Gazetecilik
bitti…
Peki ya köşe yazarlığı?..
O ne alemde?..
O ise gazeteciliğimizden önce bitti…
Ne zaman mı bitti?..
Yazarlıktan çıkıp amigoluğa dönüştüğü gün
bitti...
Tabii ki bu tespitim bütün köşe yazarlarımız için
değil…
Ama…
“Amigoluk” yapmadan mesleğini
sürdüren “köşe yazarı” sayısı o kadar az
ki…
Öncelikle şunu kabul edelim…
Köşe yazarı hiçbir siyasi partinin
“Çığırtkanlığını” yapmaz…
Nedir “Çığırtkanlık”?..
Anlatayım...
Gençler ya da “Otobüs Terminali” deyince aklına
sadece İstanbul Esenler Otogarı gelenler
bilemezler…
Bedrettin Dalan İstanbul’a
belediye başkanı oluncaya kadar Anadolu ve
Trakya’ya seyahat edecek olan yurttaşlar önce
Topkapı’ya giderlerdi…
Hele bir de yağmur varsa…
O çamur deryasıyla boğuşurlarken bir de otobüs şirketleri
adına çığırtkanlık yapanların tacizlerine maruz
kalırlardı…
Çığırtkanlar sigaradan, içkiden ve uykusuzluktan
çatallaşmış o berbat sesleriyle bağırıp
çağırdıkları yetmezmiş gibi…
Bir de kollarımızdan tutarlar…
Bizi çığırtkanlığını yaptıkları otobüs şirketinin
yazıhanesine doğru adeta sürüklerlerdi…
Bu arada unutmadan söyleyeyim…
Adapazarı yerine (Çığırtanın
zoruyla) Edirne’ye giden yolcular olduğunu da
hatırlatmalıyım...
Neyse…
Son seçimlerden önce işte bu tarif ettiğim gibi
“Çığırtkan” köşe yazarlarının sayısı daha da arttı
medyamızda…
Bunların çığırtkanlıkları tuttukları siyasi parti için
“Oy Dilenmek”ti…
Pardon…
“Benim oyum falanca partiye”
diyenleri tenzih ederim…
Bu, normaldir…
Bir görüş açıklaması ve bunu okurlarıyla
paylaşmaktır…
Benim itirazım çığırtkanlara…
Yani…
“Amman ha!.. Sakın oyunuzu filanca partiye vermeyin
yazık edersiniz memlekete… En iyisi mi falanca partiye verin
oyunuzu” diyerek “çığırtkanlık”
yapanlara…
Yani “oy dilenenlere”…
Onlardan biri de Sözcü’de Emin
Çölaşan’dı…
Bilhassa MHP’li seçmene öyle bir baskı
yaptı ki…
Gücü olsa her birini kolundan tutup sandığa götürecek, zorla
CHP’ye oy vermelerini sağlayacaktı…
Tabii ki öylesi bir tanrısal güç kimsede olmadığı için
Emin sadece çığırtkanlık yapmakla kaldı…
Bugünkü Sözcü’de “Ah şu oylar
bölünmeseydi…” başlığı altında yayımlanan ve
“yalvarış/yakarış” tarzındaki makalesinde
MHP’lilere fırça atıyor…
Neden mi?..
CHP’li adaylara oy vermedikleri
için…
Elinizi vicdanınıza koyun ve
söyleyin…
Hatta…
CHP’ye oy vermişseniz de
söyleyin…
Emin’in hayranlarındansanız da
söyleyin..
Bir köşe yazarının seçmeni baskılaması…
Bir siyasi parti adına çığırtkanlık yapması ahlâkî
mi?..
Elbette değil…
Seçim sandıklarını kutsal kılan; seçmenin özgür iradesine
müdahale edilmemesidir...
Bu köşelerde en çok da Başbakan’ı ve
kendisine “Biat” eden; “kula kul”
olmaktan utanmayan yazarları neden eleştiriyorum?..
Seçmen iradesine baskı yaptıkları…
Ak Parti’ye oy vermeyen
milyonlarca vatandaşı ötekileştirdikleri için…
Yani ey güzel
insanlar!..
Bir yanda seçmen iradesine baskı yaptıkları, Ak
Parti’ye oy vermeyen milyonlarca vatandaşı
ötekileştirdikleri için Başbakan ve kendisine
“kulluk” eden yazarları eleştireceğim…
Ama…
Diğer yanda...
CHP’ye oy vermeyen MHP’lileri azarlayan Çölaşan’ın ayıbını
görmezden geleceğim…
Olacak şey mi?..
Bana yakışır
mı?..
Öylesine vicdansız biri olabilir miyim?..
Mümkün mü?..
Hâsılı…
İşte bu nedenlerden dolayıdır ki; “hem gazetecilik
ve hem de köşe yazarlığı bitti” diyorum ya…