Çürümüş ama kimse söylemiyor...

Çürümüş ama kimse söylemiyor...

Nuran Yıldız nuran@nuranyildiz.com

Her defasında. Esas meseleyi görmezden gelip kenar köşedekileri mesele etmeye bayılıyoruz.

Az gelişmiş canlılar gibi olaya kafayı takıyor, arkasındaki gerekçeleri görmezden geliyoruz.

Bayılıyoruz gözümüze sokulan üstüne laflamaya, az uzakta duranı görmüyoruz.

"Olay sevici" yanımız, "neden çözücü" yanımıza bin basıyor.

Milli Takımımızla ilgili durum da aynısı.

Şans eseri gittiğimiz Fransa'da daha aldığımız puan olmadığı gibi, bir maçta en çok gol yiyen takım unvanını kazandık.

Kafayı Fatih Terim'e taktık.

Futbolculara İlber Ortaylı'yı dinletti diye alkış tutanlar, felsefe yapıyor diye kızdılar.

"İmparator" da, neyin imparatoru konusu açıldı.

Yenilgilere rağmen aldığı milyonlarca Euro maaşı konuştuk.

(Öğrencim E. Okan Sayan, Milanlı futbolcu Andrea Pirlo'nun yazdığı kitaptaki, Terim analizini göndermiş, "Terim'in Milan'ı, Galatasaray ve Milli Takım gibi kendi çiftliği olarak görmesi"ni hatırlatmış.)

Terim'i bitirdik. Sırayı Arda'ya getirdik.

Oynadığı reklamla dalga geçtik. Top ayağına gelince ıslıkladık.

Hırvatistan maçında da yenilgiyi saçını düzelten Ozan Tufan'a çıkardık.

TRT'nin 100'e yakın kişiyi, Federasyonun 1000'e yakın kişiyi uçaklara doldurup futbol bahanesiyle Cote D'Azur turuna çıkarmasını konuştuk.

Bir ara, TRT yorumcusunun Hırvat yenilgisi sonrasında, Marsilya yat limanında, "burası şahane, hava sıcak, insanlar eğleniyor" gibi tur rehberi kıvamına ağzım açık bakakaldım.

En son, Arda'yı ıslıklayıp Terim'e kızan hayalleri yıkık taraftarı suçlu çıkardık.

Ama.

Yenilgilerin baş sorumlusunu hiç dillendirmedik: Futbol Federasyonu!

Vergilerimizi har vurup harman savuran, Federasyonu "çiftlik" yapan işleyişi sorgulamak aklımıza gelmiyor.

Federasyon yönetiminden Fatih Terim'e, hukukçularına kadar aldıkları milyonlarca liralık maaşları masaya yatırmayacak mıyız?

Kiraladıkları uçakların, kaldıkları lüks otellerin, yaptıkları ultra harcamaların hesabını sormak, Terim'i ya da Arda'yı suçlamaktan daha anlamlı olmaz mıydı?

Antalya eğitim kamplarında alanında iyilerin değil de, gırgır muhabbet tiplerin eğitmen yapılmasını konuşsak fena mı olur?

Nihayetinde bu Terim'e, liderlik dersleri verdiren de bu tayfa değil mi?

Her yenilgi sonrası ülkem insanı tırnaklarını yerken, bu arkadaşların Paris gecelerine eş dost arkadaşla akmasını mesele etmeyecek miyiz?

Futbolcuyu rezil etmeye hevesli futbol yorumcularının, Federasyon hakkında kalem oynatmayıp, cümle kurmaması tuhaf değil mi?

Başka bir federasyonda çalışan biri, geçenlerde aynen şu cümleyi kurmuştu: "Ne zaman daha iyisi için öneride bulunsam, üstünü kapatıyorlar."

"Yaptığım her iyi işten sonra işten atılma korkusu yaşıyorum. Çünkü burada öyle çürümüş bir yapı var ki, federasyon yöneticileri o çürümüşlükten besleniyorlar. Düzen bozulmasın istiyorlar."

Gençlik ve Spor Bakanı Kılıç'tan talebimdir, başta Futbol Federasyonu olmak üzere tüm spor federasyonlarının feshini istiyorum.

Yoksa ben safın teki miyim?

Kendi okuruma not: Fatih Terim dün düzenlediği basın toplantısında öyle sözler etti ki, dünyanın başka yerinde başka teknik adam bunları söylese adamın arkasından teneke çalarlar.

"Ben tabii gerçekçi adam olduğum için bu sonuçları alacağımızı daha önce söyledim, siz anlamadıysanız ben ne yapayım" dedi.

Senede bir maça çıkıp yenilmek karşılığında aldığı onca paranın hatırına eleştirilere katlanmak (elbette hakaret kabul edilemez) yerine bir de kırılmış kendileri.

"Biz bitti demeden bitmez, bitti deyince biter" gibi abuk bir cümleyi bile kurdu.

Bu neyin egosu??? Çok sıkıcı oldu artık.

SİZ YİNE İYİSİNİZ FEHMİ BEY

Fehmi Koru, Habertürk'ten ayrılma sürecini anlatmış. Gönderiliş nedeni için "O gün bugündür ne olduğunu öğrenmeye çalışıyorum, halen öğrenemedim" demiş.

İlahi Fehmi Bey, ben yıllar geçti halâ Habertürk'ten neden gönderildiğimi bilmiyorum.

Orası öyle bir yer. Neden oraya alındığınızı tahmin edebiliyorsunuz ama neden gönderildiğinizi hiçbir zaman bilemiyorsunuz.

Siz yine şanslısınız, yayın yönetmeni "Buradaki odanız kalsın, maaşınızı almaya devam edin ama yazmayın" demiş. Bana "üzgünüz" diyen bile olmadı.

Herhalde bu farkın, benim öğretmen çocuğu, sizin eski cumhurbaşkanının sınıf arkadaşı olmanızla bir ilgisi var.

KENDİSİ YOK, FOTOĞRAFI VAR

MHP Kurultay salonunda Devlet Bahçeli'nin dev afişini asmışlardı. Görüntüsü var, sesi yoktu.

Sadece bu bile, MHP Kurultayını tarihi yapmaya yeter.

Kısır muhalefetten taban o derece bunalmış ki, kendi seçtirdiği delegeler Bahçeli'ye karşı bayrak açtı.

Delegeler arasında kadın sayısının azlığıyla, Meral Akşener'e gösterilen ilginin fazlalığı ilginç bir tezattı.

Tüzüğün kaç maddesinin değişeceğinden haberleri olmadığını söyleyen Sinan Oğhan ve Koray Aydın, MHP'yi yönetmeye nasıl aday oldular, şaştım kaldım.

Dileğim böyle bir kurultayın CHP'de de yaşanması. Ancak orada aday bile yok.

MÜZİĞİN YERİNİ ÇIĞLIKLAR ALIRSA...

23 yıl önce. Tam bu zamanlarda (2 Temmuz). Madımak Oteli'ni yaktılar. Sivas'ta.

35 kişi diri diri yanarken, yakanlar sevinç çığlıkları attılar.

23 yıldır "Madımak", en güzel türkülerimizden birinin değil, bir katliamın ismidir.

O gün içimizdeki türküler sustu. Madımak'ı söylemeyi bıraktık:

"Madımak oylum oylum
Geliyor civan da boylum
Civan boylum gelirse
Şen olur benim de gönlüm

Oy madımak teke tüke sakalı
Oy madımak evelik yemlik
Oy madımak guşguşu yemlik oy madımak..."

Şimdi de. Beyoğlu, Firuzağa'da. Koreli bir plakçıyı bastılar.

Bu IŞİD tipi karanlığa rağmen, İslam'ın hoşgörü dini olduğunu söylemeye devam etmeliyiz.

Türkiye'nin hoşgörü ülkesi olduğunu hatırlatmaya devam etmemiz gerek.

Başka çaremiz yok.

AKLIMDA KALAN

Benim şahane babam: Sizi bilmem, ben hep babama haksızlık ettiğimi düşünürüm. Tüm ilgimizi hasta annemize vermemizden belki. Tam en çok istediği Afrika'da safariye gitme zamanında, anneme bakmak zorunda kaldı. Ne zaman babamı düşünsem, 7 yaşımda ateşler içinde yandığım gece gelir aklıma. Hastaneye götürmek için beni kucağına alıp sokağa çıktığında araba bulamayınca. Evle Ankara Hastanesi arasındaki kilometrelerce yolu koşmasını hiç unutmadım. O, hep ihtiyacımız olduğu zaman yanımızda olan, ihtiyaçlarını hiç belli etmeyen bir adam. Her bahaneyle aldığım hediyeler, onunla yeterince ilgilenemeyişimin içimdeki eksikliğini azaltmadı, artırdı. Benim şahane babamın sondan kaçıncısı olduğunu bilemediğim babalar gününü kutladık geçen pazar...