershanelerin
asıl misyonu ‘dindar nesil’ yetiştirmek.
Daha doğrusu ‘dindar nesil’ yetiştirmenin
en önemli ayağını oluşturuyormuş.
Dershaneler olmasa çocuklar “dinden-diyanetten, ahlaktan
ve terbiyeden yoksun olacaklar... “ Tema bu.
Gülen cemaati için dershaneler önemli. Bunu hepimiz biliyoruz.
Fakir ve sistem mağduru çocuklara ulaşmak, onları cemaat kültürü
ile eğitmek dershaneler aracılığı ile çok kolay oluyor.
Bunu zaten eskiden beri biliyorduk ama bu kadar önemli olduğunu
bilmiyorduk.
Bütün bu tartışmalar tamam da benim aklıma takılan sorular
var.
Mesela “Dindar nesil için kaynaklık ettiği”
söylenen bir kurum, ‘dindar nesil’ yetiştirmek
isteyen bir başbakan tarafından niçin ivedilikle kapatılmak
isteniyor? Başbakan 'dindar nesil' yetiştirmek
istemiyor muydu?
Diğer taraftan cemaat açısında da tuhaf bir durum var. Bu
dershaneler 'dindar nesil' yetiştiriyorsa bunu
başbakan niçin göremiyor?
Ya ‘dindarlık anlayışların'da sorun var ya da
‘dindarlık’ denilerek yapılmak istenende.
Hangisininki gerçek dindarlık? Başbakan 'dindar
nesil' istiyorsa niçin bu ‘dindarlardan’
memnun değil? Veyahut başbakanın istediği dindarlar ile cemaatin
yetiştirdiği dindarlar arasındaki fark ne?
Cemaatin kampanyada ileri sürdüğü gibi “dindar nesil
yetiştirmek için bu dershaneler çok önemliyse” buna AK
Parti’yi niçin inandıramıyor? Ben cemaatin yerinde olsaydım şapkamı
önüme koyar derin derin düşünürdüm.
Çünkü kendi dindarlıklarına, misyonlarına ve dershaneler
üzerinden yapmaya çalıştıklarına AK Parti gibi
‘dindar’ kimlikli bir iktidarı inandıramıyorlarsa
başka hangi iktidarları inandıracaklar ki? CHP’mi inanacak yoksa
MHP’ mi?
Benzer soru AK Parti için de geçerli. Niçin cemaatin
yetiştirdiği dindarlardan memnun değiller? Ya da cemaatin
yetiştirdikleri dindar değilse ne peki?
Nereden bakarsanız bakın tuhaf bir durum var.
AK Parti ile cemaat arasında patlak veren dershane kavgası MİT
kavgasına benzemiyor.
İlk defa tabanda bu kadar belirgin bir ayrışma var.
Cemaatin olup bitenden uzak durmaya çalışan ama iktidara da
destek olmayı vazife sayan tabanı ilk kez iktidara bu kadar açıktan
öfke saçıyor.
İktidarın dershaneleri kapatma kararını cemaate vurulan büyük
bir darbe olarak görüyorlar.
Yani demem o ki cemaatin 'dindar
nesil'leri Türkiye'nin 'dindar'
başbakanına çok öfkeliler çok.
twitter.com/acikcenk
Bu yazıya
Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın