Bir kaç gün izin yapmak için, okurlarından müsade istedi Can
Ataklı. Çok geçmeden, kimi refiklerimiz, Ataklı'ya yol verildiğini
yazdı.
Her kafadan bir ses çıktı...
Kimi "iktidar baskısı"ndan söz etti...
Kimi "patron hoşnutsuzluğu"ndan dem vurdu...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la yediği bir yemek gündem olunca,
Can Ataklı'yı aradım dün...
- Zorunlu izinliymişsin!
Karşılıklı gülüştük!
Konuştuk, bir saat belirledik ve Beylerbeyi'nde buluştuk.
Önce tavla partisi...
Sonra da genel bir değerlendirme...
Tamam merakınızı gidereyim, tavlada Can Ataklı daha atak çıktı
:)
Ataklı'yı gergin gördüm:
- Niçin gerginsin?
- E çünkü durumdan vazife çıkaran çok.
- ...?
- Hadi, gündemde olmayan bir şeyi ortaya atıyorlar, sonra
da uydurdukları yalanın gerçekleşmesini
istiyorlar.
- Ne demek bu?
- Anla işte, üzerime oynuyorlar.
Can Ataklı, yazdıklarının sert olduğunu kabul ediyor. Ancak haklı
olduğu bir şey var ki, muhalefet ile küfür etmeyi birbirine
karıştırmıyor. Ne kadar sert yazarsa yazsın, bu ülke idarecilerini
aşağılamıyor, küçümsemiyor, hakaret etmiyor. Bu Can Ataklı'nın
yazılarında bariz bir şekilde görülüyor.
Hal böyle olunca...
- Allah var, iktidarın benimle ilgili bir uyarısı falan olmadı.
- Baskı?
- Hayır!
- Patron?
- Hayır!
- O halde nedir bu yaygara?
- Bak, ben gittiğim her yerde konuşuyorum, baskı olsa konuşurum,
ifşa ederim. Ama olmayan baskıyı üretip, işi farklı
boyutlara çekmek isteyenler var. Ne bileyim, patronu
etkilemek veya bir başka şey. Bilemiyorum, anlam veremiyorum
yazılanlara ve konuşulanlara.
- Sen de bir konuşmanda "Ben de izindeyim" demişsin!
- Demedim öyle bir şey. İzine ayrıldım, izin yaptım, sonra işimin
başına döneceğim. Tekrar ediyorum bana yapılan herhangi bir baskı
falan yok. Özellikle iktidar kanadından. Bir tek dün Yalçın Akdoğan
aradı, Başbakan Erdoğan'la yıllar önce yediğimiz yemekle ilgili
bilgi aldı, başka da görüşmüşlüğüm yok kimseyle.
Geçen gün ekonomik sebeplerden ötürü Serdar Akinan, Akşam'la
yollarını ayırınca "iktidar baskısı" devreye girdi. Muhalif yazar
izine ayrılınca, yine iktidarın baskısı gündeme geliyor.
Yalan, dolan!
Doğrusunu, baskı gören (!) bu yazarlardan almak
lazım.
Serdar'la konuştum, o da aynı şeyleri söyledi.