5 milyon adet gazete
satılıyor
Sayın Başbakan, Hükümet’e ve kendisine destek
veren birkaç gazetenin genel yayın yönetmenleriyle
buluşmuş…
Bu bir kişisel tercih ise saygı
duyarım…
Ama…
O zaman da kendisiyle buluşan genel yayın yönetmenlerine
şunu söylemeliydi Sayın Başbakan…
“Şu anda Türkiye Cumhuriyeti başbakanının değil, Ak
Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın özel konuğusunuz…
Yönettiğiniz gazetelerde bu toplantıdan söz ederken benim adımın
başına lütfen ‘Başbakan’ sıfatını koymayın”…
Oysa böyle bir uyarıda bulunmadığı davet ettiği genel yayın
yönetmenlerinin kendisinden “Başbakan” diye söz
edişlerinden belli…
Daveti “Başbakan” şapkasıyla yapmış belli
ki…
Sayın Başbakan’ın işte buna hakkı
yok…
Çünkü…
Sayın Başbakan’ın davet ettiği
gazetecilerin yönetimindeki gazetelerin günlük toplam satışı
beş yüz bini bile bulmuyor…
Oysa bu ülkede günde 5 milyon adet gazete
satılıyor…
Sayın Başbakan sadece 500 bin
okurun satın aldığı gazeteleri bilgilendirip 4.5
milyon okurun satın aldığı gazeteleri ise bilgi sahibi
yapmayarak basın özgürlüğü ilkesini yok
saymıştır…
Ve en az o kadar büyük bir yanlış ise Sayın
Başbakan’ın sosyal medya konusundaki
“yasakçı” tavrıdır…
Erdal Şafak’ın yazdığına göre
Sayın Başbakan şunları söylemiş…
"Twitter konusunda maalesef kendi arkadaşlarımla
bile aynı çizgide olamadık. 'Özgürlük' diyorlar. Değil, ticaret.
Çünkü hepsi ticari şirket, hepsi ürünlerini
pazarlıyorlar.”
Sayın Başbakan’a itirazım
var…
Zira…
Sayın Başbakan bugün
twitter için “ticaret, çünkü hepsi ticari
şirket, hepsi ürünlerini pazarlıyorlar” derse…
Yarın bir gün “en az twitter kadar
ticari” olan gazeteleri, televizyonları
ve gazeteleri de kapatır…
Medyanın herhangi bir türüne “Ticari”
olarak bakmanın sonu yok ki…
Sayın Başbakan “medya
özgürlüğü” konusunda çok entelektüel olmayabilir…
Yetiştiği ortam itibariyle daha baskıcı,
daha hoşgörüsüz olması doğal bile
karşılanabilir…
Ama…
Çalışma arkadaşları ona düşünce modelinin
“arızalı” olduğunu söylemek cesaretini
göstermeliler…
Bir süre başbakanlık da yapmış bir siyasi lidere danışmanlık
hizmeti vermiş biri olarak biliyorum ki danışmanlık “Baş
sallamak” ya da servis verilen kişiye, “ne kadar
haklısınız” demek değildir…
Sağlam karakterli sekreterler (Bugün onlara “Asistan”
deniliyor) bile kendilerine yazdırılan bir mektupta yanlış bir
cümle kurulduğunda itiraz edenlerdir…
Başarılı ve küresel çapta ortaklıkları olan işadamlarının
sekreterlerini tanıyanlar onların birçok konuda nasıl da
“itiraz” edebildiklerini bilirler…
Bir sekreter kadar bile itirazcı olmayan birisine
“danışman” değil olsa olsa “Ahfeş’in
Keçisi” denir…
Sayın
Başbakan…
Elbette size edilen hakaretleri görmezden gelecek
değilim…
Tabii ki yayınlanmasını da yayınlayanları da her zaman
kınadım, kınıyorum, kınayacağım da…
Ama twitter gazete değil Sayın
Başbakan…
Daha ziyade bir televizyon, bir radyo olabilir ama asla bir
gazete, dergi ya da kitap değildir twitter…
Bir gazetede, dergide ya da
kitapta ahlâk kurallarını hiçe
sayan veya kişinin özel hayatını sergileyen, mahremine
giren sözler ya da görüntüler yayımlanmışsa eğer tabii ki
toplatılabilir…
Yeniden yayımlanmasına yasak getirilebilir…
Çünkü gazete, dergi ya da kitap bir bütündür…
O tür mevkutelere uygulanan yasak asla ve asla
“basın özgürlüğünün kısıtlanması” ya da
“sansür” değildir…
Ama Sayın Başbakan…
Twitter, facebook ya da
youtube’da yayımlanan bir hakaret, iftira,
küfür veya özel hayata, mahreme ilişkin
görüntüler sadece uzantısının (URL) bolke edilmesiyle,
sadece o sayfaya erişimin engellenmesiyle kaldırılır…
Bir tek veya yüzlerce sayfa yüzünden milyarlarca sayfaya
erişimin engellenmesi “birkaç kasap cinayet
işledi” diye bütün kasap dükkânlarındaki bıçakları
bloke etmek, kasaplarda bıçak veya kesici, delici alet kullanımını
yasaklamakla aynıdır…
Sayın Başbakan…
Eğer bu verdiğim örnekte olduğu gibi bir kasabın et kestiği
bıçakla işlediği cinayet yüzünden bütün kasapların bıçak
kullanmasını yasaklayacaksanız elbette twitter,
facebook ya da youtube’u da yasaklamakta
sakınca görmeyebilirsiniz…
Ama…
O zaman da…
Başbakanlığını yaptığınız ülkenin demokrasi liginden
düşürüleceğini kabul etmek zorunda kalacaksınız…
Onu kabul ettiğiniz takdirde de size “Enver
Hoca” diyenleri “haklı”
çıkaracaksınız…
Oysa ben size “Enver Hoca” diyenleri de
“Diktatör” gibi size hiç yakıştıramayacağım kötü
sıfatları takanları da kınamak istiyorum…
Ama…
Bu şartlarda o kınamayı nasıl yapabileceğimi
bilemiyorum…