Gazeteciler ve Yazarlar vakfı (GYV) basın özgürlüğüne vurgu
yapan bir açıklama yayınladı.
Birçok gazeteci ve yayın organına göre bu açıklama
‘manifesto’ niteliğinde.
Avrupa standartlarında bir basın özgürlüğü talepleri var.
Ben de çok beğendim. “İşte budur” dedim
Fakat müsaade ederseniz bu açıklamayla beraber kafamda oluşan
birkaç soru var onları da sizinle paylaşmak istiyorum.
Çünkü medya-iktidar ve medya- güç odakları ilişkisinde
“özgür ve bağımsız medya” çağrısı yapan kurum
Gülen cemaatinin kurumsal yüzü kabul edilen GYV olunca insanın
kafası karışıyor.
Sadece soruları değil. Bu açıklamayı ilgilendiren kulislerde
konuşulanları da aktarmak istiyorum.
Ama önce soruları sorayım.
1 Türkiye’de medyanın üzerindeki baskı yeni bir
şey mi? Yıllardır birçok köşe yazarı köşesini kaybederken Cemaat
niçin suskun kaldı?
2 Birçok gazeteci yazdığı kitap, yaptığı
haberler nedeniyle içeri atılırken GYV o dönemde niçin basın
özgürlüğü isteyenlerin safında değildi?
3 Medya üzerinde asıl baskıyı emniyet ve yargı
eliyle cemaat kuruyor iddiaları ortalığı sarmışken niçin bu
iddialar karşısında sessiz kalındı? Ve bu iddiaları boşa çıkaracak
en küçük tutum değişikliğine niçin gidilmedi?
4 Daha 3-5 yıl öncesine kadar Gülen cemaatini
kendine ‘muarız’ gören bazı medya patronları ve
işadamlarının Pensilvanya’da Fethullah Gülen’i ziyaret etmek için
sıraya girmesi iktidar ve bağımsız medya ilişkisinde nereye
oturuyor?
5 Bazı köşe yazarlarını ve yayın yönetmenlerini
sindirmek için Emniyet ve yargının bazı gazeteciler eliyle ortalığa
‘gözaltına alınacak gazeteciler’ listesi saçması
niçin rahatsızlık vermedi?
Tutuklanacak gazeteciler listesi medyaya korku pompalama
vazifesi görürken niçin suskun kalınıyordu?
6 Cemaatin bazı tavırlarını eleştiren köşe
yazarları hem patronlarına hem yayın yönetmenlerine üstü kapalı bir
gözdağıyla beraber kim tarafından şikayet ediliyordu? Ve Vakıf bu
davranışlardan niçin rahatsız değildi?
7 Hepsinden de önemlisi bu açıklamayı
yapan vakfın da dahil olduğu cemaatin yayın organları ne kadar
özgür ve bağımsız?
Bu soruları sayfalar dolusu uzatabiliriz. Bir anlamı da
karşılığı da yok.
Asıl söylemek istediğim yere varmak için bu sorulara dikkatinizi
çektim.
Peki geçmişteki tabloya rağmen, hatta kendisine yapılan
suçlamalara karşı bu kadar suskun kalan cemaatin bugün böyle güçlü
‘basın özgürlüğü’ vurgusu yapmasının altında
ne yatıyor?
Bu mesele üzerine kulislerde konuşulan ilginç yorumlar var.
Hepimiz biliyoruz ki Cemaat ile hükumetin ilişkisi 7 Şubat’ta
MİT’e açılan soruşturma öncesi gibi değil.
Hakan Fidan’a açılan soruşturma bir dönüm noktası.
Hem Başbakan Erdoğan’ın bu ‘yapı’ya bakışı
değişti, hem de bu ‘yapı’nın Başbakan Erdoğan’a
olan bakışları.
Bir birlerinin ‘hata’larını daha fazla görmeye
başladılar. Cemaate mensup bazı arkadaşlara göre hükumet
siyasi ikbal için birçok şeyi zayi ediyor. Hükumete göre ise Cemaat
içerisinden bir grup ‘başka hesap’lar peşinde.
İşte bu tablo çerçevesinde kulislerde konuşulanlar:
Cemaat hükumetin bazı icraatlarını eleştirmek, yanlış gördükleri
işlere dikkat çekmek istiyor. Tamamen denklem dışına çıkarılmış
olmaktan rahatsız.
Fakat cemaat- hükumet kavgası var görüntüsü vermemek, ve bu
oluşacak kavgadan da zarar görmemek için açıktan bir eleştiriyi
kendi gazete ve TV’lerinden yapamıyorlar.
Hükumetin yaptığı yanlışları rahatça yazamıyorlar.
Ama “İktidar mensuplarının bulaştığını
gösteren” ellerine geçen yolsuzluk dosyalarının da
yayınlanmasını istiyorlar.
Tüm bunları yukarıda da dediğim gibi yazacak, yayınlayacak bir
medya yok.
Bundan fena halde rahatsızlar.
Medyaya özgürlük ve bağımsızlık vurgusu isteği buradan
kaynaklanıyor.
Geçtiğimiz günlerde hükumet sessiz sedasız ‘ihaleye
fesat karıştırmanın’ cezasını düşüren bir yasa
geçirdi meclisten. Akıl alır gibi değil ama yaptı bunu. Suçu değil
cezayı azaltmanın yolunu seçti.
Ne yazık ki bu olay Türkiye’de hiçbir ciddi medya organında
haber bile olmadı.
Hükumete yakın medyaya göre iktidar bu yasa ile 7 Şubat
darbesini yapan çevrenin ‘yolsuzluk dosyaları’
üzerinden medyayı da arkasına alarak yapmayı planladığı yeni bir
darbeyi engellemek içindi.
Sanırım medya bu dosyaları yayınlamak için uzun zamandır istenen
desteği vermedi.
Bu çabayı fark eden iktidar bir kez daha kendini yargı ve
emniyetin elinden bir yasa ile kurtardı.
Yani anlayacağınız "basın bağımsız ve özgür
olmalı" diyerek kendilerinin yapamadığı muhalefetin
başkaları tarafından yapılmasını istiyorlar diye konuşuluyor.
Bütün bu isnatlar ne kadar sağlam bilemem. Ama bildiğim bir şey
var ki kitap yazdığı için yıllardır hapiste tutulan Hanefi Avcı
meselesi orta yerdeyken Gazeteciler ve Yazarlar
vakfının ‘bağımsız ve özgür medya’ çağrısı
biraz temelsiz kalıyor.
Yani duyulan şüpheler büsbütün anlamsız değil. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya
Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın